İlimleri Yarıp Derinliklerine Ulaşan Âlim; Muhammed El Bâkır

İlimleri Yarıp Derinliklerine Ulaşan Âlim; Muhammed El Bâkır

Ehli Beyt Mektebi derslerinde bu hafta Muhammed Emin Yıldırım Hocamız, “İlimleri Yarıp,
Derinliklerine Ulaşan Âlim Muhammed El-Bâkır” başlığında, Muhammed b. Zeynelabidin’in
ilmi mücadelesini ve hayatının son 19 yıllık bölümünde nasıl bir hareket tarzı benimsediğini
çok güzel örneklerle anlattı.

Dersten Cümleler:

İlim tarihimizdeki alimlerimizi iki sınıfa ayırabiliriz:

1- Kendinden önceki ilmi alıp sonrakilere yansıtan âlimler
2- Kendinden önceki ilmi alıp, üzerinde çalışıp, üretip, yansıtan âlimler

O günkü toplumda dört temel alanda sapma vardı. Bunlar;

1- Akidevi Sapma
2- Siyasi Sapma
3- İktisadi Sapma
4- Ahlaki Sapma

“Evet, Hasan; ilim sende, irfan sende, hikmet sende, ama Şam’ın pilavı daha yağlı!”
“Gitme Ey İmam! Kufelilerin yüreği seninle ama kılıçları Yezidledir.”
İmam Muhammed el-Bâkır’da da var olan Sükûnet Tavrı
İmam Muhammed el-Bakır’ın Mücadele Yöntemi

1- Talebeler Yetiştirmesi
2- Halkı İrşad Etmesi
3- Âlimlerle Görüşmesi
4- Yöneticileri Uyarması

Talebeler Yetiştirmesi:

Cafer-i Sadık, Ata b. Ebi Rebah, Amr b. Dinar, Ebu İshak es-Sebii, İbn Şihab ez-Zühri,
Yahya b. Ebu Kesir, A’meş, Evzai, Meymun el-Kaddah ve daha niceleri…
Ehli Sünnet kaynaklarında imamlardan rivayet vardır.
Ahmed b. Hanbel’in Müsned’inde İmam Muhammed el-Bâkır’dan nakledilen 7 rivayet, Hakimen-Nisaburi’nin Müstedrek’inde ise 10 rivayet geçmektedir.
Tarih ve Siyer Kaynaklarında birçok rivayet bulunmaktadır.
“İlim hazinelerdedir. O hazinelerin anahtarı da soru sormaktır. Allah size merhamet
etsin, soru sorun; çünkü soru sormaktan dolayı dört kişi ecir kazanır: Soruyu soran,
öğreten, dinleyen ve onları seven!”

Halkı İrşad Etmesi:

– Ders halkaları ve umumi vaazlarla halkı bilinçlendirmesi…
İmamın halkı irşad ederken temele aldığı iki mesele vardı.
Biri akidevi sapmalarını önlemek,
Diğeri ise ahlaki yozlaşmalarını düzeltmekti.
Muğire b. Said el-İcli ile mücadelesi….

“Gaybi biliyorum de ve gayibten bize bazı şeyler anlat, Irak ahalisini sana diz
çöktürteyim.”

“Allah Muğire b. Said’e lanet etsin, bizim adımıza yalan söylüyor ve halkı saptırıyor.”

“Ali’yi, Allah’ın onu indirdiği yerden aşağıya indirmeyin. Onu, Allah’ın onu yükselttiği
makamdan yukarıya da çıkarmayın.”

“Kendisinden başka ilâh olmayan Allah’a yemin ederim ki, bir mümine dünya ve ahiret
iyiliği, ancak Allah hakkında hüsnü zan beslemesi, O’na ümit bağlaması, güzel ahlâkı ve
müminlerin gıybetini yapmaktan sakınması ile verilir.”

“Resulullah bizlere dedikodu yapmayı, malı ifsat etmeyi ve başkalarına dilenmek için
ağız ve el açmayı yasaklamıştır.”

Fiili örneklik…

Muhammed b. Münkedir rivayeti…

“Bir adam, dünya işlerinde tembel ise, ben ona kızarım. Bir kimse dünya işinde tembel
ise, o ahiret işinde bundan daha fazla tembeldir demektir.”

Âlimlerle Görüşmesi:

Saray Âlimleri ile görüşmeleri

Halk Âlimleri ile görüşmeleri…

“Onlar için bir defa kalemi hokkaya batırmak dahi caiz değildir. Bir kimse,
dünyalık olarak onlardan bir şey elde etmişse, mutlaka aynı oranda dininden bir şey
kaybetmiştir.”

“Zalim bir sultanın yanına gidip ona Allah’tan korkmayı tavsiye eden, onu uyarıp
korkutan ve ona öğüt veren kimseye insan ve cin topluluklarının ecri kadar ecir, onların
amelleri kadar amel yazılır.”

Hasan-ı Basrî ile görüşmesi…

“Allah’ın kitabından bazı şeyleri sormak üzere sana geldim.”

“Senin tarafından söylendiği iddia edilen bir söz duydum. Onu sen söyledin mi, yoksa
sana iftira mı atıyorlar?”

Hasan-ı Basri dedi ki: “Ne duydun?”

İmam dedi ki: “İddiaya göre sen söylemişsin ki, Allah kulları yarattı ve işlerini onların
bağımsız idaresine bıraktı.”

İmam Dedi ki:

“Sakın, tefviz (kulun, amellerini Allah’tan tamamen bağımsız olarak işlediği) inancını
benimseme. Çünkü Allah, zayıflık ve gevşeklik göstererek kullarının işlerini kendilerine
bırakmamıştır. Zulmederek de onları günah işlemeye zorlamamıştır.”

İmam Ebu Hanife:

“Ey İmam! Sen kendi hak ettiğin yere, ben de hak ettiğim yere oturayım. Çünkü senin
bana göre değerin budur. Nasıl ki, deden hayatta iken, sahabe dedene hürmet gösterirdi,
şimdi bizde aynı hürmeti sana göstermeliyiz.”

“Ey İmam! Sana şu üç konuda soru soracağım; sende bana cevap ver, bakalım ben nasıldedenin dinini kıyas yoluyla değiştirmişim?”

“Erkek mi daha zayıf, yoksa kadın mı?”

“Söyle Ey İmam! Namaz mı daha üstündür, yoksa oruç mu?”

“İdrar mı daha fazla necis, yoksa meni mi?”

Yöneticileri Uyarması:

Ömer b. Abdülaziz’e verdiği tavsiye:

“Sana Allah’tan korkup sakınmanı, elinin altındaki tüm yaşlıları baban, küçükleri
oğlun, yaşıtlarını ise kardeşin gibi görmeni tavsiye ediyorum.”
Ömer b. Abdülaziz bu tavsiyeden o kadar memnun olmuştu ki, demişti ki: “Vallahi bize
bütün hakikati içeren bir nasihatte bulundun. Eğer söylediğini yerine getirirsek ve Allah
bunu yaparken canımızı alırsa, muhakkak hayra ulaşmış oluruz.”
Ömer b. Abdülaziz’e verdiği tavsiye: “Allah’tan kork ve önüne iki seçenek koy: Rabbinin
huzuruna çıktığın zaman bunlardan hangisinin seninle beraber olmasını istediğine
bak, onu yap; hangisinin seninle beraber olmasını istemediğine bak ve ondan uzak dur.
Senden öncekilerin elinde kalan, onlara hiçbir yararı dokunmayan bir mala rağbet edip
de senin de eline geçmesini ümit etme. Ey Ömer! Allah’tan kork ve kapılarını açık tut,
sana ulaşılmasını kolaylaştır. Mazluma yardımcı ol, zalimi zulmünden alıkoy.”
Yezid’e, Hişam’a diyor ki: “İmamlık, ancak şu üç haslete sahip kişinin hakkıdır:
Haramlardan alıkoyanın ve takvası olanın, öfkesini kontrol etmesini sağlayanın ve hilme
sahip olanın, yönettiği kimseler üzerinde güzel bir otorite kurup, halkına şefkatli bir
baba gibi davrananın.”

“İmam’ın ümmet üzerindeki hakkı, onu dinlemeleri ve itaat etmeleridir. Ümmetin
İmam üzerindeki hakkı ise, gelirleri onlar arasında eşit olarak taksim etmesi ve raiyeti
altındakileri adalete uygun olarak yönetmesidir.”

Yıl Hicri 114’de… 57 yaşlarında zehirlenerek şehit edilmesi…

Vefat etmeden oğluna vasiyeti…

Baki Kabristanlığı babası, dedesi, babasının amcası Hasan ve büyük ninesi Fatıma’nın yanı
başına defnedilmesi…

Talebelerine tavsiyesi:

“Ey cenneti isteyen! Uykun ne kadar uzun, bineğin ne kadar yorgun, himmetin ise ne
kadar gevşek! Allah için, ne biçim talipsin?! Matlubunu ne biçim istemektesin?!

Ey cehennemden kaçan! Bineğin ne de şevkle ona doğru koşuyor! Seni ona götürecek
şeyleri ne de hırsla kazanıyorsun!

Ey üç günün çocuğu! Biri doğduğun gün, biri kabre konulacağın gün ve biri de
kabirden çıkıp Rabbinin huzuruna varacağın gün. Ne büyük gündür o gün!

Ey göze hoş gelen görüntüleri ve su kenarına çökmüş develeri olanlar! Neden
cisimlerinizi bakımlı, ama kalplerinizi harap görüyorum?”

(2811)