Güzel Anne Güzel Teyze Elizabeth (Hz. Zekeriyya’nın Hanımı) | Muhammed Emin Yıldırım

Muhammed Emin Yıldırım hocamızın anlatımıyla hanımlara özel olarak gerçekleştirilen Tarihin Mümtaz Anneleri serisinin 15. bölümünde “Güzel Anne Güzel Teyze Elizabeth (Hz. Zekeriyyâ’nın Hanımı)” başlığı altında Belkıs annemizi konuşuyoruz…

Dersten Notlar

Elizabeth validemizden alacağımız en önemli mesajlar: 

1. Allah (cc) için “imkânsız” diye bir şey yoktur!
2. Peygamberler için “imtihansız” bir hayat yoktur!
3. Müminler için “umutsuz” bir iman yoktur!
4. Sadıklar için “sebatsız” bir duruş yoktur!
5. Salihalar için “uyumsuz” bir iletişim yoktur!

Elizabeth validemizin en önemli imtihanları 

1- Çocuksuzluk imtihanı
2- Dine karşı din imtihanı 
3- Peygamber eşi olma imtihanı
4- Yeğeni Meryem’e teyze olma imtihanı
5- Yılların hasreti olan Hz. Yahyâ’ya anne olma imtihanı

Elizabeth validemiz nasıl bir kadın? 

1- Hz. Zekeriyyâ (as) gibi imtihanı çok ağır olan bir peygambere yoldaş olan bir eş

2- Hz. Yahyâ (as) gibi konumu, değeri ve tabi sorumluluğu çok ağır olan bir peygambere liman olan bir anne

3- Hz. İmrân gibi dindar, ahlâklı ve iffetli bir enişteye her daim destek olan bir baldız

4- Hz. Hanne gibi bir dert ve imtihan ortağı olan kız kardeşe her an sahip çıkan bir kardeş

5- Hz. Meryem gibi adanmış bir kadına eşi ile birlikte kol-kanat geren bir teyze

6- Hz. Îsâ gibi özel bir peygambere çok farklı bir şekilde şefkat ile sahip çıkan bir anneanne

كُلَّمَا دَخَلَ عَلَيْهَا زَكَرِيَّا الْمِحْرَابَۙ وَجَدَ عِنْدَهَا رِزْقًاۚ قَالَ يَا مَرْيَمُ اَنّٰى لَكِ هٰذَاۜ قَالَتْ هُوَ مِنْ عِنْدِ اللّٰهِۜ اِنَّ اللّٰهَ يَرْزُقُ مَنْ يَشَٓاءُ بِغَيْرِ حِسَابٍ

“…Zekeriyyâ onun bulunduğu yere, mâbeddeki odaya her girdiğinde yanında (yeni) bir rızık bulur ve “Ey Meryem! Bu sana nereden?” diye sorar, o da “Allah tarafından” cevabını verirdi. Kuşkusuz Allah dilediğine sayısız rızıklar verir.” (Âl-i İmrân 3/37)

هُنَالِكَ دَعَا زَكَرِيَّا رَبَّهُۚ قَالَ رَبِّ هَبْ ل۪ي مِنْ لَدُنْكَ ذُرِّيَّةً طَيِّبَةًۚ اِنَّكَ سَم۪يعُ الدُّعَٓاءِ

“Orada Zekeriyyâ rabbine dua edip dedi ki: “Rabbim! Bana tarafından temiz bir nesil ihsan eyle! Kuşkusuz sen duayı işitmektesin.” (Âl-i İmrân 3/38)

اِذْ نَادٰى رَبَّهُ نِدَٓاءً خَفِيًّا

“Hani, Zekeriyyâ, Rabbine, kimseye duyurmadan, yürekten niyaz etmişti.” (Meryem 19/3)

قَالَ رَبِّ اِنّ۪ي وَهَنَ الْعَظْمُ مِنّ۪ي وَاشْتَعَلَ الرَّأْسُ شَيْبًا وَلَمْ اَكُنْ بِدُعَٓائِكَ رَبِّ شَقِيًّا

“Rabbim, benim kemiklerim, zayıflayıp gevşedi. Saçım başım ağardı. Ve ben, Rabbim, sana ettiğim dua sayesinde hiç bedbaht olmadım.” dedi.” (Meryem 19/4)

اِنّ۪ي خِفْتُ الْمَوَالِيَ مِنْ وَرَٓاء۪ي وَكَانَتِ امْرَاَت۪ي عَاقِرًا فَهَبْ ل۪ي مِنْ لَدُنْكَ وَلِيًّاۚ

“Doğrusu ben, arkamdan iş başına geçecek olan yakınlarımdan endişe ediyorum. Karım da kısırdır. Tarafından bana bir veli (oğul) ver.” (Meryem 19/5)

يَرِثُن۪ي وَيَرِثُ مِنْ اٰلِ يَعْقُوبَۗ وَاجْعَلْهُ رَبِّ رَضِيًّا

“(Vereceğin o çocuk) bana ve Ya’kûb oğullarına mirasçı olsun. Rabbim! Onun, rızanı kazanmasını da sağla.” (Meryem 19/6)

يَا زَكَرِيَّٓا اِنَّا نُبَشِّرُكَ بِغُلَامٍۨ اسْمُهُ يَحْيٰىۙ لَمْ نَجْعَلْ لَهُ مِنْ قَبْلُ سَمِيًّا

“(Allah, şöyle dedi:) “Ey Zekeriyyâ! Haberin olsun ki biz sana Yahyâ adlı bir oğul müjdeliyoruz. Daha önce onun adını kimseye vermedik.” (Meryem 19/7)

Allah’ın (cc) verdiği müjdeler: 

1- Sana bir erkek çocuk müjdeliyoruz.
2- Adını biz koyuyoruz.
3- O adı ilk kez birine veriyoruz.
4- İsminin üzerinden çok büyük bir mesaj iletiyoruz.
5- Onu tam istediğin gibi senin varisin kılıyoruz.

قَالَ رَبِّ اَنّٰى يَكُونُ ل۪ي غُلَامٌ وَكَانَتِ امْرَاَت۪ي عَاقِرًا وَقَدْ بَلَغْتُ مِنَ الْكِبَرِ عِتِيًّا

“Zekeriyyâ, “Rabbim!” “Hanımım kısır ve ben de ihtiyarlığın son noktasına ulaşmış iken, benim nasıl çocuğum olur?” dedi.” (Meryem 19/8)

1- Hz. Zekeriyyâ, verilen müjdeye inandı ama kalbinin iyice mutmain olmasını istedi.

2- Hz. Zekeriyyâ, çok imkânsız bir şey istedi, belki bir teselli duymak isterken Allah ona bu müjdeleri verdi; bundan dolayı teskin olmak için bir daha Rabbinden sözler duymak istedi.

3- Hz. Zekeriyâ, Allah (cc) ile konuşmasını daha fazla uzatmak istedi.

4- Hz. Zekeriyâ, olmaz denilen şeylerin nasıl olabileceğinin işaretlerini de görmek istedi.

5- Hz. Zekeriyâ, ‘başta hanımım olmak üzere insanları ben bu büyük mucizeye nasıl inandıracağım’, bunun işaretleri olsun diye bir şeyler istedi.

قَالَ كَذٰلِكَۚ قَالَ رَبُّكَ هُوَ عَلَيَّ هَيِّنٌ وَقَدْ خَلَقْتُكَ مِنْ قَبْلُ وَلَمْ تَكُ شَيْـًٔا

“Orası öyle” dedi ve buyurdu ki Rabbin: “O bana kolaydır; daha önce, sen hiçbir şey değilken seni de yaratmıştım.” (Meryem 19/9)

قَالَ رَبِّ اجْعَلْ ل۪ٓي اٰيَةًۜ قَالَ اٰيَتُكَ اَلَّا تُكَلِّمَ النَّاسَ ثَلٰثَ لَيَالٍ سَوِيًّا

“O: ‘Rabbim!’ dedi, (çocuğum olacağına dair) bana bir işaret ver. Allah: ‘Sana işaret, sapasağlam olduğun halde (üç gün) üç gece insanlarla konuşamamandır!’ buyurdu.” (Meryem 19/10)

فَخَرَجَ عَلٰى قَوْمِه۪ مِنَ الْمِحْرَابِ فَاَوْحٰٓى اِلَيْهِمْ اَنْ سَبِّحُوا بُكْرَةً وَعَشِيًّا

“Derken Zekeriyyâ ibadet yerinden halkının karşısına çıktı. (Konuşmak istedi, konuşamadı) ve onlara ‘Sabah akşam Allah’ı tespih edin!’ diye işaret etti.” (Meryem 19/11)

يَا يَحْيٰى خُذِ الْكِتَابَ بِقُوَّةٍۜ وَاٰتَيْنَاهُ الْحُكْمَ صَبِيًّاۙ

“Ey Yahya, azim ve kuvvetle kitaba sımsıkı sarıl. Ve Biz ona çocukken peygamberlik verdik.” (Meryem 19/12)

وَزَكَرِيَّٓا اِذْ نَادٰى رَبَّهُ رَبِّ لَا تَذَرْن۪ي فَرْدًا وَاَنْتَ خَيْرُ الْوَارِث۪ينَۚ

“Zekeriyyâ da: “Rabbim! Beni tek başıma bırakma! Sen varislerin en hayırlısısın” diye nida/dua etmişti.” (Enbiyâ 21/89)

  فَاسْتَجَبْنَا لَهُۘ وَوَهَبْنَا لَهُ يَحْيٰى وَاَصْلَحْنَا لَهُ زَوْجَهُۜ اِنَّهُمْ كَانُوا يُسَارِعُونَ فِي الْخَيْرَاتِ وَيَدْعُونَنَا رَغَبًا وَرَهَبًاۜ وَكَانُوا لَنَا خَاشِع۪ينَ

“Biz de onun duasını kabul ettik ve kendisine Yahyâ’yı bağışladık. Eşini de kendisi için, (doğurmaya) elverişli kıldık. Onlar gerçekten hayır işlerinde yarışırlar, (rahmetimizi) umarak ve (azabımızdan) korkarak bize dua ederlerdi. Onlar bize derin saygı duyan kimselerdi.” (Enbiyâ 21/90)

وَاَصْلَحْنَا لَهُ زَوْجَهُۜ / İman sayesinde gençleşmesi

كَانُوا يُسَارِعُونَ فِي الْخَيْرَاتِ / Hayır işlerinde yarışmaları

وَيَدْعُونَنَا رَغَبًا / Ümitle ve rahmetimizi umarak dua etmeleri

وَرَهَبًاۜ / Korkuyu hayatlarından çıkarmamaları

وَكَانُوا لَنَا خَاشِع۪ينَ / Haşyeti hayatlarının eksenine yerleştirmeleri

(217)