İnsanlığın Kurtuluş Reçetesi Hac
“Zilhicce Geceleri” etkinlikleri çerçevesinde devam eden programlarımızın ikincisinde Yrd. Doç. Dr. Halil İbrahim Kutlay Hocamız ile” İnsanlığın Kurtuluş Reçetesi Hac” üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik.
Unutulmuş Bir Sünnetin İhyası Zilhicce Geceleri
Halil İbrahim Kutlay Hocamız, söyleşimize başlamadan önce, Zilhicce’nin ilk on gecesinin değerinin anlaşılması adına yapılan gayretlerin unutulmuş bir sünnetin ihyası olarak değerlendirilmesi gerektiğini belirterek, hayırlara vesilesi için dua etti.
Söyleşimizde Halil İbrahim Kutlay Hocamıza Yönelttiğimiz Sorular
1) Muhterem hocam, zamanı ve mekânı da yaratan Rabbimizin mübarek bir zaman dilimine ve sınırlarını kendisinin çizdiği mübarek bir mekâna has kıldığı hac ibadetini kısaca tarif eder misiniz?
2) Haccın diğer ibadetlerden farklı olarak kendine has sembolleri (şeair) vardır. Bu sembollerin içerdiği manalar hac öncesinde, esnasında ve haccın sonrasında hacıya ve onun üzerinden insanoğluna neler anlatır.
3) Efendimiz (sas) bir Hadis-i Şerifinde “Mebrur bir Haccın karşılığı ancak cennettir” buyurmuştur. Bu müjde bize çok şeyler söylediği gibi, burada Hac ibadetine has kullanılan bir kavrama da dikkatimizi çekmektedir. Efendimiz (sas) Namaz, oruç, zekat gibi diğer ibadetlerimizi makbul olması ile ifade ederken, Hac ibadetinde bir istisna yaparak Mebrur olarak ifade etmektedir. Bu ayrım bize haccın diğer ibadetleri ile ayrıcalığına dair neler söyler?
4) Ku’an-Kerim’de Maide suresi 57. Ayette Rabbimiz “Allah Beyt-i Haram olan Kabe’yi insanların ayakta durmaları için vesile kıldı” buyurmaktadır. Hac ibadetini gerçekleştirdiğimiz mübarek mekanın insanlık üzerindeki bu vasfını nasıl anlamalıyız?
5) Hac yolculuğunu bir terk nazarıyla düşünürsek bu terk ediş Kabe’ye varmak için sılayı terk ediş midir? Yoksa İnsanlığın sılasına varmak için garipçe ve geçici olarak yaşadığımız topraklardan anavatana, yeryüzünün hafızasını içinde taşıyan mübarek topraklara ziyaret midir?
6) Rabbimiz hidayet rehberi olan kitabımızda Al-i İmran süresi 97. Ayet-i kerimede “yoluna gücü yeten her kimsenin o beyti haccetmesi de insanlar üzerine Allahın bir hakkıdır.” Buyurmaktadır. Bu ayet-i kerime ışığında Haccı sadece Müslümanlara çağrı olarak mı yoksa bütün insanlığa çağrı olarak mı anlamalıyız?
7) Cennetle müjdelenmiş Mebrur bir Haccın sahibi olan insanda ortaya çıkan faziletlerin memleketine döndükten sonra Allah’ın tarif ettiği iyiyi Birr’i temsil ederek yaşadığı yerdeki Müslim, gayrimüslim insanlar için etkileri neler olmalıdır?
8) Hocam ümmetin parçalanmışlığı ortada malumunuz. Hiç bir eylem bizi böylesine bir araya getiremiyorken Hac bizleri aynı zamanda aynı yerde toplamaya devam ediyor ve edecektir Allah’ın izniyle. Fakat bizler bu denli büyük bir toplanmayı neden hala dünyaya yön veren ve mazlumlara ümit, zalimlere korku salan güç haline getiremiyoruz.
9) Son olarak hocam, insanlığın kalbi ve hafıza merkezi olan Kabe’de ve kıyamet gününde şahit olacak olan Hacer’ül Esved’in de şahitliğinde tüm kainata kulluğun deklarasyonu niteliğindeki telbiye aslında nerede başlar nerede biter?
Söyleşiden Öne Çıkan Cümleler
Hac Bir Sınavdır, Kardeşliği Hatırlamaktır.
Hac, İslam’ın şartlarından en sonuncusudur. Hac Peygamberimizin ( sas)vefatından iki yıl evvel farz kılınmıştır dolayısıyla bir nevi Müslümanların, Peygamber Efendimiz’den (sas) aldıkları eğitimden ne kadar başarılı olduğunun sınavıdır.
Hac, nefislere ağır gelen bir ibadettir.
Hac, İslam tarihini, coğrafyalarını ve kardeşliği hatırlamaya vesiledir.
Hac olculuğu maddeyi terk ediştir.
Boşlukları meleklerin doldurduğu ve her milletten insanın aynı nidaları haykırarak, aynı şuurda ve aynı hedefe yöneldiği yerlerde hac maddeyi terk ediş manaya yöneliştir.
Kimsenin Boş Dönmeyeceği Bir Yer Kâbe
İhram adeta kefene bürünürmüş gibi toplumsal sınıfları ortadan kaldıran bir kıyafettir. Devlet başkanı, işadamı, memur, işçi bütün herkes aynı kıyafeti üzerine geçirir.
Kâbe’ye has semboller, ilahi emirler yeterince anlaşılmadan hacca giden insanımız haccın maneviyatından yeterince maalesef istifade edememektedir.
Kâbe’ye varan boş dönmez az da olsa heybesine bir şeyler koyar. Kimisi yüklü bir ganimet ile döner, kimisi daha az, ama kimse boş dönmez.
Şeytanı orada taşladıktan sonra dönünce izinden gidersek şeytan taşlamanın anlamı kalmaz.
İbadetten önceki durum ile sonraki durumunuz değişmişse o ibadetin kabul olduğuna işarettir. Hac’dan önceki durum ile sonraki durumun değişeceğine dair Kâbe’de Arafat’ta geri dönmemek üzere söz veriyoruz. Şeytanı orada taşladıktan sonra oradan ayrıldıktan sonra şeytanın izinden gidersek şeytan taşlamanın anlamı kalmaz.
Hac toplanıp dağılma yeri değildir. Karar alma yeridir.
Bugün Hac, Müslüman ülkelerin parçalanmışlığına, zayıflığına ve yaralarına çözümden uzak bir toplanış halini almış durumda. Peygamberimiz’in (sas) Hac’da verdiği hutbeleri derin ve çözüme yönelik mesajlar içerirken biz bugün devlet ve iş damlarımızla toplandığımız halde hiçbir karar almadan dağılıyoruz. Allah Haccı bu yönüyle de ayağa kaldırmayı nasip etsin.
Nerede Bizim Şairlerimiz, İlahi ve Ezgi yazarlarımız.
Bugün Suriye, Irak, Mısır, Doğu Türkistan, Yemen başta olmak üzere bütün coğrafyalarımız kan ağlarken Müslümanlar katlediliyorken biz duyarsızlaştık. Eskiden ezgilerimiz vardı yeni ezgi duydunuz mu hiç? Nerede bizim şairlerimiz, ilahi ve ezgi yazarlarımız. O duyarlılığı kazanmak istiyorsanız Mekke’ye Medine’ye gideceksiniz; işte Peygamberimiz(sas) diyecek, burası Peygamberimizi (sas) gören dağlar diyecek. Hocam ne yapayım diyecek? Bu soruyu soran bir genç varsa meseleyi anlamışız demektir. Allah’ın izniyle İslam medeniyetini yeniden kurma duyarlılığı canlanacaktır.
Sahabe-i Kiram’ın anlayışı ve gündemi, gündemimize oturduğu takdirde mesele daha iyi anlaşılmış olacaktır.
Mebrur bir Hac, içine riya gösteriş karışmayan şöhret karışmayan, şartlarına adabına uygun makbul bir hacı ifade eder. Mebrur Haccın sahibi birr’i yaşadığı yerlerde temsil eder ve insanlığın kurtuluşuna faydası olur.
Hacer’ül Esved kıyamet gününde şahit olacak ve Ya Rabbi Müslüman olarak beni selamladı diyecektir. Bu Hacca gidenlere has bir şehadettir.
Hacı bütün yiyeceğini, giyeceğini helalinden seçmeli ki ibadeti kabul olsun.
(1532)