Hz. Peygamber (sas) ve Adalet | Muhammed Emin Yıldırım

Muhammed Emin Yıldırım Hocamızın Ahlâk Medresesi kapsamında yapmış olduğu Nebevî Ahlâk programlarının “Hz. Peygamber (sas) ve Adalet” başlıklı bölümü.

Ders Notları

Üç aylar bir tamir, bir terk etme, bir tecdid, bir tamamlama ve bir takvimlenme imkânıdır.

– Tamir /Bozulanları onarma
– Terk etme /Kötülükleri bırakma
– Tecdid /Yenilenme
Tamamlama /Eksikleri tamamlama
– Takvimlenme /Hedefleri güncelleme ve bu hedefleri gerçekleştirme için planlar yapmaktır.

Emanet kavramı hem bir çatı ve hem bir anahtar kavramdır.

O çatı kavramın üç saç ayağı olduğunu söylemiştik. Bunlar Ehliyet, Liyakat ve Adalet’ti…

Ehliyet: İşin hakkını verebilecek konumda olmak
Liyakat: İşi layıkı ile sürdürebilmek ve yetkinliğine zarar vermemek
Adalet: Hak edene hak ettiğini verebilmek

Bu ümmetin üç ayırıcı vasfı vardır. Bunlar; Adalet, Merhamet ve Emniyet’tir…

Adalet, hem tesis etmek hem savunmaktır; ama tesis etmek önce gelir.

Peki, adaleti tesis edebilmek için neye ihtiyaç var?

Adaleti tesis edebilmek için derin bir kanaat duygusuna, çok net bir insaf anlayışına, her türlü aidiyetten kurtulmuş aydınlık bir vicdan mahkemesine sahip olmak gerekir.

Üç şeye ihtiyaç var:

Derin bir kanaat duygusuna
Çok net bir insaf anlayışına
Her türlü aidiyetten kurtulmuş aydınlık bir vicdan mahkemesine

Adâlet, kelimesi, sözlükte “doğru olmak, doğru davranmak, hakkaniyetle hükmetmek ve eşitlemek”  anlamlarında kullanılan ‘a‐d‐l عدل fiilinden türetilmiştir.

Adaletin zıddı nedir diye sorduğumda, çoğunuz zülüm diyeceksiniz? Zülüm adaletin değil hikmetin zıttıdır. Çünkü zülüm çok genel bir kavramdır.

Hikmet, bir şeyi yerli yerine koymak, zülüm ise bir şeyi yerinden etmektir. Ama adaletin tam olarak zıttı Arap dilinde, cevr’dir.

Cevr, “düzgün ya da kuralına uygun olmayan iş, haksızlık, taraf tutma, adam kayırma, zulüm ve insafsızlık” şeklinde tanımlanmaktadır.

Kur’ân-ı Kerim’de adaleti ifade etmek için kullanılan temel bir kavram daha vardır. O Kıst kavramıdır.

Kıst, sözlükte, “pay, hisse, ölçü, ‘adâlet, âdil pay, insaflı olma” gibi manalara gelen k‐s‐t قسط fiilinden bir isimdir.

Adalet ne demektir?

Adalet, dinî açıdan yasak olan şeylerden sakınmak suretiyle doğru yol üzere olmaktır.

Adalet, her türlü aşırılıklardan ve noksanlıklardan uzak, itidal çizgisini sağlamaktır.

Adalet, hilkatin, fıtratın ve mülkün en temel esasıdır.

“El-Adlü Esasü’l-Mülk” kimin sözü? Hz. Ömer’in sözü… (İbn Kesir, el-Bidâye ve’n-Nihâye, cilt 7, s. 68)

Adalet, huzurlu, sağlıklı ve istikrarlı bir toplumun en temel dayanağıdır.

Adalet, Allah’ın (cc) kullarından istediği en önemli farzdır.

Adalet, İslâm ümmetinin en temel özelliği, en belirleyici vasfıdır.

Adalet, hukuk önünde her türlü ayrıcalığı kaldıran, haksızlıklara son veren bir sistemdir.

Adalet, her zaman herkese eşit davranma değil, herkese hakkaniyetle muamele etmektir. 

Adalet, oranlarda eşitlik değil, fırsatlarda eşitliktir.

Adalet, tesisi oldukça zor, muhafazası oldukça ağır, bedeli oldukça fazla olan bir sorumluluktur.

“Hakkın hatırı alidir, hiçbir hatıra feda edilmez.” (Bediüzzaman)

İdareci Adil Olursa!
Âlim Adil Olursa!
Baba Adil Olursa!
Eş Adil Olursa!

İdareci Adil Olursa!

– Dayatmaya değil, istişareye önem verir.
– Dalkavukları değil, sadık dostları dost olarak edinir.
– Aidiyetleri değil, ehliyet ve liyakatleri önceller.
– Eşitliği değil, hakkaniyeti esas alır.
– Taraftarlarının hatırını değil, hakikatin hatırını yüceltir.

Kimin gibi? Hz. Ömer (ra) gibi…

Âlim Adil Olursa!

– Aşırıların tahriflerine karşı hakikatin temsilcisi olur.
– Cahillerin tevillerine karşı hakkaniyetin savunucusu olur.
– Batılın taraftarlarına karşı hamiyetin kuşanıcısı olur.
– Zalimlerin zulümlerine karşı hakkın haykırıcısı olur.
– Dünyanın her türlü cazibesine karşı hikmetli bir duruşun sahibi olur.

İlk üç madde için size bir hadis nakletmek istiyorum. Ebû Hureyre (ra) naklediyor. Efendimiz (sas) buyurdular ki: “Bu ilmi, her neslin adil kişileri omuzlar. Bunlar o dini aşırıların tahriflerine, cahillerin tevillerine ve batıl peşinde koşanların yanlış düşüncelerine karşı korurlar.” (el-Heysemî, Mecmau’z-Zevaid, 1/374)

Kimin gibi? İmam Ebû Hanife gibi…

Baba Adil Olursa!

– Raiyeti altındakilerinin ahiretini dünyasından daha fazla önemser. (Tahrim 6)
– Onlara helal lokma yedirmek için elinden geleni ortaya koyar.
– Çocukları arasında hiçbir şekilde ayrıma ve kayırmaya imkân vermez.
– Çocuklarını ideallerine ve hayallerine değil, mizaç ve karakterlerine göre yönlendirir.
– Onlara adalet duygusunu, mesuliyet şuurunu ve itaat bilincini aşılar.

Kimin gibi? Hz. Ebû Bekir gibi…

Eş Adil Olursa!

– Beklentide asla itidalsiz olmaz.
– Muhabbette asla cimri olmaz.
– Vefada asla ihmalkâr olmaz.
– Fedakârlıkta asla menfaatçi olmaz.
– Kanaatte asla unutkan olmaz.

Kimin gibi? Resûlullah (sas) gibi…

Allah Resûlü (sas) Medine’yi üç esas üzerine kurdu: Tevhid, Adalet, Meşveret

Kur’ân-ı Kerim’de geçen adalet ile alakalı bütün ayetlerin hepsini işlememiz mümkün değildir. Ancak iki ayeti sebeb-i nüzülleriyle beraber ele alınmalıdır: Nisa Sûresi 105. ayet, diğeri ise Maide Sûresi 8. ayettir.

وَلاَ تَكُن لِّلْخَآئِنِينَ خَصِيمًا

“Sakın hainlerden taraf olma!” (Nisa 4/105)

Nisa Süresi 106. ayet şöyle devam eder: “Allah’tan mağfiret dile/istiğfar et! Allah bağışlar ve merhamet eder.”

Nisa 107.ayet: “Kendilerine hıyanet edenleri savunma; çünkü Allah hainliği meslek edinmiş günahkârları sevmez.”

“Ey iman edenler! Adaleti titizlikle ayakta tutan, kendiniz, ana-babanız ve akrabanız aleyhinde de olsa Allah için şahitlik eden kimseler olun. Haklarında şahitlik ettikleriniz zengin olsunlar, fakir olsunlar Allah onlara (sizden) daha yakındır. Hislerinize uyup adaletten sapmayın, (şahitliği) eğer, büker (doğru şahitlik etmez), yahut şâhidlik etmekten kaçınırsanız (biliniz ki) Allah yaptıklarınızdan haberdardır.” (Nisa, 135)

“Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutan, adaletle şahitlik eden kimseler olun. Bir topluluğa duyduğunuz kin, sizi âdil davranmamaya itmesin. Adaletli olun; bu, Allah korkusuna daha çok yakışan bir davranıştır. Allah’a isyandan sakının. Allah yaptıklarınızı hakkıyla bilmektedir.”  (Maide, 8)

“Ey İnsanlar! Sizden önceki milletlerin helak sebeplerinden biri şuydu. İçlerinden zayıf ve kimsesiz olanlar, bazı suçlar işlediklerinde onlara cezalar tatbik edilirdi. Ama içlerinde sayılı ve soylu mevki makam sahibi olanlar suç işledikleri zaman onlara ceza tatbik etmezlerdi. Ama ben Allah’a yemin ederim ki: Hırsızlık yapan kızım Fatıma dahi olsa ona had cezası uygulamaktan bir an geri kalmayacağım!” (Tirmizî, Hudûd: 6; Ebû Davud, Hudûd: 15)

 “Ben bir beşerim. Bana ihtilaflılar gelir. Bunlardan biri, diğerine nazaran daha belâgatlı (ikna edici) olur. Ben de onun doğru söylediğini zanneder, lehine hükmederim. Ancak kime bir müslümanın hakkını vermiş isem, bunun ateşten bir parça olduğunu bilsin. O ateşi ister yüklensin, ister terketsin (kendisi bilir)” buyurdular.” (Buhari, Şehâdât 27, Mezâlim 16, Hiyel 9, Ahkâm 20, 29, 31; Müslim, Akdiye 5; Muvatta, Akdiye 1; Ebu Dâvud, Akdiye 7)

(298)