Evlat, Eş, Baba ve Dede Olarak Hz. İsmâil (as)

Siret-i Enbiyâ derslerimizde Hz. İsmâil (as) faslına devam ediyoruz… Muhammed Emin Yıldırım hocamız, bu hafta “Evlat, Eş, Baba ve Dede Olarak Hz. İsmâil” serlevhasının altında bu dört konumun Hz. İsmâil’in hayatında nasıl yer edindiğini ve bugünün dünyasına ne gibi mesajlar verdiğini anlattı. Hocamız, dersin girişinde Peygamberler Tarihi’ni öğrenmenin insana ne gibi faydalar sağlayacağına dairde çok önemli bilgileri bizlerle paylaştı.

Dersten Cümleler

Peygamberler tarihi bir insanlık tarihidir.

Bu tarihin bize öğrettiği en önemli mesajlardan biri de insanlığın tabiatı ve değişmez kanunlarının neler olduğunu öğretmesidir.

Kur’ân-ı Kerim’de “ekserü’n-nas/insanların çoğu” kalıbı 17 kez geçmektedir. Bu ayetler şunlardır:

اَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَشْكُرُونَ/ İnsanların çoğu şükretmezler. (Bakara 2/243; Yûsuf 12/38; Mümin 40/61)

اَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ / İnsanların çoğu bilmezler. (A’râf 7/187; Yûsuf 12/21; Yûsuf 12/40; Yûsuf 12/68; Nahl 16/38; Rûm 30/6; Rûm 30/30; Sebe 34/ 28; Sebe 34/35; Mümin 40/57; Câsiye 45/26)

اَكْثَرَ النَّاسِ لَا يُؤْمِنُونَ / İnsanların çoğu iman etmezler. (Hûd 11/17; Ra’d 13/1; Mümin 40/59)

Bir de “Ekserühüm La/Onların çoğu yapmazlar” diye bir kalıp var ve kalıp Kur’ân’da, tam 45 yerde geçmektedir. Bunların bazıları şunlardır:

اَكْثَرُهُمْ لَا يُؤْمِنُونَ /Onların çoğu iman etmezler.  (Bakara 2/100)

وَاَكْثَرُهُمُ الْفَاسِقُونَ / Onların çoğu yoldan çıkmış kimselerdir. (Âl-i İmrân 3/110)

اَكْثَرُهُمْ لَا يَعْقِلُونَ /Onların çoğu akletmezler. (Mâide 5/ 103)

اَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ / Onların çoğu bilmezler. (En’âm 6/37)

اَكْثَرَهُمْ يَجْهَلُونَ / Onların çoğu cahillik ederler. (En’âm 6/111)

اَكْثَرَهُمْ لَا يَشْكُرُونَ۟ /Onların çoğu şükretmezler. (Yûnus 10/60)

اَكْثَرُهُمُ الْكَافِرُونَ۟ /Onların çoğu inkar ederler. (Nahl 16/83)

وَمَا كَانَ اَكْثَرُهُمْ مُؤْمِن۪ينَ/ Ama onların çoğu iman etmezler. (Şu’âra 26/8)

اللهم اجْعَلْنِي مِنْ القَلِيْلِ

“Allahümme i’calnî mine’l-kalîl/Allah’ım! Beni azlardan kıl!”

Biz iki şey için uğraşıyoruz:

1. Uydum kalabalığa demeyelim ve kendimiz o azlardan olalım.

2. O azların kalitesini arttıralım ve biraz olsun o kervana başkalarını da katmaya çalışalım.

Milattan Önce 2000 yıllarında dört peygamber bir anda yaşadı: Hz. İbrâhim (as) Filistin’de, küçük oğlu Hz. İshak Filistin’de, yeğeni Hz. Lût (as) Sodom, Gomore yani bugünkü yeri itibari ile Ürdün’de, Hz. İsmâil Mekke’de…

Bu zemin bize ne gibi mesajlar veriyor?

 Başarıya değil Allah’a iman edin.
 Baharı değil Mevlâ’nın rızasını isteyin.
 İnsanların çoğunluğun yürüdüğü yolu değil, büyüklerin yollarını kendinize yol edinin.
 Hayrın ve hakikatin çoğunlukta değil, ilkelere ve değerlere sadakatte olduğunu aklınızdan çıkarmayın.
 Cenneti burada değil, ahirette elde edeceğinizi unutmayın.

Efendimiz (sas) bazen Mekke’de nefessiz kaldı. Bazen Taif yollarında takatsiz kaldı. Bazen hicret yollarında moralsiz kaldı. Bazen Medine’de münafıklar ve Yahudilerin entrikalarına karşı güçsüz kaldı ama hiçbir zaman Efendimiz (sas) yarı yolda kalmadı.

Bu derste Hz. İsmâil’in dört önemli konumuna dikkat çekeceğiz: Evlat, Eş, Baba ve Dede

Hz. İsmâil nasıl bir evlat, nasıl bir eş, nasıl bir baba ve nasıl bir dede idi? Bütün bunlara cevap olarak “O halîm biriyidi” desek, yeter aslında…

Bu dört konumu Hz. İsmâil üzerinden okumaya çalışsak karşımıza çıkacak tablo şudur:

– Hz. İsmâil (as) itaatkâr ve gayretli bir evlat idi.
– Hz. İsmâil (as) sabırlı ve tecrübeye önem veren bir eş idi.
– Hz. İsmâil (as) merhametli ve muhabbetli bir baba idi.
– Hz. İsmâil (as) şefkatli ve çok ilgili bir dede idi.

Üzerinde durulması gereken bazı mesajlar:  

– Hz. İbrâhim müşrik ve gaddar bir babaya tahammül etti, Allah ona halîm bir çocuk olarak İsmâil’i, âlim bir çocuk olarak İshak’ı bağışladı.

– Hz. İsmâil babasızlığa ve gurbete tahammül etti; Allah ona İshâk gibi bir kardeş ve Mekke gibi bir vatan bağışladı.

– Hz. İsmâil Umâre gibi nankör ve huysuz bir eşe tahammül etti; Allah ona Ra’le gibi saliha ve uyumlu bir eş bağışladı.

– Hz. İsmâil kendi çocuklarının yetişmesi için ciddi bir şekilde onlara tahammül etti; Allah ona soyundan iki cihan serveri olan Efendimiz’i (sas) bağışladı.

Dayanan, direnen kazanır; sızlanan ve şikâyet eden ise kaybeder…

Hatırlanacağı üzere annesi Hz.Hacer, Mısır’ın bir hediyesi olarak Filistin’e geldi. Hz. İsmâil, el-Halil’de doğdu. Babası ona aslı Süryanice olan İşmavil veya İsmâîn şeklinde telaffuz edilen ve anlamı “Allah’a itaatkâr” olan bir isim koydu. (Mevhûb b. Ahmed el-Cevâlîkī, s. 7, 13, 14; Horovitz, s. 91-92; Jeffery, s. 63-64)

Yahudiler, İbranice ona Yişmâ’êl’ dediler; bunun manası “Tanrı işitir” mânasındadır.

Hz. İsmâil Cürhümilerin içerisinde büyüdü ve onlardan Arapça öğrendi. Bundan dolayı Hz. İsmâil ve ondan sonra gelenlere Arab-ı Müs’taribe dendi. Araplar hatırlanacağı üzere iki ana damara ayrılır: Arab-ı Aribe/Has Araplar, Arab-ı Müs’taribe/Sonradan Araplaşanlar…

“Arapça, bozulmağa yüz tutunca, Cebrail, Babam İsmâil’in (as) lügatini, kendisinin konuştuğu gibi yepyeni ve taze olarak getirip bana telkin etti.” (Aliyü’l-Müttâkî, Kenzü’l-Ummal, 11/490)

Başka bir hadiste Efendimiz (sas) buyurur ki: “Âdem Aleyhisselâm ile Şîs, İdris ve Nuh Aleyhisselâmların dilleri Süryanca idi.” (Aliyü’l-Müttâkî, Kenzü’l-Ummal, 16/132)

Tufandan sonra, Bâbil´de toplanmış olan insanlar da, Süryanca konuşurlardı. (Mes’ûdi, Ahbaru’z-zaman, s. 80)  İbrahim Aleyhisselâm ise, Kûsa´dan ayrılıp Fırat’tan geçince, Yüce Allah tarafından, İbranice konuşmağa başlamıştı. (İbn Sa’d, Tabakât, 1/50)

Hz. İsmâil, o zor coğrafyada hayatta kalabilmek ve annesine bakabilmek için elinden geleni yapmıştı. Çok erken yaşlarda çobanlığa başlamış, birçok peygamberin hayatında olan o mesleği, o da icra etmişti. İbn Kuteybe’nin verdiği bilgiye göre Cürhümiler ona 7 tane keçi vermişlerdi. Bu Hz. İsmâil’in ilk malı olmuş ve yıllarca Mekke’nin o volkanik dağlarının üzerinde o keçileri otlattırmıştı.

Yıllar sonra aynı işi Efendimiz (sas) de yapacak, babası İsmail gibi o da o zor coğrafyada yıllar süren bir çobanlık vazifesini icra edecekti.

Hz. İsmâil çok iyi bir avcı, çok iyi bir binici ve atların dilinden anlayan çok bir seyis, çok iyi bir güreşçi ve çok iyi bir ok atıcısı olarak yetişmişti.

Tarihi kaynaklarda Hz. İbrahim’in Mekke’ye üç kez gidip geldiğini ve bu üç gidiş-gelişinde de çok önemli hadiseler yaşandığını biliyoruz.

Kaynaklarımızın verdiği bilgilere göre Hz. İsmâil doğduğunda, Hz. İbrâhim 86 yaşlarında idi. İshak (as) yıllar sonra doğdu, o günlerde Hz. İbrahim 100 yaşında idi. Yani İsmail (as) ile İshak (as) arasında 14 yaş vardır.

Hz. İbrâhim’in (as) Mekke’ye geldiği üç sefer:

1. Sefer: Hz. İbrâhim 98-100 yaşlarında, Hz. İsmâil 12-14 yaşlarındadır. Kurban hadisesi bu seferde gerçekleşmiştir.

2. Sefer: Hz. İbrâhim 113 yaşlarında, Hz. İsmâil 25 yaşlarındadır. Hz. İsmâil’in hanımı ile alakalı hadise o zaman gerçekleşmiştir.

3. Sefer: Hz. İbrâhim 118 yaşlarında, Hz. İsmâil 30 yaşlarındadır. Kâbe’nin ihyası bu seferde gerçekleşmiştir.

Kurban hadisesinde Allah (cc) onun bu teslimiyetini övmüş, ona bedel semadan bir kurbanlık indirmiş ama o kesilmemesine rağmen tarihe “Zebîhullâh/Allah’ın kurbanı” olarak geçmişti.

Hz. İsmâil, ergenlik çağına gelince Cürhümiler’den Said b. Üsâme’nin kızı Umâre ile evlendi. Çok geçmeden annesi Hz. Hacer vefat etti.

Hz. İsmâil’in hayatına dair birçok tabloyu Efendimiz (sas) bize İmam Buhârî’nin Sahihi’nde Kitâbü’l-Ehâdisi’l-Enbiya babında geçen rivayette anlatıyor. Bu rivayetin tamamını okumak isteyenler Tecrîdi- Sarîh’in 7. cildinin 90. sayfasından itibaren okuyabilirler.

Hz. Peygamber (sas) sadakanın ehemmiyetine dair hanımlara: “Ey kadınlar topluluğu, sadaka veriniz. Ben cehennem halkının çoğunun sizden oluştuğunu gördüm” buyurmuştur. (Buhârî, Hayz 6, Müslim, İman, 132)

Orada bulunan sahâbîlerden bazıları bunun nedenini sorduklarında Efendimiz (sas) buyurmuştur ki: “Çokça lanet eder ve kocalarına karşı nankörlük ederler.” (Buhârî, Hayz 6)

Câbir b. Abdullah rivayetine göre ise Resûlullah (sas) bu soruya cevaben: “Çünkü siz halinizden çok şikâyet eder, kocanızın iyiliğine karşı nankörlük edersiniz.” buyurmuştur. (Müslim, Salatu’l-îdeyn, 4)

Şükürsüzlük insana cehennem kazandırtır. Çünkü her türlü şükürsüzlük, nankörlüktür; nankörlüğün olduğu yerde kibir, haset, gıybet, yalan, iftira olur, bunların olduğu yerde bereket ve saadet olmaz.

Hz. İbrâhim, oğlu İsmâil’in ilk hanımı Umâre’ye bir dokundu, bin ah işitti. İkinci hanımı Ra’le’ye bir dokundu, bin şükür işitti…

Bu rivayetin verdiği en önemli mesajlardan biriside tecrübenin önemidir.

(1737)