Hakikat İçin Başını Veren Peygamber: Hz. Yahyâ (as) | Muhammed Emin Yıldırım

Sîret-i Enbiyâ derslerimizde Hz. Yahyâ (as) ile alakalı son dersimizi bu hafta itibari yaptık. Muhammed Emin Yıldırım hocamız “Hakikat İçin Başını Veren Peygamber: Hz. Yahyâ (as)” başlığı altında çok önemli konuları anlattı. Bu son dersin konularından bazıları Hz. Yahyâ’nın Yahudiler ve Hıristiyanlar tarafından nasıl anlaşıldığı, Sâbiîlik ile ilişkisi, vaftiz meselesi, tarihsel olarak hayatı, en sonunda da şehadeti, kabri ve bize mesajlarının neler olduğu idi. İnşallah haftaya Hz. Meryem ile derslerimiz devam edecek…

Dersten Cümleler

Sîret-i Enbiyâ derslerimizde Hz. Yahyâ ile alakalı yolculuğumuzu bugünkü ders ile inşallah nihayete erdireceğiz. Bugün Hz. Yahya hakkında beşinci ve son dersimizi yapacak, haftaya Hz. İmrân, Hz. Hanne ve Hz. Meryem ile yürüyüşümüzü devam ettireceğiz.

Hz. Yahyâ (as) ile alakalı bu son dersimizin 8 önemli konusu olacak:

1. Hz. Yahyâ ve Yahudilik
2. 
Hz. Yahyâ ve Sâbiîlik
3. Hz. Yahyâ ve Vaftizi
4. Hz. Yahyâ’nın Tarihsel Olarak Hayatı
5. 
Hz. Yahyâ’nın Şehadeti
6. Hz. Yahyâ ve İlahî Yardım
7. Hz. Yahyâ’nın Kabri
8. Hz. Yahyâ’nın Çağlara Mesajları

Hz. Yahyâ ve Yahudilik

Bazı mezhepsel farklar olsa da Yahudilikte 48 erkek peygamber, 7 kadın peygamber olmak üzere toplam 55 peygamber vardır.

Yahudiliğe göre onlara gelen son peygamber Malaki’dir. MÖ 5. yy. gelen Malaki’den sonra ilâhî vahiy kesilmiştir ve ondan sonra yeni bir peygamber gelmeyecektir.

Böyle olunca da Yahudiler ne Hz. Zekeriyyâ’yı, ne oğlu Hz. Yahyâ’yı ne de Hz. Îsâ’yı peygamber kabul etmezler. Onlara göre bu üç isim de tarihsel şahsiyetlerdir.

Hz. Yahyâ’yı (as) Yahudiler şöyle görürler:

– Karizmatik bir Yahudi vaizi
– Bir ahlâk çağrıcısı
– Dini bir otorite değil ama etkili bir din adamı
– Tarihsel bir şahsiyet
– Öldürülmesi ise dinî bir şehadet değil, Herod’un siyasî bir kararı

Hz. Yahyâ ve Sâbiîlik

Sabii ismi ve bu dini grup Kur’an-ı Kerim’de yer alan bir isimdir. Hac, 22/17, Bakara, 2/62, Mâide, 5/69’daüç yerde bu Sabilik’ten bahsedilir.

Biz bu konuyu daha önceki derslerimizde işlemiştik, özellikle konuyu okumak isteyen kardeşlerimiz Siyer Dersleri kitabının 24. dersiniokuyabilirler.

Sâbiîler tarafından büyük bir önder ve ışık peygamberi diye adlandırılan Hz. Yahyâ, yahudi olarak doğmuş, ancak peygamber olunca Yahudiliğe karşı çıkıp Kudüs dışında kendi cemaatini kurmuştur.

Hz. Yahyâ ve Vaftiz

Hıristiyanlara Hz. Yahyâ’nın en ayırt edici özelliği, insanları:

– Günahlardan tevbe etmeye çağırması
– Bu tevbenin sembolü olarak suda yıkama (vaftiz) uygulaması yapmasıdır.

“Yahyâ, Şeria Irmağı’nda vaftiz ediyor ve ‘Göklerin Egemenliği yaklaştı’ diyordu.” (İncil, Matta 3:1–6)

Hristiyan inancına göre Hz. Yahyâ’nın üç temel misyonu vardır:

– Mesih’in gelişine zemin hazırlamak
– Onu halka tanıtmak
– Kendisinin ondan üstün olmadığını vurgulamak

Hz. Yahyâ’nın Tarihsel Olarak Hayatı

Hz. Yahyâ ile Hz. Îsâ arasındaki yaş farkı ya 6 aydır ya da 3 senedir.

Çocuklar: ‘Ey Yahyâ! Gel, haydi oynayalım,’ dediler. O ise: ‘Ben oyun için yaratılmadım,’ dedi. (İbn Kuteybe, ‘Uyûnü’l-Eser, 2/317).

“İzzetine yemin olsun ki, Senin katındaki yerimi bilmedikçe soğuk bir içecek tatmayacağım!”

Hz. Yahyâ’nın Şehadeti

Vehb b. Münebbih’ten aktarılan rivayet şöyledir:

“Îsâ (as), Yahyâ’yı (as) havarilerden bir grupla birlikte insanlara hükümleri öğretmeleri için gönderdi. Onları nehyettikleri şeyler arasında; kişinin kız kardeşiyle veya kız kardeşinin kızıyla (yeğeniyle) evlenmesi de vardı. O dönemdeki kralın bir erkek kardeşinin kızı vardı ve kral ondan hoşlanıyordu, onunla evlenmek istedi. Yahyâ (as) ise buna engel oldu. Kral bir gün sarhoş oldu ve kıza: “Dile benden ne dilersen,” dedi. Kızın her gün yerine getirilen bir isteği olurdu. Annesi kıza: “Ondan bir leğen içinde Yahyâ’nın başını iste,” dedi. Kral (önce) imtina etti. Ancak kız ısrar etti, kralın da aklı başından gitmişti (sarhoştu); kızı arzuladı fakat kız (isteği yerine gelmeden) ona teslim olmadı. Bunun üzerine kral, Yahyâ’nın boğazlanmasını emretti. Yahyâ (as) boğazlandı ve başı bir leğen içinde getirildi. (Kesik) Baş konuşuyor ve şöyle diyordu: “Onunla evlenmen sana helal değildir.”

Sabah olduğunda kanın kaynadığı (fokurdadığı) görüldü. Üzerine toprak attılar ancak kan, şehrin surlarına ulaşana kadar kaynamaya devam etti. Bunun üzerine bir (başka) kral onlara savaş açtı ve Beytü’l-Makdis’i (Kudüs’ü) bir müddet kuşattı fakat şehri ele geçiremedi. Geri dönmeye karar verdiğinde İsrâiloğulları’ndan yaşlı bir kadın ona çıktı ve şöyle dedi: “Şehri fethetmek istiyor musun? Ordunu dört bir yana dörde böl, ellerini semaya kaldır ve şöyle de: ‘Biz seni, Allah ile ve Yahyâ b. Zekeriyya’ın kanı sebebiyle feth edeceğiz.’ Şehri fethettiğinde, kan durana kadar o kanın üzerinde insan öldür (kısas yap), zira şehrin duvarları (ancak o zaman) yıkılır.” Kral denileni yaptı, Allah şehri ona açtı ve içeri girdi. Yaşlı kadın gelip onlara kanın olduğu yeri gösterdi; kan hâlâ fışkırıyordu. Kan durana kadar o noktada yetmiş bin kişiyi öldürdü. Sonunda kadın ona: “Ellerini kaldır (durdur), şüphesiz ki bir peygamber öldürüldüğünde Allah, onu öldüren ve öldürülmesine rıza gösterenler öldürülmedikçe razı olmaz,” dedi.” (Sıbt ibnü’l-Cevzî, Mirâtü’z-Zamân fî Tevârîhü’l-A‘yân, 2/303).

Rebî‘ b. Enes’in aktardığına göre Hz. Yahyâ’nın şehadeti şöyle olmuştur:

“Kralın bir kızı vardı, Yahyâ’yı gördü ve ona âşık oldu. Kendisiyle olması için ona haber gönderdi (arzuladı). Yahyâ (as) reddetti. Kız defalarca onu arzuladıysa da Yahyâ sakındı. Kız, bu durumun duyulmasından korktu. Annesi ona: “Baban sana bir isteğin olup olmadığını sorarsa, ‘Yahyâ’nın başını istiyorum’ de,” dedi. Kız babasına: “Yahyâ’yı boğazlamanı istiyorum,” dedi. Sonradan pişman oldu ve ölene kadar “Vay haline, vay haline!” deyip durdu.” (Sıbt ibnü’l-Cevzî, Mirâtü’z-Zamân fî Tevârîhü’l-A‘yân, 2/303-304).

İbn Asâkir, Hz. Yahyâ’nın namaz kıldığı esnada başı kesildiği aktarmaktadır. (İbn Askâkir, Târîhu Medîneti Dımaşk, 2/339).

Bütün bu rivayetlerden çıkardığımız bazı mesajlar var, onlardan bazıları şunlardır:

1. Hz. Yahyâ hakikat için başını veren bir peygamberdir.
2. Zalim bir kralın istediğine asla olumlu bir cevap vermemiştir.
3. Peygamberlerin helali haram, haramı helal kılma yetkisi asla yoktur.
4. O günün din adamları bu doğru fetvaya destek vermemişlerdir.
5. 
Mazlumen öldürülen bir peygamberin öldürülmesini sadece izledikleri için Allah (cc) o günkü Yahudileri katillerden saymıştır.

Bir topluluk nasıl böyle bir hâle gelir?

– Kirli toplumlar, temiz çağrıcılara tahammül edemezler. 
– Bozulmuş düzenler, en çok tertemiz seslerden rahatsız olurlar.
– Karanlığa alışmış gözler, ışığı düşman bellerler.
– Ahlâkını kaybetmiş toplumlar, aynanın gösterdiğini değil aynayı tutanı kınarlar.
– Çürümüş vicdanlar, sağlam karakterlere asla tahammül edemezler.
– Doğruyu söyleyenler, yanlış düzenlerin hedefi olurlar.
– Toplum bozulduğunda, en önce doğrular yalnızlaştırılırlar.

Ümmü Seleme annemiz naklediyor, Efendimiz (sas) bir gün buyurdular ki: “Öyle bir zaman gelecek ki doğru söyleyenler yalanlanacak, yalancılar ise doğrulanacak. Güvenilir kimseler hâin sayılacak, hâinlere güvenilecek. Kişi kendisinden şahitlik etmesi istenmediği hâlde şahitlik edecek, yemin etmesi istenmediği hâlde yemin edecek. İnsanların dünya (nimetlerinden en fazla istifade ederek) en mesut olanı, Allah’a ve Resûl’üne îmân etmeyen alçak oğlu alçak olacak!” (Taberânî, el-Mu‘cemü’l-Kebîr,10/76; Heysemî, Mecmau’z-zevâid,7/226)

Hz. Yahyâ ve İlahî Yardım

Kur’ân-ı Kerîm’de peygamberlere Allah’ın vaad ettiği yardımı net bir şekilde ortaya koyan birçok âyet vardır. Biz burada 3 âyeti hatırlatalım:

وَلَقَدْ سَبَقَتْ كَلِمَتُنَا لِعِبَادِنَا الْمُرْسَل۪ينَۚ

“Andolsun, peygamber olarak gönderilen kullarımız hakkında şu sözü vermiştik:” (Sâffât 37/171)

اِنَّهُمْ لَهُمُ الْمَنْصُورُونَۖ

“Onlara mutlaka yardım edilecektir.” (Sâffât 37/172)

وَاِنَّ جُنْدَنَا لَهُمُ الْغَالِبُونَ

“Şüphesiz askerlerimiz/ordularımız galip gelecektir.” (Sâffât 37/173)

اِنَّا لَنَنْصُرُ رُسُلَنَا وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا فِي الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا وَيَوْمَ يَقُومُ الْاَشْهَادُۙ

“Şüphesiz peygamberlerimize ve iman edenlere, hem dünya hayatında, hem şahitlerin şahitlik edecekleri günde yardım ederiz.” (Mü’min 40/51)

كَتَبَ اللّٰهُ لَاَغْلِبَنَّ اَنَا۬ وَرُسُل۪يۜ اِنَّ اللّٰهَ قَوِيٌّ عَز۪يزٌ

“Allah, ‘Şüphesiz ben ve peygamberlerim galip geleceğiz’ diye yazmıştır. Şüphe yok ki, Allah çok kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir.”  (Mücadile 58/21)

Bu yardım:

– Risâletin korunması
– Hakkın bâtıla karşı üstün kılınması
– Mesajın tamamlanması ve boşa çıkmaması
– Hakikatin üzerinde ayakların sabit kılınması
– Yüreklere sükûnetin ve dinginliğin verilmesi
– Âhirette kesin zafere ve ecre ulaşılması anlamlarını kapsar.

Soru: Allah (cc) Kur’ân’da onlarca âyette peygamberlerine yardım edeceğine dair söz vermesine rağmen neden bazı peygamberlerinin öldürülmesine fırsat vermiştir?

– Onlara verilen en büyük yardım/mükâfat; şehadet,  
– İnananlara verilen en büyük yardım; sebat ve istikamet,
– İnkâr edilenlere verilen karşılık ise en büyük zarar ve kayıptır.

Kur’ân-ı Kerîm’de 8 âyette açıkça İsrâiloğulları’nın çokça peygamberlerini öldürdüklerini ortaya koyar:

وَيَقْتُلُونَ النَّبِيّ۪نَ بِغَيْرِ الْحَقِّۜ  / “Haksız olarak nebileri/peygamberleri öldürdüler…” (Bakara 2/61)

فَفَر۪يقًا كَذَّبْتُمْۘ وَفَر۪يقًا تَقْتُلُونَ / “Size gönderilen elçilerin kimini yalanladınız kimini de öldürdünüz!” (Bakara 2/87)

قُلْ فَلِمَ تَقْتُلُونَ اَنْبِيَٓاءَ اللّٰهِ مِنْ قَبْلُ اِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِن۪ينَ / “Şayet siz gerçekten inanıyor idiyseniz daha önce Allah’ın peygamberlerini neden öldürüyordunuz?” (Bakara 2/91)

اِنَّ الَّذ۪ينَ يَكْفُرُونَ بِاٰيَاتِ اللّٰهِ وَيَقْتُلُونَ النَّبِيّ۪نَ بِغَيْرِ حَقٍّۙ وَيَقْتُلُونَ الَّذ۪ينَ يَأْمُرُونَ بِالْقِسْطِ مِنَ النَّاسِۙ فَبَشِّرْهُمْ بِعَذَابٍ اَل۪يمٍ

“Allah’ın ayetlerini inkâr edenlere, haksız yere peygamberleri öldürenlere, insanlardan adâleti emredenleri öldürenlere elem verici bir azabı müjdele.” (Âl-i İmrân 3/21)

وَيَقْتُلُونَ الْاَنْبِيَٓاءَ بِغَيْرِ حَقٍّۜ ذٰلِكَ بِمَا عَصَوْا وَكَانُوا يَعْتَدُونَ۠ / “Haksız yere peygamberleri öldürüyorlardı. Bu da, onların isyan etmiş ve haddi aşmış bulunmalarındandır.” (Âl-i İmrân 3/112)

وَقَتْلَهُمُ الْاَنْبِيَٓاءَ بِغَيْرِ حَقٍّۙ / “Haksız yere peygamberleri öldürdüklerini elbette yazacağız…”(Âl-i İmrân 3/181)

وَقَتْلِهِمُ الْاَنْبِيَٓاءَ بِغَيْرِ حَقٍّ / “Peygamberleri haksız yere öldürmelerinden…” (Nisâ 4/155)

وَقَوْلِهِمْ اِنَّا قَتَلْنَا الْمَس۪يحَ ع۪يسَى ابْنَ مَرْيَمَ رَسُولَ اللّٰهِۚ / Allah elçisi Meryem oğlu Îsâ’yı öldürdük, demeleri yüzünden (onları lânetledik).” (Nisâ 4/157)

Bu 8 âyetten biz birçok bilgi elde ederiz ama özellikle 5 önemli nokta şunlardır:

1- Yahudiler bir değil çokça peygamber öldürmüşlerdir.

Bir rivayete göre Resûlullah (sas) Ebû Ubeyde’ye (ra) şöyle demiştir: “İsrâiloğulları kırk üç peygamberi tek bir günün sabahında topluca öldürdü.” (İbn Ebî Hâtim, Tefsîru’l-Kur’ân, 2/620-621; Saʻlebî, el-Keşf, 8/176; Begavî, Meʿâlimü’t-tenzîl, 2/21)

Abdullah b. Mesʻûd’dan (ra) (öl. 32/652-53) şöyle bir rivâyet aktarılmaktadır: “İsrâiloğulları bir günde üç yüz peygamber öldürüyor, sonra da günün sonunda sebze pazarlarını kuruyorlardı.” (İbn Ebî Hâtim, Tefsîru’l-Kur’ân, 1/126; 3/736; 4/1107; Saʻlebî, el-Keşf, 3/351; İbn Kesîr, Tefsiru’l-Kur’âni’l-azîm, 1/182).

İmam Mâturîdî “Bu sayılarla peygamber ve taraftarlarının kast edilmiş olması muhtemeldir.” demiştir. (Mâturîdî, Te’vîlât, 2/340)

Kurtûbî ve Suyûtî ise “Mescid-i Aksa’nın yanındaki kayalığın üzerinde yetmiş peygamber öldürülmüştür. Bunlardan biri de Zekeriyyâ oğlu Yahyâ’dır.” (Kurtubî, el-Câmiʿ li-ahkâmi’l-Kurʾân, 10/219; Abdurrahmân b. Ebî Bekr Celâlüddîn es-Suyûtî, ed-Dürrü’l-mensûr fi’t-tefsîri bi’l-me’sûr 5/49)

2- Yahudilerin öldürdüğü peygamberlerin isimlerini Kur’ân’da açıkça belirtmemiştir.

Biz tarih kaynaklarımızdan en az 5 peygamberin ismini çıkarabiliyoruz:

– Zekeriyyâ b. Yehoyada
– Eşiyâ (Yeşea) b. Emsiyâ
– Ermiyâ/İrmiya b. Hılkıya
– Zekeriyyâ b. Eden/Berahiya
– Yahyâ b. Zekeriyyâ

3- Peygamberlerin öldürüldüklerini belirten âyetlerden biri hariç (Bakara 2/87) diğerlerinin hepsinde öldürülenlerin enbiyâ/nebîler olduğu belirtilir.

4- Âyetlerin çoğunda peygamberlerin “haksız yere öldürüldükleri” belirtilmiştir.

5- Âyetlerin hepsinde asıl kazananın kim kaybedenin kim olduğu ortaya konmuştur.

Hz. Yahyâ’nın Çağlara Mesajları

Hz. Peygamber (sas) Döneminde Yahyâ İsminde Sahâbîler

1. Yahya b. Sa‘d b. Zürâre
2. Yahya b. Üseyd b. Hudayr
3. Yahya b. Hakîm b. Hizam
4. Yahya b. Hanzaliyye
5. Yahya b. Abdurrahman el-Ensârî
6. Yahya b. Umeyr b. Haris
7. Yahya b. Nüfeyr

“Yahyâ b. Hallâd doğduğunda Hz. Peygamber’e (sas) getirildi. Hz. Peygamber hurma ile tahnik yaptı ve şöyle buyurdu: ‘Ben onu Yahyâ b. Zekeriyyâ’dan sonra kimseye verilmeyen bir adla isimlendireceğim.’ Râvî dedi ki: Böylece onu Yahya diye isimlendirdi.” (İbn Sa‘d, Kitâbü’t-Tabakâti’l-Kebîr, 7/75).

Hz. Ali, Abdurrahman b. Avf, Talha b. Ubeydullah (Su‘da bt. Avf’tan iki çocuğu olmuş birine Îsâ, diğerine Yahyâ ismini vermiştir), Berâ b. Azib, Zeyd b. Sabit, Enes b. Malik, Numan b. Beşîr, Hakem b. Ebü’l-Âsgibi sahâbe efendilerimiz, çocuklarına Yahyâ ismini koydukları bilinmektedir.

Hassan b. Sâbit’in Şiiri

İbn Sa‘d şöyle aktarır:

“Hassân b. Sâbit, Resûlullah’a (sas) gelip “Seni insanlara duyurayım mı?” deyince Resûlullah (sas) sadece hakkı söylemesini istedi. Bunun üzerine Hassân şunu söyledi:

Allah’ın izniyle Muhammed’i gördüm.
O gökte ve Yüce Olan’ın elçisidir.

Bu sözler üzerine Resûlullah (sas) “Ben buna şahitlik ederim.” deyince Hassân şu beyitleri söyledi:

Yahudilere düşmanlık yapan Meryem oğludur…
O’dur Arş’ın sahibi katından gönderilen Nebi…

Resûlullah (sas) “Bu sözlere de şehadet ederim.” deyince Hassân devamla şunları söyledi:

Ebû Yahyâ (Zekeriyyâ) ve Yahyâ,
Her ikisi de Allah katından gönderilen nebilerdir
Yahyâ’nın dinde makbul amelleri vardır.

Resûlullah (sas) yine “Şehadet ederim” deyince bu sefer şunları söyledi:

Şüphesiz ki Ahkâf kavmi, peygamberlerini dışlarken,
Yüce ilahın uğruna mücadele etmekteydi ve adâletliydi peygamberleri…

Resûlullah (sas) yine “Şehadet ederim” deyince bu sefer de şunu söyledi:

Nahle vadisinde hurma ağacına sığınan Meryem’e gelince…
Sapıtmıştır, onun iffetine dil uzatan…”  (İbn Sa‘d, Kitâbü’t-Tabakâti’l-Kebîr, 2/638).

Hz. Yahyâ’nın Çağlara Mesajları:

– Hakikat için baş vermek, başsız kalmak değil; istikrar ve istikamet üzere kalmaktır.
– Baş eğerek yaşamak asla yaşamak değil; zillete mahkûm olmaktır.
– Zulmün olduğu ortamlarda susarak yaşamak, konuşarak ölmekten daha ağırdır.
– Sevinilmesi gereken hayatın uzunluğu değil, kısa olsa bile izzetli bir hayatı yaşamaktır.
– Baş eğerek yaşayanları değil baş vererek yaşayanları Allah (cc) unutmamakta ve unutturmamaktadır. 

Allah (cc) bizlere de böyle şerefli bir hayat ve arkasından şerefli bir ölüm ve tabi ki şerefli bir diriliş nasip eylesin.

(66)