Hz. Süleyman’a Atılan Büyük İftira: Büyü Meselesi | Muhammed Emin Yıldırım
Sîret-i Enbiyâ derslerinde Hz. Süleyman ile alakalı yolculuğumuzun sonuna geldik. 12 derslik bu yolculuğumuzun son dersinde Muhammed Emin Yıldırım hocamız “Hz. Süleyman’a Atılan Büyük İftira: Büyü Meselesi” konusunu işledi. Öncelikle büyü ve sihrin tanımları, çeşitleri, etkileri ve Hz. Süleyman’a böyle bir iftira atılmasının sebepleri üzerinde duran hocamız, daha sonra Bakara sûresi 102.âyeti ekseninde Hz. Süleyman’ın neden böyle büyük bir iftiraya maruz kaldığını anlattı. Rabb’imize binlerce hamd olsun bu ders ile beraber Hz. Süleyman’ın yolculuğunu böylece bitirmiş olduk. İnşallah bir dahaki hafta, Hz. Lokmân derslerine başlayacağız.
Dersten Cümleler
Hz. Süleyman ile alakalı 11 ders yaptık; bugün inşallah 12. dersimizi yapacak, böylece Hz. Süleyman’ın rahlesinden şimdilik ayrılıp, Hz. Lokman’ın rahlesine geçeceğiz.
Cihana sultan olmak mı, rahleye talebe olmak mı?
Hz. Süleyman ile alakalı bu son dersimizde konumuz büyü meselesidir. “Hz. Süleyman’a Atılan Büyük iftira: Büyü Meselesi” başlığı altında hem dünyada hem de âhirette ocak batıran bir sapma olan büyü meselesini biraz olsun konuşacağız inşallah…
Cevaplanması gereken beş önemli soru:
1. Büyü ve sihir nedir?
2. Büyü ve sihrin çeşitleri nelerdir?
3. İnsanlar neden büyü ve sihre ihtiyaç duyarlar?
4. Sihir ve büyü yapmanın, yaptırmanın ve yapılana inanmanın hükmü nedir?
5. Hz. Süleyman’a neden büyü iftirası atılmıştır?
Bir soru daha sormamız gerekiyor: Allah neden sihir ve büyünün tesir etmesine imkân vermiştir? Bu sorunun cevabını Bakara sûresinin 102. âyetini işlerken öğrenmiş olacağız.
Büyü ve sihir nedir?
Büyü: Tabiatüstü gizli güçlerle ilişki kurularak yahut kendilerinde gizli güçler bulunduğuna inanılan bazı tabii nesneler kullanılarak zararlı, faydalı veya koruma gayeli bazı sonuçlar elde etmek için yapılan işlere “büyü” denir.
Sihir: Sihir için biz Râgıb el-İsfahânî’nin tarifini aktaralım: El çabukluğu, göz boyama ve yaldızlı sözler söyleme yoluyla gerçekleştirilen hile ve aldatma işi, şeytanla yakınlık kurup ondan yardım alma ve nesnelerin şeklini değiştirme iddiasına “sihir” denir. (Müfredât, “shr” md.).
Sihir ve büyü deyince şunları hatırlamalıyız:
– Hak ile batılın yer değiştirilmesidir.
– Hakikat ile hayalin birbirine karıştırılmasıdır.
– Korku ve zafiyetlerin menfaat ve haset için kullanılmasıdır.
– Aldatma ve kandırmanın çeşitli ambalajlarla sunulmasıdır.
– Akıl, kalp ve ruh dünyasının üzerine ipotek konulmasıdır.
Bu tariflerden de anlaşıldığı üzere büyü ve sihir, çeşitli sebeplerden dolayı insanları etkilemek, tesir altına almak, bununla da maddi ve manevi rantlar elde etmenin yollarındandır.
Büyü ve sihrin çeşitleri nelerdir?
Büyük müfessirimiz Fahreddin Râzî büyü ve sihrin 8 farklı çeşidi olduğunu söyler. Onun bu tespitini merhum Elmalılı da tefsirinde bizlerle paylaşır:
1. Keldânîlerin Sihri
2. Güçlü Ruh ve İrade Sihri
3. Cinlerden Yardım Alma Sihri
4. Göz Boyacılığı ve Hayal Sihri
5. Hile ve Aletler Sihri
6. Kimyasal ve Fiziksel Özelliklerden Yararlanma Sihri
7. Kalp ve Hisleri Etkileme Sihri
8. Fitne ve Dedikodular Sihri (Elmalılı, Hak Dini Kur’an Dili, 1/542-545)
Helal sihir nedir? Sözdür. İmâm Cessas Ahkâmü’l-Kur’ân’da şöyle bir rivayet aktarır:
“Peygamber (sas), bazı beyanları ‘sihir’ olarak nitelendirmiştir. Çünkü bu tür beyan sahibinin, gizli kalan bir hakkı açıklığa kavuşturup güzel ifadesiyle aydınlattığı durumlar vardır. Bu, Peygamber (sas) tarafından hoş karşılanan ve onaylanan ‘helal sihir’dendir. Örneğin, Peygamber, Ömer b. el-Ehtem’in (belagatini) bu türden görmüş ve bundan dolayı onu azarlamamıştır. Rivayet edilir ki, bir adam Ömer b. Abdülazîz’in huzurunda çok etkili ve beliğ bir söz söylemişti. Bunun üzerine Ömer, ‘Bu, vallahi helal sihirdir!’ dedi.” (Cessâs, Ahkâmü’l-Kur’ân, 1/51).
İnsanlar neden büyü ve sihre ihtiyaç duyarlar?
Bunun en temel iki nedeni vardır: İman zafiyeti ve İrade zafiyeti
Abdullah b. Ömer (ra) aktarıyor: “İbn Sayyad, Medine’de yaşayan o günlerde çocuk yaşında biri… İnsanın içini okuduğunu iddia ediyor, Efendimiz (sas) yanına Hz. Ömer’i alarak gidiyor ve için Duhân sûresini tutuyor. Bazı sorular soruyor Efendimiz (sas) en sonunda içinde tuttuğunu soruyor, İbn Sayyad, “Duh’tur” diyerek cevap veriyor. Efendimiz (sas): “Haydi sus, yıkıl git! Haddini aşma, tecavüz etme! diyor.”
Birçok âlime nispet edilen bir söz: “En büyük keramet istikamet üzere olmaktır.”
Sihir ve büyü yapmanın, yaptırmanın ve yapılana inanmanın hükmü nedir?
Yapmak, yaptırmak ve yapılana inanmak; bu üç fiil de kesinkes haramdır.
Nebî bir gün: “İnsanı helâke sürükleyen yedi şeyden sakınınız!” buyurmuştu. Ashâb-ı kirâm: “Ey Allah’ın Resûlü, onlar nelerdir?”diye sordular. Resûl-i Ekrem (sas) şöyle cevap verdi: “Allah’a şirk koşmak, sihir ve büyü yapmak, -dinî bir ceza ile usûlünce öldürülen müstesna- Allah’ın öldürülmesini haram kıldığı bir insanı katletmek, faiz yemek, yetim malı yemek, düşmana hücum sırasında harpten kaçmak, hiçbir şeyden haberi olmayan iffetli Müslüman kadınlara zina iftirasında bulunmak.” (Buhârî, “Vesâyâ”, 23; “Tıb”, 48; “Hudûd”, 44; Müslim, “Îmân”, 145).
Yine Resûlullah şöyle buyurur: “Kim bir düğüm atar ve ona üfürürse sihir yapmış olur. Kim de sihir yaparsa şirke düşer. Kim (fayda umarak hayvan tırnağı, nazarlık gibi câhiliye âdetlerinden) bir şeyi (herhangi bir yere) asarsa, o astığı şeye havale edilir (Allah’ın yardımından mahrum bırakılır).” (Nesâî, “Tahrîmü’d-Dem”, 19).
Daha dehşet iki uyarısı vardır. Efendimiz’in (sas) diyor ki: “Kim bir arrafa/kâhine gider, ona bir şey sorar ve onun söylediklerini tasdik ederse, kırk gün namazı kabul olmaz.” (Müslim, “Selâm”, 35; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 27/19).
“…Kim bir kâhine gider ve onun söylediklerini tasdik ederse, muhakkak Muhammed’e indirileni inkâr etmiş olur.” (Ebû Dâvûd, “Tıb”, 21; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 15/164; Tirmizî, “Tahâret”, 102).
Hz. Süleyman’a neden büyü iftirası atılmıştır?
Allah’a, vahye ve gelen elçilere iftiralar atan Yahudiler, en büyük iftiraları peygamberlere atıyorlar. Özellikle de Hz. Dâvûd ve Hz. Süleyman’a bu iftiraları daha fazla atıyorlar.
Medine’de Allah Resûlü (sas), Hz. Süleyman’dan peygamber olarak bahsettiğinde Yahudilerin âlimlerinden bazıları şöyle dedi: “Muhammed, İbn Dâvûd’un (Süleyman) Nebî olduğunu zannediyor! Vallâhi o ancak bir sihirciydi!”
وَلَمَّا جَٓاءَهُمْ رَسُولٌ مِنْ عِنْدِ اللّٰهِ مُصَدِّقٌ لِمَا مَعَهُمْ نَبَذَ فَر۪يقٌ مِنَ الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْكِتَابَۗ كِتَابَ اللّٰهِ وَرَٓاءَ ظُهُورِهِمْ كَاَنَّهُمْ لَا يَعْلَمُونَ
“Onlara, Allah katından ellerinde bulunan Kitab’ı (Tevrat’ı) doğrulayıcı bir peygamber gelince, kendilerine kitap verilenlerden bir kısmı, sanki bilmiyorlarmış gibi Allah’ın Kitab’ını (Tevrat’ı) arkalarına attılar.” (Bakara 2/101).
وَاتَّبَعُوا مَا تَتْلُوا الشَّيَاط۪ينُ عَلٰى مُلْكِ سُلَيْمٰنَۚ وَمَا كَفَرَ سُلَيْمٰنُ وَلٰكِنَّ الشَّيَاط۪ينَ كَفَرُوا يُعَلِّمُونَ النَّاسَ السِّحْرَۗ وَمَٓا اُنْزِلَ عَلَى الْمَلَكَيْنِ بِبَابِلَ هَارُوتَ وَمَارُوتَۜ وَمَا يُعَلِّمَانِ مِنْ اَحَدٍ حَتّٰى يَقُولَٓا اِنَّمَا نَحْنُ فِتْنَةٌ فَلَا تَكْفُرْۜ فَيَتَعَلَّمُونَ مِنْهُمَا مَا يُفَرِّقُونَ بِه۪ بَيْنَ الْمَرْءِ وَزَوْجِه۪ۜ وَمَا هُمْ بِضَٓارّ۪ينَ بِه۪ مِنْ اَحَدٍ اِلَّا بِاِذْنِ اللّٰهِۜ وَيَتَعَلَّمُونَ مَا يَضُرُّهُمْ وَلَا يَنْفَعُهُمْۜ وَلَقَدْ عَلِمُوا لَمَنِ اشْتَرٰيهُ مَا لَهُ فِي الْاٰخِرَةِ مِنْ خَلَاقٍ۠ وَلَبِئْسَ مَا شَرَوْا بِه۪ٓ اَنْفُسَهُمْۜ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ
“Onlar, Süleyman’ın hükümranlığı hakkında şeytanların uydurup söylediklerine uydular. Gerçek şu ki Süleyman kâfir olmadı, fakat şeytanlar kâfir oldular; çünkü insanlara sihri, Bâbil’de iki meleğe, Hârût’la Mârût’a indirileni öğretiyorlardı. Hâlbuki bu iki melek, “Biz ancak imtihan vasıtasıyız; sakın küfre sapma!” demedikçe hiç kimseye bilgi vermezlerdi. Fakat onlar bu iki melekten, karı ile koca arasını açacak şeyleri öğreniyorlardı. Oysa Allah’ın izni olmadıkça onunla hiç kimseye zarar veremezlerdi. Yine de kendilerine fayda sağlayanı değil zarar vereni öğreniyorlardı. Andolsun onlar, bunu (sihri) satın alan kimsenin âhiretten nasibi olmadığını çok iyi biliyorlardı. Karşılığında kendilerini sattıkları şey ne kötüdür, bir bilselerdi!” (Bakara 2/102).
وَاتَّبَعُوا مَا تَتْلُوا الشَّيَاط۪ينُ عَلٰى مُلْكِ سُلَيْمٰنَۚ
“Onlar, Süleyman’ın hükümranlığı hakkında şeytanların uydurup söylediklerine uydular.”
وَمَا كَفَرَ سُلَيْمٰنُ وَلٰكِنَّ الشَّيَاط۪ينَ كَفَرُوا
“Gerçek şu ki Süleyman kâfir olmadı, fakat şeytanlar kâfir oldular.”
يُعَلِّمُونَ النَّاسَ السِّحْرَۗ
“Çünkü insanlara sihri öğretiyorlardı.”
وَمَٓا اُنْزِلَ عَلَى الْمَلَكَيْنِ بِبَابِلَ هَارُوتَ وَمَارُوتَۜ
“Bâbil’de iki meleğe, Hârût’la Mârût’a indirileni öğretiyorlardı.”
“O dönemde büyücüler çoğalmış ve sihir konusunda garip kapılar keşfetmişlerdi. Ayrıca, peygamberlik iddiasında bulunuyorlar ve insanlara meydan okuyorlar. Bunun üzerine Allah Teâlâ, bu iki meleği gönderdi. Bu melekler, insanlara sihrin yollarını öğretmek için gönderildiler ki, insanlar, peygamberlik iddialarında bulunan sahtekârlara karşı koyma imkânına sahip olabilsinler.” (Râzî, Mefâtîhu’l-Ğayb, 3/631).
وَمَا يُعَلِّمَانِ مِنْ اَحَدٍ حَتّٰى يَقُولَٓا اِنَّمَا نَحْنُ فِتْنَةٌفَلَا تَكْفُرْۜ
“Hâlbuki bu iki melek, ‘Biz ancak imtihan vasıtasıyız; sakın küfre sapma!’ demedikçe hiç kimseye bilgi vermezlerdi.”
فَيَتَعَلَّمُونَ مِنْهُمَا مَا يُفَرِّقُونَ بِه۪ بَيْنَ الْمَرْءِ وَزَوْجِه۪ۜ
“Fakat onlar bu iki melekten, karı ile koca arasını açacak şeyleri öğreniyorlardı.”
İnsanlar genelde ne için büyü yaparlar?
1- İşleri için
2- Evlenmek için
3- Evlendikten sonra eşleri birbirine bağlamak için
4- Çocuk için
Bunların hepsi görünürde olumlu işler…
5- Eşler arasını ayırmak için
وَمَا هُمْ بِضَٓارّ۪ينَ بِه۪ مِنْ اَحَدٍ اِلَّا بِاِذْنِ اللّٰهِۜ
“Oysa Allah’ın izni olmadıkça onunla hiç kimseye zarar veremezlerdi.”
Allah’ın (cc) izin kaydını nasıl anlamalıyız?
– Allah’a hakkıyla sığınmıyorsun!
– Resûlullah sana şunları oku dedi, şunları yap dedi, bütün bunları ihmal ediyorsun.
– Allah’ın sana verdiği nimetlerin şükrünü tam eda etmiyorsun.
– Bu nimetleri ifşa etmekten ve insanların gözüne sokmaktan geri durmuyorsun.
– İnsanların özellikle de yakınlarının gıpta ve haset damarını harekete geçiriyor, hatta insanları tahrik ediyorsun.
– Hepsinden önemlisi iman hakikatlerini yenilemiyor, iradeni sağlamlaştırmıyorsun.
وَيَتَعَلَّمُونَ مَا يَضُرُّهُمْ وَلَا يَنْفَعُهُمْۜ
“Yine de kendilerine fayda sağlayanı değil zarar vereni öğreniyorlardı.”
وَلَقَدْ عَلِمُوا لَمَنِ اشْتَرٰيهُ مَا لَهُ فِي الْاٰخِرَةِ مِنْ خَلَاقٍ۠
“Andolsun onlar, bunu (sihri) satın alan kimsenin âhiretten nasibi olmadığını çok iyi biliyorlardı.”
وَلَبِئْسَ مَا شَرَوْا بِه۪ٓ اَنْفُسَهُمْۜ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ
“Karşılığında kendilerini sattıkları şey ne kötüdür, bir bilselerdi!” (Bakara 2/102)
وَلَوْ اَنَّهُمْ اٰمَنُوا وَاتَّقَوْا لَمَثُوبَةٌ مِنْ عِنْدِ اللّٰهِ خَيْرٌۜ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ۟
“Eğer iman edip kendilerini kötülükten korusalardı, şüphesiz, Allah tarafından verilecek sevap daha hayırlı olacaktı. Keşke bunları anlasalardı!” (Bakara 2/103)
12 derslik Hz. Süleyman’ın rahlesinin talebeleri olarak önce kendi nefsime sonra siz rahle kardeşlerime iki hususu hatırlatarak sözlerimi noktalamak istiyorum:
Birinci husus; Hz. Süleyman üzerinden çok önemli mucizelere şahit olduk. Rüzgârlardan cinlere, bakır madenlerinden Belkıs’ın tahtını getirme meselesine…
Aslında bu mucizeler insanlık ufkunu genişletmek için çok büyük bir fırsat sunuyor bizlere…
İkincisi husus; Her nimetin şükrü kendi cinsindendir.Peki biz, bu öğrendiklerimizin şükrünü nasıl eda edeceğiz?
– Öğrendiklerimizi iyice içselleştireceğiz.
– Sosyal çevrelerimize bu ilmi onların anlayacakları şekilde aktaracağız.
Yozgatlı Mehmed Saîd Fennî efendinin iki beytini sizlerle paylaşmak istiyorum:
“Sakın bir dîdeyi ağlatma, handân olmak istersen.
Dokunma hâtır-ı mûra Süleymân olmak istersen.” (Yozgatlı Fennî)
*
Türkçesi:
Sen de gülmek istiyorsan insanları ağlatmaktan vazgeç.
Süleyman olmak istiyorsan karıncayı incitmekten vazgeç.
Bi’t-tabi’ eyler Süleymân’a kim olsa ihtirâm
Hâlisâne sohbet-i mûra tenezzüldür hüner (Yozgatlı Fennî)
*
Hazreti Süleyman’a elbette herkes saygı gösterir.
Maharet bir hükümdar iken karıncanın halisane sohbetine tenezzül edebilmektir.
Üç ayların heyecanını yayalım.
Regaib Gecesi’nde burada buluşalım:
“Hayatı Yeniden Planlamak: Üç Aylar Fırsatı”
(320)