İbn Sa’d Sempozyumu Açılış
Asr-ı Saâdet Dünyası’ndan Günümüze Açılan Bir Pencere
“İbn Sa‘d” Ve Eseri “Kitâbü’t-Tabakâti’l-Kebîr” Sempozyumu
Vakfımızın 4 Kasım 2013/1Muharrem 1435 tarihinde ilan ettiği ve bir yıl çeşitli etkinliklerle ihya edilmeye çalışılacağı “Siyer Yılı” etkinliklerine, “İbn Sa‘d” ve Eseri ‘Kitâbü’t-Tabakâti’l-Kebîr’ Sempozyumu ile devam edildi.
Bu çerçevede Siyer Araştırmaları Merkezimizin geleneksel etkinliklerinden biri olan “Büyüklerin Ayak İzleri” programını, bu sene Siyer Yılı kapsamındaki etkinliklerle birleştirerek İslam Tarihi’nin ve özellikle Siyer ilminin önde gelen şahsiyetlerinden “Kitabü’t-Tabakati’l-kebir” eseriyle tanınan İbn Sa‘d (ö. 230/835) adına geçen Pazar günü 27 Nisan 2014 tarihinde Fatih Ali Emiri Efendi Kültür Merkezi’nde bir sempozyum düzenledi.
İki oturum halinde planlanan Sempozyumun ilk oturumu sabah saat 9.30’da, Kur’an-ı Kerim tilaveti ile başladı. Ardından selamlama konuşmalarına geçildi. Bu kısımda ilk sözü Siyer Vakfı Yönetim Kurulu Başkanımız Mehmet Kaya aldı. Kaya, yapılan çalışmanın önemine vurgu yaparak, tüm katılımcılara teşekkür etti. Daha sonra kürsüye sempozyumun onur konuklarından olan Yusuf Ziya Kavakçı hoca davet edildi. Kavakçı, Batı dünyasında her vesile ile yapılan bu tür ilmi nitelikli etkinlerin ülkemizde artarak devam ediyor olmasından büyük bir onur duyduğunu ve siyer alanında nitelikli çalışmaların devam etmesi bağlamında Siyer Araştırmaları Merkezi’ne büyük görevler düştüğünü ifade etti.
Ardından Sempozyum düzenleme kurulu başkanı olarak İstanbul Üniversitesi İslam Tarihi bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Adnan Demircan kürsüye çıktı. Demircan, İbn Sa’d ve eseri Kitâbü’t-Tabakâti’l-Kebîr’in, İslam Tarihi alanındaki önemine vurgu yaparak, eserin Türkçe’ye çevrilmiş olmasının büyük bir kazanım olduğunu belirtti. Selamlama merasiminin son bölümünde söz alan Muhammed Emin Yıldırım Hocamız ise: “Hz. Peygamber’den (sas) bahseden her söz, insanlığın en güzelini konu edindiği için değerlidir. Hele bu söz, bir ayna safiyeti içerisinde o dönemi olduğu gibi yansıtma amacı taşıyor ve farklı mülahazalarla okuyucuyu yönlendirmeye çalışmadan o çağı, çağlar ötesine taşıma arzusu içerisindeyse, daha farklı bir anlam ihtiva etmektedir.”cümleleriyle başlayan konuşmasında Sempozyumun güncel önemine vurgu yaptı.
Selamla konuşmalarının ardından Oturum başkanlığını Prof. Dr. Mehmet Şeker’in yaptığı sabah oturumunda ilk olarak Prof. Dr. Mehmet Özdemir, “İbn Sa’d’ın Yaşadığı Dönem ve Çevre” konulu tebliğini sundu. Slaytlar eşliğinde yapılan sunumda özellikle İbn Sa’d’ın yaşadığı yıllarda İslam coğrafyasında hüküm süren Abbasiler döneminin siyasal, sosyo-kültürel ve en önemlisi ilmi yapısı genel hatlarıyla verilmeye çalışıldı. Özdemir, özellikle İbn Sa’d’ın yaşamanın büyük bir kısmını geçirdiği ve vefat ettiği yer olan Bağdat’ın o yıllarda oldukça canlı ve özgür ilmi tartışmaların merkezi olduğunu aktaran tarihi bir anekdot ile tebliğini tamamlandı.
Ardından Yrd. Doç. Dr. Mahmut Kelpetin “İbn Sa’d’ın Hayatı, Eserleri, Hocaları ve Öğrencileri”konulu tebliğini sundu. Kelpetin, İbn Sa’d’ın yaşadığı dönemin münbit ilmi ortamından oldukça iyi istifade ettiği; fıkıh, tefsir, hadis ve özellikle siyer alanının önemli şahsiyetlerinden dersler aldığı, hocası Vâkidî’nin vefatından sonra Bağdat’ın en meşhur fakih ve muhaddisleri arasında adının zikredildiğinden bahsetti. Tebliğin sonunda İbn Sa’d’ın günümüze kadar ulaşan eserleri ile farklı kaynaklarda ona nispet edilen ancak günümüze ulaşmayan eserleri hakkında da özet bilgiler aktarıldı.
“İbn Sa’d’ın Kitâbü’t-Tabakâti’l-Kebîr’i, Metodu ve Özellikleri” başlıklı üçüncü tebliği ise Prof. Dr. Mustafa Fayda sundu. Fayda, İbn Sa’d’ın eserinde Ashâb-ı Kirâm’ı beş tabaka halinde tanzim ettiğini belirterek, bu şekil bir tanzimin ilk olarak Hz. Ömer’in divan defterinde yapıldığı, dolayısıyla Ashâb’ın tabakalara ayrılması meselesinin İbn Sâ’d ile başlamadığı bunun ta Hz. Ömer’e kadar giden bir mazisinin olduğuna değindi. Bununla birlikte Kitâbü’t-Tabakâti’l-Kebîr’in, hem muhteva hem de metod açısından günümüze kadar ulaşan en eski ve en özgün bir eser olduğunu belirtti.
Sabah oturumu Prof. Dr. Ahmet Önkal’ın sunduğu “İbn Sa’d’ın Kitâbü’t-Tabakâti’l-Kebîr’inin İslam Kültüründeki Yeri ve Önemi” başlıklı tebliği ile tamamlandı. Bu tebliğde Önkal, neredeyse on iki asırlık bir geçmişi olan bu eserin günümüzde dahi ehemmiyetini ve tazeliğini korumakta olduğu, sadece siyer ve tarih alanında değil genel anlamda İslamî ilimlerde çalışan ve araştırma yapanların da mutlaka faydalanmaları gereken önemli bir memba olduğuna vurgu yaptı.
Birinci oturumun kapanışında öğlen arasına geçilmeden önce Siyer Araştırmaları Merkezimiz tarafından, tebliğ sunan hocalara plaket takdim töreni yapıldı. Ayrıca bu arada Muhammed Emin Yıldırım Hocamız tarafından Yayınevi Editörümüz M. Ali Alioğlu’na da Tabakât’ın yayınlanması aşamasında göstermiş olduğu çaba dolayısıyla bir şükran plaketi takdim edildi
Başkanlığını Prof. Dr. Hüseyin Algül’ün yaptığı II. Oturum’a Uluslararası Siyer Araştırmaları Merkezi öğrencilerimizden birinin okuduğu Kur’an tilaveti ile başlandı. Ardından Siyer’in ilk dönem kaynakları alanındaki araştırmalarıyla tanınan Doç. Dr. Şaban Öz’ün “Siyer Kaynağı Olarak Kitâbü’t-Tabakâti’l-Kebîr” adlı tebliği sunuldu. Siyer yazıcılığının ilk dönemlerini üç ana başlıkta değerlendirmenin gerektiğini ifade eden Öz, İbn Sa’d’ın eserinin Karşılaştırmalı Nakil Dönemi’nin önde gelen özgün çalışmalarının başında yer aldığını ifade etti.
Akabinde “İslam Tarihi Kaynağı Olarak Tabakât” konulu tebliği Prof. Dr. Adem Apak sundu. Apak, İslam Tarihi ve Siyer alanlarının birbirinden keskin sınırlarla ayrılabilecek disiplinler olmadığı, dolayısıyla bu ilimlerin temel kaynaklarının aynı eserlerden başlanıldığını ifade ederek, İbn Sa’d’ın tabakatının ilk dönem İslam Tarihi kaynaklarından olan İbn İshak’ın Sîre’si, Vâkidî’nin Meğâzi’si sonrasında kronolojik olarak üçüncü sırada yer alan İslam Tarihi ilk dönemin en önemli kaynaklarından birisi olduğunu belirtti.
“Rivayet Geleneği Açısından Kitâbü’t-Tabakâti’l-Kebîr” adlı tebliğinde ise Prof. Dr. Yusuf Ziya Keskin, özellikle hadis ilminin temel kriterlerinden olan rivayet terminolojisi bağlamında Tabakât’ın genel bir değerlendirmesini yaptı. Bu çerçevede klasik hadis kitapları kadar olmasa da oldukça yoğun bir senet ve hadis terminolojisinin temel kavramlarının bir çoğunun Tabakat’ta yer almış olmasının eseri, Kütüb-i Sitte öncesi hadis çalışmaları bağlamında önemli bir yeri olduğunu belirtti.
Öğlen sonrası II. Oturumun son tebliğini “Tefsir kaynağı olarak Tabakât” başlığı ile Prof. Dr. Hikmet Akdemir sundu. Akdemir, yaklaşık 400 küsur ayetin yer aldığı Tabakât’ın özellikle esbâb-ü nüzûl ve konulu tefsir çalışmaları bağlamında ilk dönemin önemli kaynakları arasında yer aldığına değindi.
II. Oturumun bitiminde sabahki oturumda olduğu gibi tebliğ sunan hocalara birer plaket takdimi daha yapıldı.
Ardından başkanlığını Prof. Dr. Mustafa Fayda’nın yaptığı Değerlendirme ve Kapanış kısmına geçildi. Bu bölümde Prof. Dr. Adnan Demircan, Tabakât’ın neredeyse 30 yılı bulan Türkçe tercüme serüveni hakkında kısa bilgiler aktardı. Prof. Dr. Ahmet Önkal, genel çerçevede sempozyumun başarılı geçtiğini belirterek, bu tür organizasyonların devamlı olarak yapılmasının önemine vurgu yaptı. En son söz alan Muhammed Emin Yıldırım Hocamız ise, genel olarak siyer okuyucuları için bir kılavuz niteliğinde olan“Klasik Bir Eser Nasıl Okunmalı” üst başlığında bir değerlendirme konuşması ile sempozyum sona erdi.
Konuşmaların ardından Sempozyum düzenleme kurulu başkanı ve aynı zamanda Siyer Yayınlarımız tarafından basımı gerçekleştirilen, 15 kişilik alanının uzmanı bir heyet tarafından çevirisi yapılan Kitâbü’t-Tabakâti’l-Kebîr’in Türkçe çevirisinin editörlüğünü yapan Prof. Dr. Adnan Demircan’a da bir plaket takdimi yapıldı.
Özellikle genç ilahiyatçı ve akademisyen çevrenin yoğun ilgi gösterdiği sempozyum, oldukça başarılı ve verimli geçti. Ayrıca sempozyumun ana konusu olan İbn Sa’d’ın şaheseri kabul edilen Tabakat’ın Siyer Yayınlarımız tarafından 10 cilt ana metin ve müstakil bir ciltte dizin hazırlanmak suretiyle yoğun bir emeğin ürünü olduğu görülen eserin özel kutusunda yapılan sunumu etkinliğe ayrı bir hava kattı.
(1682)