Öncesi ve Sonrası ile Sumud Filosu | Muhammed Emin Yıldırım
Gazze ablukasını delmek üzere yola çıkan ve işgalci İsrail güçleri tarafından alıkonulan Küresel Sumud Filosu yolculuğu sonrası yurda dönen Muhammed Emin Yıldırım Hocamız, yolculuk öncesi ve sonrası değerlendirmelerini paylaştı. Siyer Vakfı konferans salonumuzda gerçekleştirilen programa katılım oldukça yoğundu.
7 Ekim ve Aksa Tufanı’nın Anlamı
Muhammed Emin Yıldırım Hocamız, 7 Ekim 2023 sabahının önemine değinerek, “Kur’an’ı, sünneti, siyeri biraz bilen her insan Filistin’in, o güzel coğrafyanın kıymetinin ne olduğunu bilir” dedi. Hocamız, 7 Ekim’de kıyama kalkanların, yıllardır süren zulmü dünyaya duyurma adına kendilerini feda ettiklerini, Aksa Tufanının amacının unutulan Kudüs meselesini tekrardan gündeme getirmek olduğunu vurguladı.
Gazze meselesi karşısında insanların “Aciz seyirciler” ve “Vicdansız suçlular” olarak ikiye ayrıldığını belirten Hocamız, Müslümanların aciz seyirci olmaması gerektiğini, soykırımı ve ablukayı sona erdirme adına ellerinden gelen çabayı göstermek zorunda olduklarını ifade etti.
Gazze’ye ulaşarak oradaki kardeşlerimize yanlarında olduğumuzu hissettirebilmenin büyük anlam taşıdığını ifade eden Hocamız, Bosna Savaşı gazisi olan bir kardeşimizle yaşadığı diyaloğu aktararak, Bosnalıların o gün yalnız bırakıldığını, Gazzelilerin de yalnız bırakıldığını hissettiklerini söyledi.
Sumud Filosunun Zorlu Süreci: Sabotaj ve Baskı
Yolculuğun Mısır konvoyu çalışmasının ardından başladığını ve toplam 35 günlük bir süreç içerdiğini aktaran Hocamız, başlangıçta 120 gemi olarak planlanan filonun, işgalci İsrail’in engellemeleri ve sabotajları sonucu daha hareket etmeden 80’e, Tunus’a vardığında ise 40 gemiye kadar düştüğünü belirtti.
Filo’da 48 farklı ülkeden yaklaşık 600 katılımcının bulunduğunu, bunların 200’ünün Müslüman, 400’ünün ise Müslüman olmayanlardan oluştuğunu aktaran Hocamız, en büyük sorunların İspanya, İtalya ve Yunanistan gibi İslam ülkesi olmayan noktalarda değil, Müslümanların yoğun olduğu Tunus’ta yaşandığını vurguladı.
Bu durumun bizlere, İsrail’in işgal ettiği toprakların sadece Filistin toprakları olmadığını gösterdiğini belirtti.
Gazze Açıklarında Kuşatma ve İzzet Mücadelesi
18 Eylül’de Tunus’tan yola çıkan filo, zorlu deniz şartları ve sabotajlara rağmen ilerledi. 1 Ekim Çarşamba günü, 20’ye yakın İsrail savaş gemisinin 120-140 mil açıkta görünmeye başladığını, gemilere tazyikli su ve ışıklarla taciz edildiğini anlattı.
Saat sabah 7 sularında Gazze’ye 25 mil kadar yaklaşıldığını ve bu noktada savaş gemisi ile botlar tarafından kuşatıldıklarını, silahların kendilerine doğrultulduğunu aktardı.
“Emin olun sadece ben değil, içimizde Müslüman olmayan insanlar da vardı. İçimizde hiç kimsede korku yoktu” diyerek, hak yolda olmanın getirdiği sekinet ve cesareti vurgulayan Hocamız, teslim olduktan sonra İsrail askerlerinin gemiyi Aşdot Limanı’na doğru sürerken motoru yaktığını ve 6 saat boyunca denizin ortasında güneşin altında bırakıldıklarını söyledi.
Aşdot Limanı’na getirildiklerinde, hakaretlere maruz kaldıklarını ve bazı gençlerin yerlerde sürüklendiğini belirten Hocamız, kendilerine “terörist muamelesi” yapıldığını aktardı. 6 saat boyunca beton zeminde oturtulup 4 saat boyunca başlarını kaldırmalarına müsaade edilmediğini ve bunun Savunma Bakanı’nın konuşması öncesinde gözdağı vermek için yapıldığını anladıklarını söyledi.
İşgalci Bakan’ın, kendilerine “Teröristsiniz siz. Gazzeliler terörist. Sizler de teröristlere yardım etmek için buraya geldiniz” dediğinde, orada bulunan herkesin sloganlar atmaya başladığını ve “Asıl terörist sensin, Gazze’nin katili sensin, sizler işgalcisiniz, sizler teröristsiniz” dediklerini aktardı.
Muhammed Emin Hocamız bu anı, Abdullah b. Mes’ud’un dediği gibi, zelil olanların aziz olduğu sahneye benzeterek, “Emin olun hiçbir şey yapılmasaydı sadece o eylem için bile Filistin’e gitmeye değerdi” ifadelerini kullandı.
Sorgu ve Hapishane Gözlemleri
Sorgu sırasında İsrailli askerin “İsrail’e izinsiz neden geldiniz?” sorusuna, birçok arkadaşının verdiği cevabı yineledi: “Biz İsrail’e gelmedik. Siz bizi buraya getirdiniz. Biz Gazze’ye gidiyoruz”. Hoca, kendisine “Daha önceden İsrail’e geldin mi?” diye sorulduğunda ise, “Ben İsrail’e gelmedim. Ben Kudüs’e Mescid-i Aksa’yı ziyarete geldim” diyerek, kendilerini işgalci İsrail devleti kanunlarını ikrar etmeye zorlayan tavra karşı durulduğunu belirtti.
2,5 gün süren cezaevi sürecinde, gökyüzünü göremedikleri için namaz vakitlerini tahmin üzere tespit ettiklerini, ibadet hakkının verilmediğini, içme suyu ve abdestle ilgili ciddi problemler yaşadıklarını anlatan Hocamız, Batı’dan gelen 400 gayrimüslim katılımcıya daha fazla hakaret edildiğini, yerde sürüklendiklerini ve İsrail bayrağını öpmeleri için baskı yapıldığını gözlemlediklerini söyledi. Hocamız, İsrail’in bu gözdağı verme çabasının, aksine Siyonizmin nasıl karanlık bir güç olduğunu tüm dünya kamuoyuna taşımasına sebep olduğunu ve bunun önemli bir kazanım olduğunu belirtti.
Süreçten Çıkarılan Dört Ders
Muhammed Emin Yıldırım Hocamız konuşmasının sonunda bu süreçten çıkarılması gereken dört temel dersi özetledi:
1. Somut Adımlar Atılabilir: “Demek ki somut olarak bazı adımları atabilirmişiz”. 2 milyarlık İslam ümmetinde cesur insanların var olduğunu ve bu filonun somut adımların atılabileceğini gösterdiğini belirtti.
2. İnsanlığın Ortak Paydası: Siyonizm’in sadece Müslümanlara değil, bütün insanlığa zarar veren bir terör şebekesi olduğunu ve insanlığın ortak bir faydada buluşabileceğini gördüklerini söyledi. Siyonizme karşı mücadelede, Müslümanların tek başına kalamayacağını ve dünyanın bütün aydınlık vicdan sahiplerini bir araya getirecek ortak paydaları ortaya koymak gerektiğini vurguladı.
3. 21. Asrın Hılfül Fudul’ü: 48 ülkeden gelen farklı din, dil ve renkten insanların zalime karşı mazlumdan yana bir araya gelmesini, “21. asrın hılfül fudulunu” (Erdemliler Hareketi) yaşadıklarına benzeterek, bu hareketlerin çoğaltılması gerektiğini söyledi.
4. Daha Güçlü Organizeler Mümkün: Filo’nun hiç değilse bir hafta, 10 gün boyunca zalimleri meşgul ederek Gazzelilerin üzerinden ellerini çekmelerini sağladığını belirtti. “40 gemi değil de 200 gemi olsaydık manzara farklı olur muydu? Vallahi olurdu.” diyerek, daha büyük ve küresel çapta organizelerin oluşturulması gerektiğine dair umutlarının arttığını ifade etti.
Rabbimizden niyazımız odur ki; “Rabbimiz en yakın zamanda Gazze’deki mazlumları sevindirmeyi bizlere nasip eylesin”
(138)







