Hz. Zekeriyya’dan Hz. Meryem’e Nebevi Eğitim Örneği | Muhammed Emin Yıldırım
Sîret-i Enbiyâ derslerimiz Hz. Zekeriyyâ (as) ile devam ediyor. Bu haftaki dersimizde Muhammed Emin Yıldırım hocamız, “Hz. Zekeriyyâ’dan Hz. Meryem’e Nebevî Eğitim Örneği” üst başlığında özellikle hoca-talebe ilişkisini anlattı. Hocamız, her dersimizde olduğu gibi bu dersimizde de eğitim örnekliği konusunda çok önemli vurguları ve mesajları bizlerle paylaştı. Haftaya dersimiz inşallah üç dua örneği üzerinden baba-evlat ilişkileri olacak…
Dersten Cümleler
Sîret-i Enbiyâ derslerimizde Hz. Zekeriyyâ’nın rahlesine oturup ondan dersler almaya devam ediyoruz.
Hepimizi ilgilendiren önemli bir konuyu inşallah beraberce öğrenmeye çalışacağız.
Mesela; ben dinimi öğrenmek isteyen bir Müslüman’ım meseleye nerden başlayıp nerden devam ettireceğim konusunda çok zorlanıyorum.
Mesela; çocuğunu yetiştirmeye çalışan bir anneyim veya babayım, bunu nasıl yapacağım konusunda zihnimde halen netleşmeyen durumlar var.
Mesela; ben ilim yolunda ilerlemek isteyen bir talebe veya talibeyim. Bu işi nasıl yapmalıyım? Nelere dikkat etmeliyim? Hocalarım ile ilim aldığım medrese ile arkadaşlarım ile nasıl bir iletişim kurmalıyım?
Mesela; ben talebeleri veya talibeleri olan bir hocayım. Ya da bir okulda öğretmenim, yani öğrencileri olan bir öğretmenim. Ya da bir camide imamım. Bu işi nasıl yapabilirim?
Mesela; ben bir memlekette eğitimden sorumlu bir idareciyim, koca bir memleketin milyonlarca genci bana emanet edilmiş, bir bakanım, bir bürokratım, bir idareciyim. Ben bu işi nasıl yapmalıyım?
Burada saydığımız 5 konum bile; fert, ebeveyn (anne-baba) talebe, hoca ve idareci konumları bile bize bu dersten ne kadar mühim mesajlar alacağımızı gösteriyor.
İşte Hz. Zekeriyyâ (as) bize bunlar için ve daha nice başka alanlar için rehberlik yapacak…
Eğitim değil eritim; öğretim değil öğütüm…
Ortam çöl olsa bile eğer sen mahir bir bahçıvan olursan çöle dönmüş zeminde gül yetiştirebilirsin.
Hz. Zekeriyyâ ile Hz. Meryem kıssasını Kur’ân-ı Kerîm’de iki yerde okuyoruz: Âl-i İmrân sûresi, diğeri ise Meryem sûresi…
Âl-i İmrân sûresinde Hz. Meryem’in doğum süreci ve eğitim süreci anlatılırken; Meryem sûresinde Hz. Meryem’in hamile kalış süreci, Hz. Îsâ’yı doğurma süreci ve Hz. İsa’nın bebeklikten gençliğe uzanan süreci anlatılıyor.
Âl-i İmrân sûresi’nin ilk muhatapları: Müslümanlar-Yahudiler-Necrân Hıristiyanları
Meryem sûresi’nin ilk muhatapları: Müslümanlar-Müşrikler-Habeşistan Hıristiyanları
Meryem sûresi Nübüvvetin 5. yılının ortalarında nazil oluyor.
Âl-i İmrân sûresi ise Nübüvvetin 21. yılının ortalarında nazil oluyor.
Hz. Peygamber, Necrân Hristiyanlarına Mekke’nin fethinden sonra bir davet mektubunu Muğîre b. Şû’be ile gönderdi.
Kur’ân-ı Kerîm’in kıssalarını okurken:
– Bu kıssaları bir hikâye dinler gibi dinlemeyin!
– Bu kıssaları dikkatinizi dağıtarak okumayın!
– Bu kıssaları tefekkür etmeden dinlemeyin!
– Bu kıssaları tarihte bırakarak okumayın!
– Bu kıssaları sadece o aktörlerle sınırlı tutarak dinlemeyin!
اِنَّ اللّٰهَ اصْطَفٰٓى اٰدَمَ وَنُوحًا وَاٰلَ اِبْرٰه۪يمَ وَاٰلَ عِمْرٰنَ عَلَى الْعَالَم۪ينَۙ
“Şüphesiz ki Allah; Âdem’i, Nûh’u, İbrâhîm ailesi ile İmrân ailesini seçip âlemlere üstün kıldı.” (Âl-i İmrân 3/33)
ذُرِّيَّةً بَعْضُهَا مِنْ بَعْضٍۜ وَاللّٰهُ سَم۪يعٌ عَل۪يمٌۚ
“(Bunlar) birbirlerinin zürriyetindendir (aynı soydandır), Allah her şeyi hakkıyla işiten ve her şeyi hakkıyla bilendir.” (Âl-i İmrân 3/34)
اِذْ قَالَتِ امْرَاَتُ عِمْرٰنَ رَبِّ اِنّ۪ي نَذَرْتُ لَكَ مَا ف۪ي بَطْن۪ي مُحَرَّرًا فَتَقَبَّلْ مِنّ۪يۚ اِنَّكَ اَنْتَ السَّم۪يعُ الْعَل۪يمُ
“Bir zamanlar İmrân’ın hanımı şöyle demişti: “Rabbim! Karnımdaki bebeği kayıtsız şartsız Sana adadım. Bunu benden kabul buyur; kuşkusuz her şeyi işiten ve her şeyi bilen Sen’sin.” (Âl-i İmrân 3/35)
فَلَمَّا وَضَعَتْهَا قَالَتْ رَبِّ اِنّ۪ي وَضَعْتُهَٓا اُنْثٰىۜ وَاللّٰهُ اَعْلَمُ بِمَا وَضَعَتْۜ وَلَيْسَ الذَّكَرُ كَالْاُنْثٰىۚ وَاِنّ۪ي سَمَّيْتُهَا مَرْيَمَ وَاِنّ۪ٓي اُع۪يذُهَا بِكَ وَذُرِّيَّتَهَا مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّج۪يمِ
“Onu doğurunca, Allah, ne doğurduğunu bilip dururken: ‘Rabbim! Ben onu kız doğurdum. Oysa erkek, kız gibi değildir. Ona Meryem adını verdim. Onu ve soyunu kovulmuş şeytandan Senin korumana bırakıyorum!’ dedi.” (Âl-i İmrân 3/36)
Anne ve babaların çocuklarına verecekleri ilk ders: İstiaze’dir.
فَتَقَبَّلَهَا رَبُّهَا بِقَبُولٍ حَسَنٍ وَاَنْبَتَهَا نَبَاتًا حَسَنًاۙ وَكَفَّلَهَا زَكَرِيَّاۜ كُلَّمَا دَخَلَ عَلَيْهَا زَكَرِيَّا الْمِحْرَابَۙ وَجَدَ عِنْدَهَا رِزْقًاۚ قَالَ يَا مَرْيَمُ اَنّٰى لَكِ هٰذَاۜ قَالَتْ هُوَ مِنْ عِنْدِ اللّٰهِۜ اِنَّ اللّٰهَ يَرْزُقُ مَنْ يَشَٓاءُ بِغَيْرِ حِسَابٍ
“Rabbi onu en güzel bir kabulle karşıladı/kabul etti. Onu narin bir bitki gibi yetiştirdi; onu Zekeriyyâ’nın himayesine bıraktı. Zekeriyyâ mabedde onun yanına her girişinde, yanında bir yiyecek bulurdu. “Ey Meryem! Bu sana nereden geldi?” diye sordu. O da: “Bu, Allah’ın katındandır!” cevabını vermişti. Doğrusu Allah dilediğini hesapsız rızıklandırır.” (Âl-i İmrân 3/37)
Rabbimiz Hz. Zekeriyyâ ve Hz. Meryem üzerinden bize “Nebevî Eğitim Örneğini” iki ifade üzerinden veriyor:
Öğrenci-Talebe: “Narin bir bitki”
Öğretmen-Hoca: “Mahir bir bahçıvan”
Kök nedir?
– Ev
– Aile (Anne-Baba)
– Bilinç
– Temsiliyet
– Sosyal Çevre
Bir çiçeğin iyice yetişebilmesi için en az 8 şeye ihtiyaç duyulur: Nedir bu 8 şey?
1. Uygun saksı/alan
2. Uygun hava/güneş
3. Uygun toprak/zemin
4. Uygun sulama/nem
5. Uygun sevgi/ilgi
6. Uygun gübreleme/besin
7. Uygun budama/bakım
8. Uygun taşıma/dikim
Bakın bu 8 şey olmazsa o çiçek ya solar, ya yerinde sayar, ya da çürür ve ölür.
Nebevî Bir Eğitim Modelinde bu 8 noktanın karşılıkları şunlardır:
1. Uygun saksı/alan: Mektep-Medrese
2. Uygun hava/güneş: Mükellefiyet-Muvazene
3. Uygun toprak/zemin: Mizaç-Karakter
4. Uygun sulama/nem: Müfredat-Harita
5. Uygun sevgi/ilgi: Merhamet-Muhabbet
6. Uygun gübreleme/besin: Heyecan-Hassasiyet
7. Uygun budama/bakım: Sadıklar-Meclisler
8. Uygun taşıma/dikim: Tekâmül-Vefa
“İki günü eşit olan ziyandadır.” Hadisini “iki nesil eşit olursa” şeklinde de anlamak gerekir.
كُلَّمَا دَخَلَ عَلَيْهَا زَكَرِيَّا الْمِحْرَابَۙ / Zekeriyyâ mabedde onun yanına her girişinde,
وَجَدَ عِنْدَهَا رِزْقًاۚ/ yanında bir yiyecek bulurdu.
قَالَ يَا مَرْيَمُ اَنّٰى لَكِ هٰذَاۜ / “Ey Meryem! Bu sana nereden geldi?” diye sordu.
قَالَتْ هُوَ مِنْ عِنْدِ اللّٰهِۜ / O da: “Bu, Allah’ın katındandır!” cevabını vermişti.
اِنَّ اللّٰهَ يَرْزُقُ مَنْ يَشَٓاءُ بِغَيْرِ حِسَابٍ / Doğrusu Allah dilediğini hesapsız rızıklandırır.” (Âl-i İmrân 3/37)
Şimdi Hz. Zekeriyyâ (as) “mahir bir bahçıvan” ya;
Kıskandı mı Meryem’i? Asla!
Üzüldü mü Meryem’in bu ikramlara mazhar olmasına? Asla!
Bir peygamber olarak kendisine değil de talibesine bu rızıkların gelmesine içerledi mi? Asla!
“Neden Allah’ım bana değil de Meryem’e” dedi mi? Asla!
“Yıllarca emek ver ama yetiştirdiğin talibe seni geçsin!” diye aklına bir şeyler geldi mi? Asla!
ذٰلِكَ مِنْ اَنْبَٓاءِ الْغَيْبِ نُوح۪يهِ اِلَيْكَۜ وَمَا كُنْتَ لَدَيْهِمْ اِذْ يُلْقُونَ اَقْلَامَهُمْ اَيُّهُمْ يَكْفُلُ مَرْيَمَۖ وَمَا كُنْتَ لَدَيْهِمْ اِذْ يَخْتَصِمُونَ
“(Resûlüm!) Bunlar, bizim sana vahiy yoluyla bildirmekte olduğumuz gayb haberlerindendir. İçlerinden hangisi Meryem’i himayesine alacak diye kur’a çekmek üzere kalemlerini atarlarken sen onların yanında değildin; onlar (bu yüzden) çekişirken de yanlarında değildin.” (Âl-i İmrân 3/44)
Ödevimiz:
Hz. Zekeriyyâ’nın (as) Bir İsteğinin Üç Hâli:
– Meryem 19/4-6
– Enbiyâ 21/89
– Âl-i İmrân 3/38
(109)







