Değişmeyen Hakikat Tevhid

Muhteşem Ahlak dersinde bu hafta Muhammed Emin Yıldırım Hocamız, iman ahlakı konusuna devam etti. “Değişmeyen Hakikat: Tevhid” serlevhasında, tevhidin ne demek olduğunu, nasıl anlaşılması gerektiğini, Allah (cc), İnsan ve Kainat ekseninde tevhidin mesajlarının neler olduğuna değindi.

Dersten Cümleler:

İnsanların çoğu akletmezler!
İnsanların çoğu şükretmezler!
İnsanların çoğu iman etmezler!
İnsanların çoğu küfürden başkasını kabullenmezler!

Allahümme icalni mine’l-kalîl!
Allah’ım! Beni azlardan kıl! (Kurtubî, Tefsir, XIV, 277)

“Değişmeyen Hakikat Tevhid”

Neden bu serlevha?

Tevhid, tüm Peygamberlerin ortak çağrısıdır bu… Peygamberler değişir, muhataplar değişir, hitaplar değişir, şeriatlar değişir, ahkam değişir, usul değişir, üslup değişir, değişmeyen tek hakikat tevhiddir.

Tevhid, vahdet veya vuhud kökünden gelen bir mastardır.

Tevhid olmazsa, vahdette olmayacaktır. Bu gerçeği hiç unutmamak gerekir.

İmanda vahdetin adı tevhid, sosyal hayatta tevhidin adı vahdettir.

Sözlük anlamı: Bir, birlik, birlemek ve teklemek demektir.

Istılahı manada tevhid: Allah’ın tek olduğuna, eşi, benzeri, muadili, rakibi, muarızı, hasmı olmadığına, evrende hakimiyeti onunla paylaşan hiçbir şey olmadığına kesinkes inanmaktır.

Kur’an’ın üç temel konusu vardır: Tevhid, Nübüvvet ve Haşr

Kur’an’da tevhidin üç temel alanı: Uluhiyyette tevhid, Rububiyette tevhid, Ubudiyette tevhid

Uluhiyette tevhid: Allah’tan başka ilah yoktur.
Rububiyette tevhid: Allah’tan başka hüküm koyacak yoktur.
Ubudiyette tevhid: Allah’tan başka ibadet edilecek yoktur.

Uluhiyette Tevhid’in de üç temel alanı vardır.
Allah’ın (cc) Zatında Tevhid
Sıfatlarında Tevhid
Fiillerinde Tevhid

Rızıkta, korkuda, ümitte, sevgide, güçte, kudrette tevhid…

Firavun: “Ben sizin ilahınızım” demedi. Ne dedi: “Ene Rabbikümü’l-a’lâ/ Ben sizin yüce Rabbinizim!”

Tevhidin üç temel muhatabı var:

1. Bir olan ve birlenen: Allah
2. Biri birlemek zorunda olan: İnsan
3. Birin yarattığı imtihan yurdu olan dünyanın da içinde bulunduğu: Kainat

Rabbimizin nazarında tevhid ne demektir?

Tevhid, Allah’ın sıfatlarında ve fiilerinde mükemmelliğinin ilanıdır.
Tevhid, Allah’ın kulları üzerindeki hakkıdır.
Tevhid, Allah’ın en hassas olduğu mevzudur.
Tevhid, Allah’ın kullarını elçileri aracılığı ile davet ettiği en temel hakikattir.
Tevhid, Allah’ın kullarına mükafatlarını ulaştıracağı en önemli sebeptir.

İnsan ekseninde tevhid ne demektir?

Tevhid, ruhun, aklın ve bedenin özgürlüğüdür.
Tevhid, insana şeref kazandırtan en önemli adımdır.
Tevhid, insanın fıtratına kotlanmış huduri bir bilgidir.
Tevhid, insanı parçalanmaktan, bölmekten, bölünmekten kurtaran en mühim vesiledir.
Tevhid, bütün beşeri boyalardan arınıp, Allah’ın boyası ile boyalanmaktır.

Kainat ekseninde tevhid ne demektir?

Tevhid, kainatın hakikatidir.
Tevhid, varlığın sırrıdır.
Tevhid, alemlerin dengesidir.
Tevhid, bütün bir varlığın Allah adına ve Allah namına okunmasıdır.
Tevhid, mahlukatın kesreti üzerinden, Halik’ın vahdetine ulaşmaktır.

Esmaü’l-Hüsna’nın büyük bir kısmı Allah’ın birliğine, tekliğine, eşsizliğine, emsalsizliğine dikkat çeker. Ama özellikle iki isim var ki, bu iki isim direk tevhide işaret eder: Biri Vahid, diğeri Ahad’dir.

Vahid ismi ile Ahad ismi arasındaki farklar:

1. Vahid ismi Allah’ın birliğini sübuti sıfatları (ne olduğunu belirten) bağlamında ifade eder. Ama Ahad ismi, Allah’ın birliğini selbî sıfatlar (ne olmadığını belirten) bağlamında ifade eder.

2. Ahad ismi Allah’ın ezelden beri bir olduğuna, Vahid ismi Allah’ın ebede kadar bir olacağına işaret eder.
3. Ahad ismi Allah’ın zatı bakımından, Vahid ismi sıfatları bakımından bir olduğunu belirtir.

4. Vahid kelimesi sayı anlamında bir şeyi nitelendirmek için kullanılırken, Ahad kelimesi böyle bir nitelendirme için kullanılmaz.

5. Vahid kelimesi birliği ifade eder, Ahad kelimesi kesinkes tekliği ifade eder.

6. Vahid ismi ispatta, Ahad ismi nefiyde kullanılır.

“Ebû Bekir bizim efendimizdir, o diğer bir efendimiz olan Bilal’i alıp azat etmiştir.”

Sahabe’ye selim bir tevhid bilincini kazandırtan neydi?

1. Doğru ve güvenilir bir rehber
2. Hakikatin ağırlığına uygun bir üslup
3. Ön yargılardan uzak bir zihin

Kurtuluş ümmilikte; anadan doğmuş gibi saf ve duru bir hale gelmekte…

Zeyd b. Halid el-Cüheyni, Efendimiz’den (sas) bize 81 hadis rivayet etmiştir.

“Rabbinizin bu gece bana ne buyurduğunu biliyor musunuz?”

Sahabe: “Allah ve Resulü daha iyi bilir!” dediler.

“Rabbim buyurdu ki: “Kullarımdan bir kısmı mümin, bir kısmı kafir olarak sabahladı. ‘Allah’ın rahmet ve bereketi ile bize yağmur yağdı’ diyen; Bana inanmış, yıldızı inkar etmiş olur. ‘Falan ve filan yıldızın batıp doğması ile üzerimize yağmur yağdı diyen de, Beni inkar etmiş, yıldıza inanmış olur.” (Buhari, Ezan, 156)

“Sübhanallah! Siz ne dediğinizin farkında mısınız? Siz aynen İsrailoğullarının Musa’dan istediğini benden istiyorsunuz. Onlar demişlerdi ki: Onların ilahları gibi bizim içinde bir ilah yap!” (Araf, 138) Nefsim kudret elinde bulunan Allahu Teala’ya yemin ederim ki, böyle yapmakla sizden öncekilerin adımlarını izleyeceksiniz.” (Tirmizi, Fiten, 18)

“Ya Resulullah! Allah’ın dilediği ve sizin dilediğiniz olursa…”

“Sen ne dediğinin farkında mısın? Nasıl sen beni Allah’a denk tutarsın. Ne demek, Allah’ın dilediği ve benim dilediğim, meşiet yani dilemek sadece Allah’ındır. Allah’ın dilediğini de ve sözünü öylece tamamla!” (Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 1/283)

“Her kim Allah ve Resulü’ne itaat ederse, şüphesiz doğru yolu bulmuş olur. O ikisine isyan eden ise, muhakkak sapıtmıştır.”

“Sen ne fena bir hatipsin. O ikisine diyeceğine ayrı ayrı; ‘Allah ve Resulü’ne isyan eden ise muhakkak sapıtmıştır’ deseydin ya!” (Müslim, Cuma, 48)

“Vallahi! Ben yarın nefisimin başına geleceklerden emin değilim. Ben nasıl yarın olacakları bilebilirim ki?…”
Hz. Ömer’in, Halid b. Velid’i azletmesinin hikmeti…

“Yalnız biri iste; başkaları istenmeye değmiyor.
Biri çağır; başkaları imdada gelmiyor.
Biri talep et; başkaları lâyık değiller.
Biri gör; başkalar her vakit görünmüyorlar, zevâl perdesinde saklanıyorlar.
Biri bil; mârifetine yardım etmeyen başka bilmekler faydasızdır.
Biri söyle; Ona âit olmayan sözler, mâlâyânî sayılabilir.” (Bediüzzaman, 17. Söz)

(4562)