Resûlullah (sas), Atası Hz. İsmâil’i (as) Anlatıyor!

Siret-i Enbiyâ derslerimizde Hz. İsmâil (as) bölümünü Rabbimize hamdolsun tamamladık. Muhammed Emin Yıldırım hocamız, bu ders ile birlikte üç derste Hz. İsmâil’i çok farklı yönleri ile bize anlattı. Son dersimizin başlığı şu şekilde idi: “Resûlullah (sas) Atası Hz. İsmâil’i (as) Anlatıyor!” Bu serlevhanın altında hocamız, hadisler ışığında Hz. İsmâil’in (as) özelliklerini, vasıflarını ve bize yönelik mesajlarının neler olduğunu izah etti.

Dersten Cümleler

Biz serlevhada “Resûlullah’ın Atası Hz. İsmâil” dedik ama biraz sonra hadislerde de göreceğiz, Efendimiz (sas) hep “Babam İsmâil” diyor…

Hadis-i Şeriflerde Hz. İsmâil

1. Efendimiz (sas) Hz. Hacer’in gelişinden Hz. İsmâil’in doğumuna, onların Mekke’ye hicretlerinden Hz. Hacer’in vefatına, Hz. İsmâil’in hanımlarından Kâbe’nin ihyasına tüm tarihi süreci, en önemli mesajları ile anlatmıştır. (Buhârî, Ehâdîsü’l-Enbiyâ, 9)

2. Efendimiz (sas) Hz. Hacer’i hep “İsmâil’in annesi” diye anmış, böyle anmakla kendi ninesi olduğunu da âleme duyurmuştur. (Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 1/347) 

“Allah İsmâil’in annesine rahmet etsin. Eğer o, suyun önünü kapamasaydı (yani suya dur demeseydi) Zemzem (şu şehrin ortasında) akıp giden bir ırmak olurdu.” (Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, I, 347; Buhârî, Ehâdîsü’l-Enbiyâ, 9)

“Mısır’ı fethettiğinizde halkına iyi davranın; çünkü onlara karşı ahdimiz ve onların bizimle akrabalığı vardır.” (Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, V, 174; Müslim, “Feżâʾilü’ṣ-ṣaḥâbe”, 227)

3. Efendimiz (sas) bütün Arapların Hz. İsmâil’in (as) soyundan geldiğini, onun bütün Arapların ortak atası olduğunu söylemiştir. (İbn Sa’d, Tabakât, 1, 36)

“Bütün Araplar İsmâil b. İbrâhim’in neslindendir.” (İbn Sa’d, Tabakât, 1, 36)

4. Efendimiz (sas) Arapçasının güzel ve anlaşılır olmasını hep babası Hz. İsmâil’e bağlamış ve bunu açık bir şekilde sürekli beyan etmiştir. (Aliyü’l-Müttâkî, Kenzü’l-Ummal, 11/490)

“Arapça, bozulmağa yüz tutunca, Cebrail, Babam İsmâil’in (as) lügatini, kendisinin konuştuğu gibi yepyeni ve taze olarak getirip bana telkin etti.” (Aliyü’l-Müttâkî, Kenzü’l-Ummal, 11/490)

5. Efendimiz (sas) atası Hz. İsmâil ile babası Abdullah’ın kurban edilme hadiselerine dikkat çekmiş ve kendisinin iki kurbanlık babanın oğlu olduğunu söylemiştir. (Hâkim, Müstedrek, II, 604) 

“Ben iki kurbanlık babanın oğluyum.” (Hâkim, Müstedrek, II, 604) 

Muâviye b. Ebû Süfyân’ın naklettiğine göre bir Arap,  Resûlullah’a: “Ey iki kurbanlığın oğlu” diye hitap etmiş, Resûlullah da bu sözü tebessümle karşılamıştır. (Kastallânî, el-Mevâhibü’l-ledünniyye, I, 111)

6. Efendimiz (sas) peygamber olarak seçim sürecini hatırlatırken hep sözü atası Hz. İsmâil’den başlatarak anlatır ve insanlara kendini böyle takdim ederdi. (Müslim, “Fezâʾil”, 1) 

“Allah, İbrâhim’in çocuklarından İsmâil’i, İsmâil’in çocuklarından Benî Kinâne’yi, Benî Kinâne’den Kureyş’i, Kureyş’ten Benî Hâşim’i, Benî Hâşim’den de beni seçti.” (Müsned, II, 107; Müslim, “Fezâʾil”, 1; Tirmizî, “Menâḳıb”, 1)

7. Efendimiz (sas) kendilerini Hz. İbrâhim’e ve Hz. İsmâil’e nispet eden müşriklere karşı onların her daim tevhid akidesinde olduklarını beyan etti.  (Buhârî, “Meġâzî”, 48, “Ḥac”, 54)

“Allah bunları yapanları helak eylesin! Dikkat edin! Yeminle söylüyorum; bu putperestler, bu iki peygamberin hiçbir zaman böyle fal oklarıyla rızık aramadıklarını çok iyi biliyorlar.” (Buhârî, “Enbiyâʾ”, 8, “Meġāzî”, 48, “Ḥac”, 54; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, I, 334, 365) 

8. Efendimiz (sas) her daim Hz. İbrâhim ve Hz. İsmâil’i anar ve onların dualarını kendisine dua edinerek okurdu. (İbn Mâce, “Ṭıb”, 36)

Abdullah b. Abbâs (ra) rivâyet ediyor, diyor ki: “Resûlullah (sas), torunu; Hasan ve Hüseyin’i şu şekilde okuyarak tedavi eder ve “Babam İbrâhim (as)’de oğlu İsmâil ve İshâk’ı aynı şekilde okuyarak tedavi ederdi buyururlardı. Derdi ki: “Her ikinizi de Allah’ın noksansız tüm kelimeleriyle her türlü şeytanların, zararlı varlıkların ve kötü bakışların şerrinden Allah’a sığındırırım.” (Ebû Dâvûd, “Sünnet”, 20; İbn Mâce, “Ṭıb”, 36; Tirmizî, “Ṭıb”, 14)

أَعُوذُ بِكَلِمَاتِ اللَّهِ التَّامَّةِ مِنْ كُلِّ شَيْطَانٍ وَهَامَّةٍ وَمِنْ كُلِّ عَيْنٍ لاَمَّةٍ

“Euzu bi kelimâtillâhi’t-tâmmeti min kulli şeytanin ve hemmetin ve min külli aynin lammeh.”

9. Efendimiz (sas) at beslemenin ve bu işe önem vermenin atası Hz. İsmâil’in kendilerine bir mirası olduğunu beyan etmiştir. (Ebü’l-Fidâ, el-Bidâye ve’n-Nihâye, 1, 192)  

“At edininiz! Onu, miras olarak alınız ve miras olarak bırakınız! Çünkü bu size Babanız İsmâil’in bir mirasıdır.” (Ebü’l-Fidâ, el-Bidâye ve’n-Nihâye, 1, 192)  

10. Efendimiz (sas) babası Hz. İsmâil’in çok iyi bir ok atıcısı olduğunu söylemiş, sahâbenin gençlerinin onun gibi olmasına teşvik etmişti. (Buhârî, “Cihâd”, 78; “Enbiyâʾ”, 12; “Menâḳıb”, 4)

Seleme b. el-Ekva’ rivayet ediyor, diyor ki: “Resûlullah bir ara çarşıya çıktığında atış yarışı yapan Eslem’li bir toplulukla karşılaştı. Bunun üzerine “Atın ey İsmailoğulları sizin babanız İsmâil’de çok iyi bir ok atıcısıydı! Atın! Ben de şu gruptanım.” buyurdu ve o gruba dâhil oldu. Onlar da ok atmayı bırakınca Resululah: “Neyiniz var niye atmıyorsunuz?’’  buyurdu onlar “Ey Allah’ın Resulü sen filan oğullarını tutarken nasıl atalım?” dediklerinde Hz. Peygamber “O zaman atışa devam edin ben hepinizden yanayım.” karşılığını verdi. (Buhârî, “Cihâd”, 78; “Enbiyâʾ”, 12; “Menâḳıb”, 4)

“Hz. İsmâil çok iyi bir avcı, çok iyi bir binici ve atların dilinden anlayan çok bir seyis, çok iyi bir güreşçi ve çok iyi bir ok atıcısı olarak yetişmişti.” 

“Düşmanlarınıza karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet ve cihad için bağlanıp beslenen atlar hazırlayın…” (Enfâl 8/60) 

“Aletler değişir ama adetler değişmez!”

Müslim’in Fiten babında Ebû Hüreyre’den bir hadis aktarılır. Bir gün Efendimiz (sas) sahâbe ile otururken, onlara dedi ki: “Siz, bir tarafı karada bir tarafı denizde olan bir şehri hiç duydunuz mu?” diye sordu. Onlar “Evet, ya Resûlallah!” diye cevap verince şöyle buyurdu: “İshak oğullarından yetmiş bin kişi bu şehre sefer tertiplemedikçe kıyamet kopmaz. Askerler şehre gelince konaklarlar. Ancak silahla savaşmazlar, tek bir ok dahi atmazlar. (sadece) ‘Lâilâheillallahu vallahu ekber!’ derler ve şehrin bir tarafı (bir raviye göre denizdeki tarafı) düşer. Sonra askerler ikinci kere, ‘Lâilâheillallahu vallahu ekber!’ derler, şehrin diğer (kara) tarafı da düşer. Sonra üçüncü kez tekrar ‘Lâilaheillalllahu vallahu ekber!’ derler. Bu sefer onlara (kapılar) açılır. Oradan şehre girerler ve şehrin ganimetini toplarlar. Ganimetleri aralarında taksim ederlerken, yanlarına bir münâdi (çağrıcı) gelip: ‘Deccal çıktı!’ diye bağırır. Askerler her şeyi bırakıp geri dönerler.” (Müslim, Fiten, 78)

Cihad kıyamete kadar devam edecek ama cihad artık silahla, kılıçla olmayacak. Cihadın iki temel alanı olacak: İlim ve İktisat, Bilgi ve Ekonomi… 

Hz. İsmâil, babası Hz. İbrâhim’in teşviki ile Ra’le bint Mudad ile evlendi. Bazı kaynaklarda Ra’le bint Amr ve Seyyide bint Mudad ile evlendiği söylenir. Allah bu evlilikten ona tam 13 tane çocuk nasip etmiştir. 

– Nâbit (Yenâvuz)
– Kayzer
– Ezbel/Ezbül
– Mensâ/Menşâ
– Mişma/Meşma’â
– Mâşî
– Demâ/Dumâ  
– Ezer/Ezûr
– Taymâ
– Yatûr
– Nebiş/Yeniş
– Kayzûma 
– Nesîme 

Hz. İsmâil vefat ederken kızı Nesime’nin Hz. İshak’ın oğlu Ays ile evlenmesini vasiyet etmişti. Hz. İshak’da abisinin bu vasiyetini yerine getirmişti.

Kaynaklarımız, İsmâil’in uzun boylu, güzel yüzlü, kırmızımsı tenli, kalın boyunlu, geniş omuzlu, elleri ve ayakları uzun, çok güçlü ve kuvvetli olduğunu belirtirler.

Hz. İsmâil’in vefat yaşını kaynaklarımız 137 olarak verirler… 

Hz. İbrâhim’in oğlu Hz. İsmâil ile birlikte yaptıkları Kâbe’nin ölçüleri şöyle idi: 14.78 m; 14.32 m, 9.24 m, 10.16 m; yüksekliği ise 4.15 m’dir.

Şu an Kâbe’nin kenar ölçüleri ise şöyledir: 12,84 m, 11,28 m, 12,11m, 11,52 m’dir. Yükseklik ise 14 metre’dir.

İbn Sa’d, Abdullah b. Ebu Ferve’den şöyle bir söz aktarır: “Üçü dışında hiçbir peygamberin kabrinin yeri (tam olarak) bilinmemektedir. İsmail’in kabri, (altın) oluğun altında rükün ile Kâbe arasındadır. Hûd’un kabri, Yemen dağlarından birinin altında, kumdan bir tepeciğin içindedir. Üzerinde Tendâ denilen bir ağaç vardır. Bulunduğu yer, dünyanın en sıcak bölgelerindendir. Bir de Resûlullah’ın (sas) kabri. Bunlar onların gerçek kabirleridir.” (İbn Sa’d, Tabakât, 1, 37) Diğerleri ise tahmindir.

“Ey Âişe! Kâbe’ye girmek istersen burada namaz kıl, çünkü burası Kâbe’nin içindedir. Burada kılınan namaz içeride kılınan namaz gibidir.” (Tirmizî, Hacc, 48; Nesâî, Hacc, 128)

Abdurrezzak’ın Musannaf’ından geçen bir rivayete göre, Abdullah b. Dâmre es-Selûlî diyor ki: “Hocam, Ka’b. b. el-Ahbar ile tavaf ediyordu. Rükn ile Makam arasına varıncaya kadar bana bir takım konulardan bahsetti. Hatta Hz. İsmâil’in kabrinin şurası olduğunu da söyledi ve zannediyorum doksan veya yetmiş peygamberin orada metfun olduğunu söyledi.” (Abdurrezzak, el-Musannaf, 5/119) 

(1843)