İbrâhimî Dinler mi İbrâhimî Yol mu?

Sîret-i Enbiyâ derslerimiz Hz. İbrâhim (as) ile devam ediyor. Bu haftaki dersimizde Muhammed Emin Yıldırım hocamız, “İbrâhimî Dinler mi İbrâhimî Yol mu?” serlevhasının altında önce bu kavramlara, sonrasında Hz. İbrâhim’in imtihanlarına ve Kur’ân’da onun hangi vasıf ve özelliklerle anlatıldığına değindi. Dersin sonunda Mevlid Gecesi için bize bazı ödevler veren hocamız, Hz. İbrâhim’den alacağımız derslerin alanlarına dair önemli bilgileri bizlerle paylaştı. 

Dersten Cümleler

Söz Hz. İbrahim’den açılırsa kolay kolay bitmez. Çünkü Hz. İbrahim demek;

Milletlerin babası
Milletlerin atası /Büyük Ata
Ebû’l-Enbiyâ/Nebilerin Babası
Ceddü’l-Enbiyâ/Peygamberlerin Dedesi
Ebû’l-Rahme/Rahmetin Babası veya Merhametli Baba
Ebü’l-Edyaf/Misafirlerin Babası demektir.

İbrâhimî Dinler ve İbrâhimî Yol” Bu iki kavramdan İbrâhimî Dinler kavramını özellikle son yıllarda biz çokça duymaya başladık.

Tanımlayamayanlar, tanımlanırlar…

1962-1965 yılları arasında gerçekleştirilen II. Vatikan Konsili ile “İbrahimî Dinler” düşüncesi, bir anlamda olgunlaşma ve Kilise vasıtasıyla resmîleşme sürecine girmiştir.

“İbrahimî Dinler” lafız olarak ilk kez, 1979 yılında Amerikan Din Akademisi’nin gerçekleştirdiği kongrede kullanılmıştır.

“Dinlerarası Diyalog” ifadesi doğru değildir, olması gereken din mensupları arasında diyalogdur.

Din, taviz verilerek anlatılacak bir mesele değildir. Dinin sahibi biz değiliz ki onun ilkeleri ile oynamaya hakkımız olsun. Biz mensubuyuz, öyleyse her alanda olduğu gibi tebliğ alanında da örneğimiz peygamberler ve son peygamber olan Efendimiz (sas)’dir.

Tebliğ taviz ile değil, tedric ile yapılır…

Tebliğ ve davet, gayr-i Müslim’e yapılır. Müslim’e yapılacak şey irşad ve vaaz’dır.

İbrâhimi dinler diye bir ifade olmaz, çünkü onun dini yoktur; onun yolu vardır. O yolun adı İbrahimî yoldur ve o yol İslâm’dır.

“Ey kitap ehli! İbrahim hakkında niçin tartışıyorsunuz. Oysa Tevrat da, İncil de ondan sonra indirilmiştir. Siz hiç düşünmüyor musunuz?” (Âl-i İmrân 3/65)

 “İşte siz böyle kimselersiniz! Hadi hakkında bilgi sahibi olduğunuz konuda tartıştınız; fakat bilgi sahibi olmadığınız konuda niçin tartışıyorsunuz! Oysa ki Allah, her şeyi bilir, siz ise bilmezsiniz.” (Âl-i İmrân 3/67)

“İbrâhim, ne yahudi, ne de hıristiyan idi; fakat o, Allah’ı bir tanıyan dosdoğru bir müslüman idi; müşriklerden de değildi.” (Âl-i İmrân 3/68)

“İnsanların İbrâhim’e en yakın olanı, ona uyanlar, (yani yollarını İbrahimî yol olarak benimseyenler) şu Peygamber (Muhammed) ve (ona) iman edenlerdir. Allah müminlerin dostudur.” (Âl-i İmrân 3/69)

Allah Resûlü (sas) Buhârî ve Müslim’de geçen bir hadiste şöyle buyuruyor: “İbrâhim’e gelince, onu tanımak istiyorsanız şu arkadaşınıza (bana) bakın, yeter.” (Buhârî Enbiyâ, 8; Müslim, İmân, 74)

“Hani, İbrahim’i Rabbi bir takım kelimelerle imtihan etmişti de o da bu imtihanların hepsini başarı ile tamamlamıştı…” (Bakara 2/124)

Hz. İbrâhim’in (as) sınandığı kelimeler nelerdir?

1. Kelimeler, İslâm’ın tamamıdır ve otuz hükümdür.
2. Kelimeler, İslâm’ın tamamıdır ve kırk hükümdür.
3. Kelimeler, İslâm’ın yasalarıdır.
4. Kelimeler, farzlar ve sünnetlerdir.
5. Kelimeler, Hz. İbrâhim’in yükümlü tutulduğu on görevidir.

Bunlar: 1. Allah’tan başka ilah olmadığına tanıklık; bu millettir/dindir. 2. Namaz; bu fıtrattır. 3. Zekât; bu taharettir (arınmadır). 4. Oruç; bu kalkandır. 5. Hac; bu, şiardır. 6. Cihad; bu zaferdir. 7. Taat/itaat; bu, ismettir. 8. Cemaat; bu ülfettir. 9. Emr-i bi’l-Ma’rûf; bu vefadır. 10. Nehy-i ani’l-Münker; bu da hüccettir. (Ebû Hayyân, el-Bahru’l-Muhît, I, 490)

6. Kelimeler, ilahî ilkeler, emir ve nehiylerdir.
7. Kelimeler, İslâm’da yerleşen esaslı on sünnettir.
8. Kelimeler, on eylem veya haslettir.
9. Kelimeler, Hz. İbrâhim’in dilekleridir.
10. Kelimeler, Hz. İbrâhim’in tartışmalarıdır.
11. Kelimeler, Hz. İbrâhim’in belli başlı eylemleridir.
12. Kelimeler, Hz. İbrâhim’in hayatı boyunca karşılaştığı imtihanların tamamıdır.

Mus’ab b. Sa’d, babasından bildiriyor: “Ey Allah’ın Resûlü! En şiddetli belaya maruz kalan insanlar kimlerdir?” dediğimde şöyle buyurdu: “Peygamberlerdir. Sonra yaşantısı peygamberlerin yaşantısına yakın olanlar ve sonra onlara yakın olanlardır. Kişi dindarlığı oranında belaya maruz kalır. Eğer dininde sağlam biri ise belası ağırlaştırılır. Eğer dininde gevşek ise belası hafifleştirilir. Kul üzerinde günah kalmayıp yeryüzünde günahsız olarak dolaşıncaya kadar belalar peşini bırakmaz.” (Tirmizî 2398; Nesâî, Sünen el-Kübra 3/318; İbn Mâce 4023)

Dağa göre kar, yiğide göre iş, sırta göre yük…

Kur’ân-ı Kerim’e Göre Hz. İbrâhim’in İmtihanları

Azgın bir kavim ile imtihanı (Enâm 6/79)
İnkârcı bir baba ile imtihanı (Meryem 19/46)
Zalim bir hükümdar ile imtihanı (Bakara 2/258)
Alevli bir ateş ile imtihanı (Enbiyâ 21/69)
Hicretler ile imtihanı (Ankebût 29/26)
Çocuksuzluk ile imtihanı (Hûd 11/72)
Eşleri ile imtihanı (İbrâhim 14/37)
Yeğeni Hz. Lût’un kavmine azap haberinin gelmesi ile imtihanı (Hûd 11/74)
Eşini ve çocuğunu ıssız yerlere bırakması ile imtihanı (İbrâhim 14/37)
Çocuğunu kurban etmek istemesi ile imtihanı (Saffât 37/103)

Kur’ân-ı Kerim’de Vasıf ve Özellikleri ile Hz. İbrâhim

1. Hz. Nûh’un soyundan gelmiş olması (Sâffât 37/83)

“Şüphesiz İbrahim de onun (Nuh’un) milletinden idi.” (Sâffât 37/83)

2. Bütün inananların babası olması (Hac 22/78) 

“Allah uğrunda, hakkını vererek cihad edin. O, sizi seçti; din hususunda üzerinize hiçbir zorluk yüklemedi; babanız İbrahim’in dininde de böyleydi. (Hac 22/78)

3. Peygamberlerin babası ve atası olması (Meryem 19/49)
4. İnsanlığa imam ve önder kılınması (Bakara 2/124)
5. Peygamberlikten önce kendisine rüşd verilmiş olması (Enbiyâ 21/51)

“Andolsun biz İbrâhim’e daha önce rüşdünü vermiştik. Biz onu iyi tanırdık.” (Enbiyâ 21/51)

6. Ülü’l Azm peygamberlerden birisi olması (Ahzâb 33/7)
7. Kendisine göklerin ve yerin melekûtu gösterilmiş olması (En‘âm 6/75)
8. Müslümanlık kıvamında zirvelerde olması (Âl-i İmrân 3/67)
9. Hanif olması (Nahl 16/123)
10. Bir teslimiyet abidesi olması (Bakara 2/131)

“Rabbi ona: “Teslim ol” buyurduğunda, “Âlemlerin Rabbine teslim oldum” demişti.” (Bakara 2/131)

11. Tek başına bir ümmet olması  (Nahl 16/120)

“Muhakkak ki İbrahim başlı başına bir ümmet idi…” (Nahl 16/120)

12. Bir hilm kahramanı olması (Tevbe 8/114)
13. Evvâhlıkta müthiş bir seviyede olması (Hûd 11/75)
14. Münîb olması (Hûd 11/75)

Münib, kelimesi, “birinin yerine geçmek, sık sık gidip gelmek, tevbe etmek, Allah’a dönen, yalvaran, tevbe ederek Allah’a dönen” gibi manalara gelmektedir.

15. Her daim ümitvar olması (Ankebut 29/24)
16. En güzel örneklikte zirvelerde olması (Mümtehine 60/4)
17. Sıddık/doğru sözlü olması (Meryem 19/41)
18. Kalbi Selim olması (Saffat 37/84)
19. Vefalı olması (Necm 53/37)

“Ve çok vefalı olan İbrahim…” (Necm 53/37)

20. Cesaretli olması (Saffat, 37/93)
21. Güçlü bir hitabete sahip olması (Saffat, 37/96)
22. Azimli ve kararlı olması (Enbiyâ 21/57)
23. Dayanışmaya ve istişareye önem vermesi (Bakara, 2/127)
24. Muhakeme yeteneğinin çok iyi olması (Bakara 2/258)
25. Mutmain olmak için deliller istemesi (Bakara 2/260)
26. Misafirperver olması (Zariyat 51/26)
27. Tevazu sahibi olması (Şuarâ, 26/82)
28. Çok şükreden bir kul olması (Nahl 16/121)

“İbrahim Allah’ın nimetlerine karşı çok şükrediciydi. Çünkü Allah, onu seçmiş ve doğru yola iletmişti.” (Nahl 16/121)

Şükür dört çeşittir:

1- Aklın şükrü: Nimeti düşünmek
2- Kalbin şükrü: Nimetin değer ve kıymetini hissetmek
3- Lisanın şükrü: Nimeti vereni sena edip övmek
4- Azaların şükrü: Yeteri kadar nimetin karşılığını vermektir.

29. Çok dua eden bir peygamber olması (İbrâhim 14/35)
30. Halil edinilmesi (Nisâ 4/125)

Allah, İbrahim’i dost edinmiştir.” (Nisâ 4/125)

Hz. Nûh’a “Neciyullah”,  Hz. Musa’ya “Kelimullah”, Hz. İsa’ya “Rûhullah”, Hz. Muhammed’e “Habîbullah” denildiği gibi, Hz. İbrahim’e de “Halîlullah” denilmiştir.

Mevlid Gecesi İçin Ödevlerimiz

1. Ahzab Sûresi 40-48. ayetlerinin üzerinde durmak 
2. Her güne 3 veya 4 hadis okuyup, tefekkür etmek
3. Küskünlükleri gidermek için adımlar atmak
4. Günde en az 100 kere Efendimiz’e salât ve selam getirmek
5. Okunan hatimlerimizi Mevlid Gecesi’ne kadar bitirip, duaya dâhil etmek
6. Mevlid Gecesi’nin heyecan ve coşkusunu başkalarına duyurmak

(2477)