Birkaç Ayetin Tefsiri / Buhari

KUR’AN TEFSİRİ
{ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ } اسْمَانِ مِنْ الرَّحْمَةِ الرَّحِيمُ وَالرَّاحِمُ بِمَعْنًى وَاحِدٍ كَالْعَلِيمِ وَالْعَالِمِ

” الرَّحْمَنِ “, ” الرَّحِيمِ “; “Rahmet” kökünden türemiş iki isimdir. ” الرَّحْمَنِ ” ve ” الرَّحِيمِ “, “الْعَلِيمِ” ve “الْعَالِمِ” gibi aynı manadadır.

بَاب : { قُولُوا آمَنَّا بِاللَّهِ وَمَا أُنْزِلَ إِلَيْنَا }
“Deyin ki: Biz Allah’a ve bize indirilene İmân ettik… ” (Bakara 2/136).

1 – حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ حَدَّثَنَا عُثْمَانُ بْنُ عُمَرَ أَخْبَرَنَا عَلِيُّ بْنُ الْمُبَارَكِ عَنْ يَحْيَى بْنِ أَبِي كَثِيرٍ عَنْ أَبِي سَلَمَةَ عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ قَالَ : كَانَ أَهْلُ الْكِتَابِ يَقْرَءُونَ التَّوْرَاةَ بِالْعِبْرَانِيَّةِ وَيُفَسِّرُونَهَا بِالْعَرَبِيَّةِ لِأَهْلِ الْإِسْلَامِ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ لَا تُصَدِّقُوا أَهْلَ الْكِتَابِ وَلَا تُكَذِّبُوهُمْ وَقُولُوا { آمَنَّا بِاللَّهِ وَمَا أُنْزِلَ إِلَيْنَا } الْآيَةَ

Ebu Hüreyre (r.a.) şöyle demiştir: Ehl-i Kitap Tevrat’ı İbrânîce okurlar, onu Müslümanlara Arapça tefsir ederlerdi. Resûlullah (s.a.) bu hususta sahâbîlerine: “Ehl-i Kitab’ı tasdik de etmeyin, tekzîb de etmeyin. Sizler şunu söyle¬yin: Biz Allah’a, bize indirilene (Kur’an’a), İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakub’a ve torunlarına indirilenlere, Musa’ya, İsa’ya veri¬lenlere ve bütün peygamberlere Rableri tarafından verilenlere iman ettik. Onlardan hiçbirini diğerinden ayırdetmeyiz. Biz Allah’a teslim olmuş müslümanlarız” (Bakara 2/136). (Buhârî, Tefsir, 2/11, hadis: 4485)

Ravi Tanıtımı
1. Muhammed b. Beşşâr (ö. 252)
Muhammed b. Beşşâr b. Osman b. Davud b. Keysân el-Abdî, Ebu Bekr el-Basrî.

2. Osman b. Ömer (ö. 209)
Osman b. Ömer b. Fâris b. Lukayd (Lakîd) Abdî, Ebu Muhammed el-Basrî.

3. Ali b. el-Mübârek (ö. ?)
Ali b. el-Mübârek el-Hennâî el-Basrî.

4. Yahya b. Ebi Kesîr (ö. 129)
Yahya b. Salih b. Mütevekkil et-Tâî, Ebu Nasr el-Basrî.

5. Ebu Seleme (ö. 94)
Abdullah b. Abdurrahman b. Avf el-Kureşî ez-Zührî, Ebu Seleme el-Medenî.

6. Ebu Hüreyre (ö. 57, 58, 59)
Abdurrahman b. Sahr b. Âmir b. Zi’ş-Şerrî b. Tarîf b. Attâb ed-Devsî.
بَاب : { لَا يَسْتَوِي الْقَاعِدُونَ مِنْ الْمُؤْمِنِينَ } { وَالْمُجَاهِدُونَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ }

“Mü’minlerden özür sahibi olmaksızın (evlerinde) oturanlarla, Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla savaşanlar bir olmaz… ” (Nisa 4/95)

3 – حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ قَالَ حَدَّثَنِي إِبْرَاهِيمُ بْنُ سَعْدٍ عَنْ صَالِحِ بْنِ كَيْسَانَ عَنْ ابْنِ شِهَابٍ قَالَ حَدَّثَنِي سَهْلُ بْنُ سَعْدٍ السَّاعِدِيُّ أَنَّهُ رَأَى مَرْوَانَ بْنَ الْحَكَمِ فِي الْمَسْجِدِ فَأَقْبَلْتُ حَتَّى جَلَسْتُ إِلَى جَنْبِهِ فَأَخْبَرَنَا أَنَّ زَيْدَ بْنَ ثَابِتٍ أَخْبَرَهُ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَمْلَى عَلَيْهِ { لَا يَسْتَوِي الْقَاعِدُونَ مِنْ الْمُؤْمِنِينَ }{ وَالْمُجَاهِدُونَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ }
فَجَاءَهُ ابْنُ أُمِّ مَكْتُومٍ وَهْوَ يُمِلُّهَا عَلَيَّ قَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ وَاللَّهِ لَوْ أَسْتَطِيعُ الْجِهَادَ لَجَاهَدْتُ وَكَانَ أَعْمَى فَأَنْزَلَ اللَّهُ عَلَى رَسُولِهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَفَخِذُهُ عَلَى فَخِذِي فَثَقُلَتْ عَلَيَّ حَتَّى خِفْتُ أَنْ تَرُضَّ فَخِذِي ثُمَّ سُرِّيَ عَنْهُ فَأَنْزَلَ اللَّهُ : { غَيْرَ أُولِي الضَّرَرِ }

Sehl b. Sa’d es-Sâidî (r.a.) mescidde Mervân İbnu’l-Hakem’i gördüğünü söyledi ve şöy¬le anlattı: Gidip yanına oturdum. Kendisine Zeyd b. Sâbit (r.a.) şöyle haber vermiş: Resûlullah (s.a.) bana: “Mü’minlerden özür sahibi olmaksızın (evlerinde) oturanlarla, Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla savaşanlar bir olmaz…” (Nisa 4/95) ayetini yazdırmak istedi, tam yazdırdı-ğı sırada yanına İbn Ümmü Mektûm çıkageldi ve: Ya Resûlallah! Vallahi cihada gücüm yetseydi, ben de mu¬hakkak gider, düşmanlarla savaşırdım, dedi.

İbn Ümmi Mektûm gözleri kör bir kişi idi. Bunun üzerine Al¬lah Peygamberine vahiy indirdi. Bu sırada O’nun dizi benim dizimin üzerinde bulunuyordu. Vahyin ağırlığından dizimin ufalanıp dağılma¬sından korktum. Sonra vahiy hali kalktı, Allah “Özür sahibi olanlar hariç)” diye bir istisna gönderdi. (Buhârî, Tefsir, 4/18, hadis: 4592)

Ravi Tanıtımı
1. İsmail b. Abdullah (ö. 227)
İsmail b. Abdullah b. Ebi Üveys b. Mâlik b. Ebi Âmir el-Asbahî.

2. İbrahim b. Sa`d (ö. 182, 183)
İbrahim b. Sa`d b. İbrahim b. Abdurrahman b. Avf ez-Zührî, Ebu İshak el-Medenî.

3. Salih b. Keysân (ö. 145)
Salih b. Keysân ed-Devsî, Ebu Muhammed el-Medenî.

4. İbn Şihâb (ö. 124)
Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihâb b. Abdullah b. Hâris b. Zühre el-Kureşî ez-Zührî, Ebubekir el-Medenî.

5. Sehl b. Sa`d es-Sâidî (ö. 88)
Sehl b. Sa’d b. Mâlik b. Halid b. Sa`lebe el-Ensârî es-Sâidî, Ebu’l-Abbas veya Ebu Yahya el-Medenî. Sahabîdir.

6. Mervân b. el-Hakem (ö. 65)
Mervân b. el-Hakem b. Ebi’l-Âs b. Umeyye el-Kureşî el-Umevî, Ebu Abdulmelik veya Ebu’l-Kasım ya da Ebu’l-Hakem el-Medenî.

7. Zeyd b. Sâbit (ö. 45)
Zeyd b. Sâbit ed-Dahhâk b. Zeyd el-Ensârî en-Neccârî, Ebu Saîd veya Ebu Hârice el-Medenî. Meşhur sahabî.

بَاب قَوْلِهِ : { فَلَمْ تَجِدُوا مَاءً فَتَيَمَّمُوا صَعِيدًا طَيِّبًا } تَيَمَّمُوا تَعَمَّدُوا { آمِّينَ } عَامِدِينَ أَمَّمْتُ وَتَيَمَّمْتُ وَاحِدٌ وَقَالَ ابْنُ عَبَّاسٍ { لَمَسْتُمْ } وَ { تَمَسُّوهُنَّ } وَ { اللَّاتِي دَخَلْتُمْ بِهِنَّ } وَالْإِفْضَاءُ النِّكَاحُ
“…su bulamamışsanız temiz toprakla teyemmüm edin…” (Mâide 5/6)
” تَيَمَّمُوا “, “Kasdediniz”; ” آمِّينَ “, “Âmidîne”, yânî “Kasdediciler olarak” demektir. ” أَمَّمْتُ ” ve “Teyemmemtu” aynı manadadır.

İbn Abbâs: ” لَمَسْتُمْ (Dokundunuz)”, ” تَمَسُّوهُنَّ (Kadınlara dokunursunuz)”; ” اللَّاتِي دَخَلْتُمْ بِهِنَّ (Beraber olduğunuz kadınlar)” (Nisa 4/23) ” وَالْإِفْضَاءُ ” (Nisa 4/21); bunların hepsi cinsî münasebet manasındadır, demiştir.

4 – حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ قَالَ حَدَّثَنِي مَالِكٌ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ الْقَاسِمِ عَنْ أَبِيهِ عَنْ عَائِشَةَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهَا زَوْجِ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَتْ : خَرَجْنَا مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فِي بَعْضِ أَسْفَارِهِ حَتَّى إِذَا كُنَّا بِالْبَيْدَاءِ أَوْ بِذَاتِ الْجَيْشِ انْقَطَعَ عِقْدٌ لِي فَأَقَامَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ عَلَى الْتِمَاسِهِ وَأَقَامَ النَّاسُ مَعَهُ وَلَيْسُوا عَلَى مَاءٍ وَلَيْسَ مَعَهُمْ مَاءٌ فَأَتَى النَّاسُ إِلَى أَبِي بَكْرٍ الصِّدِّيقِ فَقَالُوا أَلَا تَرَى مَا صَنَعَتْ عَائِشَةُ أَقَامَتْ بِرَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَبِالنَّاسِ وَلَيْسُوا عَلَى مَاءٍ وَلَيْسَ مَعَهُمْ مَاءٌ فَجَاءَ أَبُو بَكْرٍ وَرَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَاضِعٌ رَأْسَهُ عَلَى فَخِذِي قَدْ نَامَ فَقَالَ حَبَسْتِ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَالنَّاسَ وَلَيْسُوا عَلَى مَاءٍ وَلَيْسَ مَعَهُمْ مَاءٌ قَالَتْ عَائِشَةُ فَعَاتَبَنِي أَبُو بَكْرٍ وَقَالَ مَا شَاءَ اللَّهُ أَنْ يَقُولَ وَجَعَلَ يَطْعُنُنِي بِيَدِهِ فِي خَاصِرَتِي وَلَا يَمْنَعُنِي مِنْ التَّحَرُّكِ إِلَّا مَكَانُ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ عَلَى فَخِذِي فَقَامَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ حَتَّى أَصْبَحَ عَلَى غَيْرِ مَاءٍ فَأَنْزَلَ اللَّهُ آيَةَ التَّيَمُّمِ فَتَيَمَّمُوا فَقَالَ أُسَيْدُ بْنُ حُضَيْرٍ مَا هِيَ بِأَوَّلِ بَرَكَتِكُمْ يَا آلَ أَبِي بَكْرٍ قَالَتْ فَبَعَثْنَا الْبَعِيرَ الَّذِي كُنْتُ عَلَيْهِ فَإِذَا الْعِقْدُ تَحْتَهُ

Peygamber’in hanımı Âişe (r.anha) şöyle demiştir: Bizler Resûlullah’ın çıktığı seferlerden birinde O’nunla birlikte yola çıktık. el-Beydâ’ya veya Zâtu’l-Ceyş’e vardığımızda gerdanlığım koptu (kayboldu). Aransın diye Resûlullah orada bekledi. İnsanlar da O’nunla beraber beklediler. Orada su yoktu, yanlarında da su yoktu. İnsanlar Ebu Bekr es-Sıddîk’a gelip: Âişe’nin yaptığını gördün mü? Resûlullah’ı da, insan¬ları da alıkoydu. Buralarda su yok, yanlarında da su bulunmuyor, dediler. Bunun üzerine Ebu Bekr yanıma geldi. Resûlullah da başını benim dizime koyup uyumuştu. Ebu Bekr bana: Resûlullah’ı da, insanları da alıkoydun. Su da yok, beraberlerinde de su yok, dedi.
Âişe dedi ki: Ebu Bekr beni azarladı ve Allah’ın dilediği kadar söylendi. Eli ile de böğrümü dürtüyordu. Resûlullah dizimde uyuduğu için kıpırdamamaya dikkat ediyordum. Sabah olunca Resûlullah kalktı, hiç su yoktu. Allah Teyem¬müm Ayeti’ni indirdi (herkes teyemmüm etti).

Useyd b. Hudayr (r.a.): Ey Ebu Bekr ailesi! Bu sizin ilk bereketiniz değildir, dedi. Âişe dedi ki: Üzerine bindiğim deveyi kaldırınca gerdanlık onun altından çıktı. (Buhârî, Tefsir, 5/3, hadis: 4607)

Ravi Tanıtımı
1. İsmail (ö. 227)
İsmail b. Abdullah b. Ebi Üveys b. Mâlik b. Ebi Âmir el-Asbahî.

2. Mâlik (ö. 179)
Mâlik b. Enes. Mâlik b. Enes, Ebu Abdullah el-Medenî.

3. Abdurrahman b. el-Kasım (ö. 126, 131)
Abdurrahman b. el-Kasım b. Muhammed b. Ebi Bekr es-Sıddık et-Teymî, Ebu Muhammed el-Medenî.

4. Babası (ö. 101, 102)
el-Kasım b. Muhammed b. Ebi Bekr es-Sıddık et-Teymî, Ebu Muhammed.

5. Âişe (ö. 57)
Âişe bint Ebi Bekr es-Sıddîk.

بَاب قَوْلِهِ : { قُلْ هُوَ الْقَادِرُ عَلَى أَنْ يَبْعَثَ عَلَيْكُمْ عَذَابًا مِنْ فَوْقِكُمْ أَوْ مِنْ تَحْتِ أَرْجُلِكُمْ } الْآيَةَ { يَلْبِسَكُمْ } يَخْلِطَكُمْ مِنْ الِالْتِبَاسِ { يَلْبِسُوا } يَخْلِطُوا { شِيَعًا } فِرَقًا

De ki: “O, size üstünüzden (gökten) veya ayaklarınızın altından (yerden) bir azap göndermeye, ya da sizi birbirinize düşürmeye ve kiminizin baskısını kiminize tattırmaya gücü yetendir.” Bak, anlasınlar diye, ayetleri değişik biçimlerde nasıl açıklıyoruz. (Enam 6/65)

” يَلْبِسَكُمْ “, “İltibâs”tan “Sizi karıştırır” manasınadır. ” يَلْبِسُوا “, ” يَخْلِطُوا ” “Karıştırırlar”, ” شِيَعًا “, “(Birbirine muhalif) fırkalar yapar” demektir.

5 – حَدَّثَنَا أَبُو النُّعْمَانِ حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ زَيْدٍ عَنْ عَمْرِو بْنِ دِينَارٍ عَنْ جَابِرٍ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ قَالَ : لَمَّا نَزَلَتْ هَذِهِ الْآيَةُ :{ قُلْ هُوَ الْقَادِرُ عَلَى أَنْ يَبْعَثَ عَلَيْكُمْ عَذَابًا مِنْ فَوْقِكُمْ }قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَعُوذُ بِوَجْهِكَ قَالَ : { أَوْ مِنْ تَحْتِ أَرْجُلِكُمْ } قَالَ أَعُوذُ بِوَجْهِكَ { أَوْ يَلْبِسَكُمْ شِيَعًا وَيُذِيقَ بَعْضَكُمْ بَأْسَ بَعْضٍ } قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ هَذَا أَهْوَنُ أَوْ هَذَا أَيْسَرُ

Câbir b. Abdillah (r.a.) şöyle demiştir: “De ki: O size üstünüzden bir azap göndermeye kâdirdir” ayeti indiği zaman Resûlullah (s.a.) “(Rabbim) Se¬nin zâtına sığınırım” dedi.
Ravi dedi ki: “veya ayaklarınızın altından bir azap gönder¬meye kâdirdir” cümlesinin ardından: “(Rabbim) Senin zâtına sağınırım” dedi. ” ya da sizi birbirinize düşürüp, kimi¬nizin baskısını kiminize tattırmaya kâdirdir” cümlesinin ardından da Resûlullah: “Bu daha hafiftir veya daha kolaydır” buyurdu. (Buhârî, Tefsir, 6/2, hadis: 4628)

Ravi Tanıtımı
1. Ebu’n-Numân (ö. 224)
Muhammed b. el-Fadl es-Sedûsî, Ebu’n-Numân el-Basrî. Ârim diye meşhurdur.

2. Hammâd b. Zeyd (ö. 179)
Hammâd b. Zeyd b. Dirhem, Ebu İsmail el-Ezrak el-Ezdî el-Basrî el-Cehdamî.

3. Amr b. Dînâr (ö. 126)
Amr b. Dînâr el-Mekkî, Ebu Muhammed el-Esrem el-Cumahî.

4. Câbir (ö. 73, 77)
Câbir b. Abdillah b. Amr b. Harâm b. Ka`b el-Ensârî es-Sülemî, Ebu Abdullah veya Ebu Abdurrahman ya da Ebu Muhammed.

(1308)