Bir Ordu Komutanı Olarak Hz. Peygamber (sas)

Bir Ordu Komutanı Olarak Hz. Peygamber (sas)

Bugüne kadar Efendimiz’in (sas) birçok yönünü kısmen de olsa öğrenmeye çalıştık, bugünde

Efendimiz’in önemli bir yönüne, askeri özelliğine geldik.

“Ben rahmet peygamberiyim ve Ben savaş peygamberiyim.” (Taberani, el-Mu’cemu’l-Kebir, XX, 168, 180)

“Ben kılıçla gönderildim.” (İbnu’l-Esîr, en-Nihâye fî Ğarîbi’l-Hadîs, IV, 240)

“Hz. Peygamber (sas) bütün insanlara bir rahmet olmak üzere gönderilmiştir.” (Enbiyâ Suresi, 107)

Hem rahmet, hem kılıç peygamberi olmak çelişki değil mi?

Asla! O kılıç ne için? İslam ile insan arasındaki engelleri kaldırmak için…

Savaş insanın bir kaderi, kaçınılmaz bir şey; onun için Allah (cc) hukukunu ortaya koyuyor.

Hakkın ikamesi batılın izalesidir; batıl izale edince batılın taraftarları hakka engel olacaklardır.

İnsanlık tarihinde savaşlar hep şu üç şey için yapılmıştır: Akide, Kabile, Ganime…

Efendimiz (sas) elinde kılıç var, ama O’nun kılıcının üzerinde beşerin kanı yoktur.

Übey b. Halef örneği…

Hz. Peygamber’in hangi hallerde savaş yapılacağına ve savaşta nasıl davranılacağına dair getirdiği esaslar hakkında Süleyman b. Büreyde’nin babasından naklettiği şu rivayet bize geniş bilgi vermektedir:

“Resulullah ordunun veya seriyyenin başına birini komutan seçtiğinde ona Allah’tan korkmasını ve beraberindeki müslümanlara iyi davranmasını vasiyet ederek şöyle derdi: ‘Allah yolunda, Allah’ın adıyla savaş. Allah’a küfredenlerle harp eyle. Savaşta ganimete hıyanet etmeyiniz, ahdi bozmayınız, düşmanlarınızın ağız burunları kesmeyiniz, çocukları öldürmeyiniz. Müşriklerle karşılaştığın zaman onları üç şeye davet et, bunlardan hangisini kabul ederlerse onu kabul et ve onlardan elini çek.

Onları İslam’a davet et. Müslüman olmayı kabul ederlerse, sen de kabul et ve savaşı bırak. Sonra onlara kendi yerlerini bırakıp muhacirlerin yanına intikal etmelerini emret ve muhacirler için geçerli olan yükümlülüklerin onlar için de geçerli olacağını haber ver. Şayet kabul etmezlerse, müslüman Arap köylüler gibi olacaklarını, müslümanlar için geçerli olan Allah’ın hükümlerinin onlar için de geçerli olacağını, müslümanlarla beraber savaşmadıkça ganimetten faydalanamayacaklarını haber ver. Bunu da kabul etmezlerse cizye vermelerini iste. Eğer kabul ederlerse savaşma; şayet kabul etmezlerse, Allah’a sığın ve onlarla savaş.” (Müslim, Cihad, 3; Ebû Davud, Cihad, 82; İbn Mace, Cihad, 38)

Bu prensiplerin ışığında yetişen ilk halife Hz. Ebû Bekir de ordu komutanına şunları tavsiye etmiştir: “Kadınları çocukları ve yaşlıları asla öldürmeyiniz, meyve veren ağaçları kesmeyiniz, mamureleri harap etmeyiniz, koyun ve deve sürülerini yeme maksadı dışında kesmeyiniz, hurma ağaçlarını yakmayınız. ganimete hıyanette bulunmayınız ve korkak olmayınız.” (Muvatta, Cihad, 10)

Kur’an Savaş Meselesine Nasıl Bakar?

“Kâfirler tâğut ve bâtıl dâvâlar yolunda savaştıkları” (4/Nisâ, 76) için,
“İman edenler de Allah yolunda savaşmak zorundadır.” (4/Nisâ, 76)
Çünkü: “İnkar edenler eğer güçleri yeterse, müslümanları dininden döndürünceye kadar onlara karşı savaşa devam ederler.” (2/Bakara, 217)

Saldırganlara karşı teslimiyet değil; onlara hadlerini bildirmek ve hiç kimseye zulmetmelerine fırsat vermemek gerekir: “Dininize saldırırlarsa, küfrün önderleriyle savaşın.” (9/Tevbe, 12).

“Fitnenin tamamen yok edilinceye ve din (kulluk) yalnız Allah için oluncaya kadar savaşmakla” (2/Bakara, 193) emrolunan mü’min, iyi bilmelidir ki; “şâyet savaştan vazgeçerlerse zalimlerden başkasına düşmanlık ve saldırı yoktur.” (2/Bakara, 193)

Bu konuda ölçü bellidir, aşırılığa gitmek, Allah için yapılması gereken savaşa dünyevî ve nefsî istekler karıştırmak yasaklanmıştır: “Size karşı savaş açanlara, siz de Allah yolunda savaş açın. Sakın aşırı gitmeyin; çünkü Allah aşırı gidenleri sevmez.” (2/Bakara, 190)

Hz. Peygamber’in (sas) Askeri Olarak Attığı Adımları Şöyle Değerlendirebiliriz:

1. Efendimiz (sas) 13 yıl Mekke hayatı boyunca askeri anlamda hiçbir adım atmamış, her türlü kışkırtma ve tahrike rağmen, Müslümanlara sabır ve sebat telkin etmiştir.

2. Efendimiz (sas) Medine İslam toplumunu tesis ederken, askeri anlamda da bazı adımlar atmıştır, ilk attığı adım ise istihbarat alanındadır.

Talha b. Ubeydullah
Said b. Zeyd
(Mescid, Mektep, Menzil, Muahat, Medine Vesikası, Medine Pazarı, Medine Askeriyesi)

3. Efendimiz (sas) savaş için Allah’ın (cc) izin vermesini beklemiş, bu konuda nazil olan Hac Süresi 39-41. ayetlerle, ilk seriyyeler başlamıştır.

“Kendileriyle savaşılanlara (müminlere), zulme uğramış olmaları sebebiyle, (savaş konusunda) izin verildi. Şüphe yok ki Allah, onlara yardıma mutlak surette kadirdir. Onlar, başka değil, sırf “Rabbimiz Allah’tır” dedikleri için haksız yere yurtlarından çıkarılmış kimselerdir. Eğer Allah, bir kısım insanları (kötülüklerini) diğer bir kısmı ile defedip önlemeseydi, mutlak surette, içlerinde Allah’ın ismi bol bol anılan manastırlar, kiliseler, havralar ve mescidler yıkılır giderdi. Allah, kendisine (kendi dinine) yardım edenlere muhakkak surette yardım eder. Hiç şüphesiz Allah, güçlüdür, galiptir. Onlar (o müminler) ki, eğer kendilerine yeryüzünde iktidar verirsek namazı kılar, zekatı verirler, iyiliği emreder ve kötülükten nehyederler. İşlerin sonu Allah’a varır.” (Hac Sûresi, 39-41)

4. Efendimiz’in (sas) bizzat kendi komuta ettiği askeri seferlere ‘gazve’, Sahabe’den birini komutan olarak atadığı seferlere ise ‘seriyye’ denir. Hudeybiye ve Kaza Umresi dahil gazvelerin sayısı 28, seriyyelerin sayısı ise 55’tir.

5. Efendimiz’in (sas) ilk katıldığı gazve Hicretin 2. yılı Safer ayında (Miladi, Ağustos 623) Ebvâ Gazvesi, son katıldığı gazve ise Hicretin 9. yılı Recep ayında (Miladi, Kasım 630) Tebûk Gazvesi’dir.

6. Efendimiz’in (sas) 28 gazvesinin bazıları taarruz, bazıları takip, bazıları kuşatma, bazıları savunma ve bazıları da barış amaçlıdır.

Ebva, Buvat, Zü’l-Üşeyr; taarruz

İlk Bedir (Safevan), Bedir, Beni Süleym, Sevik; takip

Benû Kaynuka, Benû Nadir, Benû Kurayza; kuşatma

Uhud, Bedrü’l-Mevûd, Ahzab/Hendek; savunma

Hudeybiye, Kaza Umresi; barış

7. Efendimiz’in (sas) gazvelerinin büyük bir bölümünde, düşman askerlerinin sayısı her zaman Müslümanların kat kat fazlası olmuştur.

Bedir: 313- 950

Uhud: 700-3000

Hendek: 3000-12.000

Huneyn: 12.000-20.000

8. Efendimiz (sas) 28 gazvesi için takriben 400-500 gün ayırmış, yine takriben Medine dışında sadece 300-350 gün kalmıştır.

9. Efendimiz’in (sas) tüm gazveleri içerisinde (Beni Kurayza hariç) ölen insan sayısı 354 ‘dür. 354 kişinin 138’i Müslümanlar’dan şehit olanlar, 216’sı ise düşmanlardan öldürülenlerdir.

10. Efendimiz’in (sas) gazveleri için doğrudan nazil olan ayet sayısı takriben 561 civarındadır.

İmam Zeynelabidin: “Biz çocuklarımıza Kur’an’da ayetler öğretir gibi, Efendimiz’in (sas) gazvelerini anlatırdık!”

Hicretin 5. yılı Beni Mustalik Gazvesi’nden bir örnek…

Abdullah İbn Ebi Evfâ (ra) rivayet ediyor:
“Resulullah (sas), düşmanla karşılaştığı savaşların birisinde güneş tam tepe noktasından batıya doğru meyledene kadar bekledi, sonra insanların içerisinde ayağa kalkıp şöyle bir konuşma yaptı:

“Ey insanlar! Düşmanla karşılaşmayı temenni etmeyin! Allah’tan afiyet dileyin! Ancak onlarla karşılaştığınız zaman sabredin! Bilin ki, cennet, kılıçların gölgeleri altındadır.”

Sonra Efendimiz (sas) sözlerine şöyle devam etti:

“Ey Kitabı indiren! Ey bulutları yürüten! Ey İslam aleyhine toplanan hizipleri birbirine düşüren Allah’ım! Onların birliklerini boz, onları hezimete uğrat ve onlara karşı bize yardım et!” (Buhârî, Cihad 22, 32, 112; Temenni 8; Ebû Dâvud, Cihad, 89)

(1608)