Yarın Kadar Yakın Bir Hakikat: Kıyamet

Öteki Hayat dersinde bu hafta Muhammed Emin Yıldırım Hocamız, Kıyamet konusuna değindi. Hocamız, “Yarın Kadar Yakın Bir Hakikat Kıyamet” serlevhasında, Kur’an ve Hadislerde Kıyamet’in nasıl anlatıldığını, örneklerle bizimle paylaştı. Özellikle Sahabe’nin dünyasında Kıyamet’in nerede durduğuna dair bilgiler, dünyamızı inşa noktasında önemli mesajların alınmasına vesile oldu.

Dersten Cümleler

“Ben ve kıyamet şu ikisi gibi yakın gönderildim.” (Müslim, Cum’a, 43)

Biz kıyameti konuşurken sanki yüzyıllar sonra olacak bir olayı, sahâbe konuşurken sanki yarın olacak bir olayı konuşuyor gibiydiler.

Kıyamet kelimesi “kalkmak, dikilip ayakta durmak” manasındaki kıyâm kökünden isim veya masdar olup “dirilip mezarından kalkma, Allah’ın huzurunda durma” yahut “bu olayın başlangıcını teşkil eden kozmik değişikliğin vuku bulması” anlamına gelir. (Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredât)

Kur’ân-ı Kerîm’de zaman zarfı olan “yevme”, “yevmeizin” kelimeleriyle oluşup kıyameti tasvir eden ayetlerin sayısı 400’e yakındır. Bunların 70’i direk “yevmü’l-kıyâme” şeklindedir.

Ayrıca Kur’an’ın altmış yedinci sûresi olan Mülk’ten itibaren yer alan kırk sekiz sûrenin büyük ekseriyetinin en belirgin muhtevası kıyamet konusudur.

“Hayır, gerçek öyle değil! Kıyamet gününün hakkı için…” (Kıyamet, 1)

Yine Kur’an-ı Kerim’de, “kıyametin kopma zamanı” demek olan sâat, “dünyanın sonu” anlamına gelen ukbâ, “mutlaka gerçekleşecek olan realite” mânasındaki vâkıa, “kimini alçaltan, kimini yükselten olay” anlamındaki hâfıda-râfia, “yeniden diriltmek, dirilterek hesap meydanında toplamak” mânasındaki ba‘s ve haşr, kelimeleriyle bunlara benzer kavramlar kıyamet için kullanılmıştır.

Hadis kitaplarımızın, “kıyame, sıfatü’l-kıyame, eşrâtu’s-sâ’a, “alâmâtü’s-sâ’a, fiten, melahim, rikak” ve diğer bablarına baktığınızda, kıyamet ile alakalı birçok nebevi beyan görürsünüz.

Kur’an-ı Kerim’de ve Hadis-i Şerifler’de Kıyamet nasıl anlatılır?

1. Kıyametin ne zaman kopacağının bilgisi sadece ve sadece Allah katındadır.

Sebe, 29-30; Necm, 57-58; Mülk, 25-26; Ahzab, 63; Zuhruf, 85; A’raf, 187; Lokman, 34; Nebe, 17; Nahl, 77

“Sana kıyameti sorarlar: Gelip çatması ne zamandır? (derler.) Sen onu nereden bilip bildireceksin! Onun nihaî ilmi yalnız Rabbine aittir.” (Naziât, 42-44)

“Peki, Kıyâmet ne zaman kopacak?”

“Kendisine soru yöneltilen, bu konuda sorandan daha bilgili değildir.”

“Siz bana kıyametin ne zaman kopacağını soruyorsunuz? Onun bilgisi sadece Allah katındadır.” (Müslim, Fedâilü’s-Sahâbe, 218)

Kıyametin vakti ile değil, kıyamete hazırlıkla uğraşmamız gerekir…

2. Kıyamet kesinkes gelecektir ve o dehşetli günden asla kimseler kaçamayacaktır.

“Onun (yani kıyametin) oluşunu yalanlayacak kimse yoktur.” (Vakıa, 1-2)

“Herhalde size vaad olunan kesinlikle olacaktır.” (Mürselat 7)

“İnsan kıyamet günü ne zamanmış? diye sorar. İşte göz kamaştığı, ay tutulduğu, güneşle ay bir araya getirildiği zaman! O gün insan ‘kaçacak yer neresi?’ diyecektir. Hayır, hayır! (Kaçıp) sığınacak yer yoktur. O gün varıp durulacak yer, sadece Rabbinin huzurudur.” (Kıyamet 75/6-12)

“Kıyamet saatinin gelmesini acele ile isteyenler, ona inanmayanlardır. Mü’minler ise O’nun gerçekten vaki olacağını bilir ve ondan sakınırlar. Kıyamet hakkında münakaşa edenler, haktan ve gerçekten çok uzak, derin bir sapıklık içindedirler.” (Şûrâ, 42/18)

3. Kıyamet gafil ve inkârcılara ansızın ulaşacak ve onları hazırlıksız yakalayacak bir hakikattir.

“Allah’ın huzuruna çıkmayı yalanlayanlar gerçekten ziyana uğramıştır. Nihayet onlara ansızın o saat (kıyamet) gelip çatınca, bütün günahlarını sırtlarına yüklenerek, “Hayatta yaptığımız kusurlardan ötürü vay halimize!” diyecekler. Dikkat edin, yüklendikleri o günah yükü ne kötüdür!” (En’am, 31)

“Göklerde ve yerde nice ayetler var, ancak onlar yine de bunları umursamadan görmezden gelirler.” (Yusuf, 105)

“Onların çoğu, şirk koşmadan Allah’a inanmazlar.” (Yusuf, 106)

“Yoksa onlar, hiç beklemedikleri bir anda Allah’ın her şeyi kaplayan azabının gelmesinden veya o saatin onlara, farkında olmadan ansızın gelmesinden güvende midirler?” (Yusuf, 107)

4. Kıyamet, inananlar için alamet ve işaretleri ile geleceği haber verilen dehşetli bir zamandır.

“Onlardan seni dinleyenler vardır. Fakat senin yanından çıktıkları zaman (alay ederek), kendilerine bilgi verilmiş olanlara, “Az önce ne söyledi?” derler. İşte bunlar, Allah’ın, kalplerini mühürlediği ve nefislerinin arzularına uyan kimselerdir.” (Muhammed, 16)

“Hidayete erenlere gelince, Allah onların hidayetini artırır. Onların Allah’a karşı gelmekten sakınmalarını sağlar.” (Muhammed, 17)

“Onlar kıyametin kendilerine ansızın gelmesinden başka bir şey beklemiyorlar. Muhakkak onun alametleri gelmiştir ama öğüt almıyorlar. Kıyamet kendilerine gelip çatınca öğüt almaları kendilerine ne fayda verecek?” (Muhammed, 18)

5. Kıyamet, asıl bilineni ile bir tane, ancak hadislerde beyan edildiği üzere üç farklı şekilde olan bir meseledir.

Üç farklı kıyamet:

– Ferdi Kıyamet
– İçtimai Kıyamet
– Kevni Kıyamet

“Şu delikanlının ömrü olursa o henüz ihtiyarlamadan hepinizin kıyameti başınıza gelmiş olacaktır.”  (Buhari, Rikak, 42)

“Bir bedevi Resulullah’a bir gün kıyametin ne zaman kopacağını sordu. Allah Resulü (sas) dedi ki: “Emânet zâyi edildiği zaman kıyameti bekle!” Bedevi tam anlamadı ve bir daha sordu: “Ya Resulullah! Emanet nasıl zayi olur?” Cevaba dikkat edin, dedi ki: “Yönetim, idare işleri ehil olmayan kimseye verildiğinde emanet zayi olur, emanet zayi olduğunda da kıyamet kopar!” (Buhari, Rikak, 35)

“Hiç şüphesiz Azîz ve Celîl olan Allâh, bir kulu helâk etmeyi murâd ettiği zaman, ondan hayâyı çekip alır. Hayâyı alınca, o kul gazaba uğrayan biri olur. Gazaba uğradığı zaman, ondan emânet (güvenilirlik) kaldırılır. Emânet kaldırılınca, o ancak hâin olur. Hâin olduğu zaman, kendisinden rahmet kaldırılır. Rahmet kaldırılınca, o ancak lânete uğrar, melûn olur. Lânete uğradığı ve melûn olduğu zaman da, kendisinin İslâm ile olan bağı koparılır!” (İbn Mâce, Fiten, 27)

“Ümeranız hayırlı olanlarınızdan iseler, zenginleriniz sehâvetkâr kimselerse, işlerinizi aranızda müşavere ile hallediyorsanız, bu durumda yerin üstü (hayat), altından (ölümden) hayırlıdır. Eğer ümeranız şerirlerinizden, zenginleriniz cimri ve işleriniz kadınların elinde ise, yerin altı üstünden, ölmek yaşamaktan daha hayırlıdır. Çünkü artık dini ikame imkânı kalmaz.” (Tirmizi, Fiten, 78)

6. Kıyamet, insanı dehşete düşürecek tablolarla yaşanacak ve her sahnesi ile tir tir titretecek bir gerçektir.

“Yer o yaman sarsıntı ile sarsıldığı… Yer, içindeki ağırlıkları çıkarıp dışarı attığı… Ve insan: ‘Ona ne oluyor?’ dediği zaman… O gün yer, Rabbinin ona vahyetmesiyle haberlerini anlatacaktır.”  (Zilzâl, 1-5)

Sûr’a bir tek üfleme üflendiği, Arz ve dağlar yerlerinden kaldırılıp şiddetle birbirine çarpılarak darmadağın olduğu zaman, İşte o gün olacak olur. O gün gök yarılmış, sarkmıştır.” (Hakka, 13-16)

“O gün Sûr’a üflenir, bölük bölük gelirsiniz. Gök de açılmış, kapı kapı olmuştur. Dağlar yürütülmüş, serap olmuştur.” (Nebe,18-20)

Şehid Seyyid Kutub’un, “Kur’an’da Kıyamet Sahneleri” kitabı…

“Yedi engelleyici şey gelmeden önce iyi işler yapmakta acele ediniz. Yoksa gerçekten siz pişman olursunuz.”

“Unutturan fakirlik, azdıran zenginlik, her şeyi bozup perişan eden hastalık, saçma-sapan konuşturan ihtiyarlık, ansızın geliveren ölüm, gelmesi beklenen şeylerin en şerlisi olan Deccâl, belâsı en müthiş ve en acı olan kıyamet!”  (Tirmizî, Zühd, 3)

Enes b. Mâlik radıyallahu anh’den şöyle dediği rivayet olunmuştur: “Bir bedevi Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e: “Kıyamet ne zaman kopacak?” diye sordu. Efendimiz: “Kıyamet için ne hazırladın?” buyurdu.  Bedevi dedi ki: “Âhiret için öyle çok oruç, namaz ve sadaka hazırlayabilmiş değilim. Ancak ben Allah’ı ve peygamberini seviyorum!” Efendimiz (sas) ne dedi: “O halde sen, sevdiklerinle berabersin!” (Buhârî, Edeb, 96; Müslim, Birr, 161, 163)

(2761)