Hz. Şuayb’ın Adaleti Emreden Namazı | Muhammed Emin Yıldırım

Siret-i Enbiyâ programlarımızın dönem sonu son dersini de yaptık. Son dersimizin konusu yine Hz. Şuayb’tı. Muhammed Emin Yıldırım hocamız, “Hz. Şuayb’ın Adaleti Emreden Namazı” üstbaşlığında,  Hz. Şuayb’ın şahsiyeti ve hususiyetlerini, tebliğinin esaslarını, kavminin o tebliğe nasıl karşılık verdiklerini, Medyen ve Eyke ahalisine gelen azabın mahiyetini ve Hz. Şuayb’ın helak sonrası hayatı ve vefatını anlattı.

İnşallah yeni dönem derslerimiz 24 Eylül’de başlayacak ve yürüyüşümüz Hz. Mûsâ ile devam edecek… Başta hocamız olmak üzere bu yürüyüşte bizimle olan tüm kardeşlerimize dua ediyor, nice güzel derslerde buluşmayı Rabbimizden diliyoruz.

Dersten Cümleler

3 sene önce başladığımız bugün itibari ile 76. dersimize eriştiğimiz Siret-i Enbiyâ yolculuğumuzun dönem sonuna ulaştık…

قَالُوا يَا شُعَيْبُ اَصَلٰوتُكَ تَأْمُرُكَ اَنْ نَتْرُكَ مَا يَعْبُدُ اٰبَٓاؤُ۬نَٓا اَوْ اَنْ نَفْعَلَ ف۪ٓي اَمْوَالِنَا مَا نَشٰٓؤُ۬اۜ

“Dediler ki: Ey Şuayb! Babalarımızın taptıklarını (putları), yahut mallarımız hususunda dilediğimizi yapmayı terk etmemizi sana namazın mı emrediyor?…” (Hûd 11/87)

Namaz kılıyorum ama etrafımdakilere merhametsiz davranıyorum.

Namaz kılıyorum ama hak-hukuk meselesinde hassasiyet adına ortaya güzel bir örneklik koymuyorum.

Namaz kılıyorum ama çalıştırdığım işçinin hakkını vermiyorum.

Namaz kılıyorum ama çalıştığım işyerinin ve işverenin hakkını vermiyorum.

Namaz kılıyorum ama zulme ve zalimlere bırakın dilde kalpten bile buğz etmiyorum, hatta zalim sevici, zulmü destekleyici oluyorum.

اِنَّ الصَّلٰوةَ تَنْهٰى عَنِ الْفَحْشَٓاءِ وَالْمُنْكَرِۜ وَلَذِكْرُ اللّٰهِ اَكْبَرُۜ وَاللّٰهُ يَعْلَمُ مَا تَصْنَعُونَ

“…Muhakkak ki, namaz, fahşâ/hayâsızlıktan ve münker/kötülükten alıkoyar. Allah’ı anmak elbette (ibadetlerin) en büyüğüdür. Allah yaptıklarınızı bilir.” (Ankebût 29/45)

Namaz, tevhidin sembolüdür.
Namaz, adaletin mektebidir.
Namaz, hürriyetin işaretidir.
Namaz, huzurun zirvesidir.
Namaz, hayatın medresesidir.

Namaz bizi ne kılar biliyor musunuz?

Namaz, beşeri insan kılar.
Namaz, insanı mü’min kılar.
Namaz, mü’mini muvahhid kılar.
Namaz, muvahhidi muhsin kılar.
Namaz, muhsini ebrardan kılar.

Namaz ve zaman arasındaki bağı biz şöyle kurmalıyız.

Namaz, güneşi uyandırmak; Zaman, güneşin vefasına muhatap olmaktır.

Namaz, güneşi durdurmak; Zaman, güneşle durulmak ve dayanmaktır.

Namazlarımız Hz. Şuayb’ın namazı gibi olsaydı etrafımızdaki tüm muhataplar bizde o namaz ile bir değişikliğin olduğunu görür ve ikrar ederlerdi. Mesela;

Arkadaşlarımız derdi ki: “O namaz kılıyor, asla yalan söylemez.”

Eşlerimiz derdi ki: “O namaz kılıyor, asla sadakatsiz davranmaz.”

Çocuklarımız derdi ki: “O namaz kılıyor, asla merhametsiz olamaz.”

Birileri derdi ki: “O namaz kılıyor, asla ona rüşvet teklif edilemez.”

Birileri derdi ki: “O namaz kılıyor, asla o kadın ile makam ile mevki ile satın alınamaz.”

Birileri derdi ki: “O namaz kılıyor, asla o adaletsiz davranamaz.”

İşlenecek 5 başlık:

1. Hz. Şuayb’ın şahsiyeti ve hususiyetleri
2. Hz. Şuayb’ın tebliğinin esasları
3. Kavminin Hz. Şuayb’ın tebliğine nasıl karşılık verdikleri
4. 
Medyen ve Eyke ahalisine gelen azabın mahiyeti
5. Hz. Şuayb’ın helak sonrası hayatı ve vefatı

Hz. Şuayb’ın Kıssa Olarak Anlatıldığı Ayetler

A‘râf, 7/85-93 ayetler arası – 9 ayet
Hûd, 11/84-95 ayetler arası – 11 ayet
Şu‘arâ, 26/176-191 ayetler arası – 16 ayet
Kassas 28/22-29 ayetler arası – 8 ayet
Ankebût, 29/36-37 ayetler – 2 ayet
Toplam: 46 ayet

Kur’ân-ı Kerim’de Hz. Şuayb

– Kavminin selameti için çırpınan bir elçi   (A‘râf, 7/85)

– Muhataplarının mesajlarını anlaması için elinden gelen gayreti ortaya koyan bir davetçi (A‘râf, 7/85)

– Ahlâkın yerle bir edildiği bir zeminde duruşunu koruyan bir dava adamı (A‘râf, 7/85)

– Dile getirdiği değerlere kesinkes inanan bir mü’min (A‘râf, 7/89)

– Hiçbir tehdit, şantaj ve korkutmadan dolayı geri adım atmayan bir muvahhid  (A‘râf, 7/89)

– Yumuşak huylu (halîm) ve çok akıllı (reşîd) bir tebliğci (Hûd, 11/87)

– Mevki, makam, mal ve itibar kazanmak için değil hakikat için mücadele eden bir muhalif  (Hûd, 11/88)

– Gördüğü hiçbir karşılıktan etkilenmeden yoluna devam eden bir mütevekkil (Hûd, 11/88)

– Emin, güvenilir ve muhataplarından hiçbir beklenti içerisinde olmayan bir peygamber (Şu‘arâ, 26/180)

– Her işini en güzel bir şekilde yapan ve işinin hakkını veren bir muhsin (Kassas 28/27)

Hz. Şuayb’ın Tebliğinin Esasları

 Tevhide ve Kulluğa davet  (A‘râf, 7/85; Hûd, 11/84 )
 Takvaya ve kendisine itaat edilmesine davet (Şu‘arâ, 26/179)
 Mikyal, Mizan ve Kısd ahlâkına davet (A‘râf, 7/85; Hûd, 11/84)
 Fesat ve bozgunculuğu terk etmeye davet (A‘râf, 7/85; Hûd, 11/85)
 İnananları Allah yolundan alıkoymamaya davet (A‘râf, 7/86)
 Doğru yolu eğri göstermemeye ve hakikati çarpıtmamaya davet (A‘râf, 7/86)
 Atalarının yanlışlarını devam ettirmemeye davet  (Hûd, 11/86)
 Günahlarına karşı istiğfar ve tevbeye davet (Hûd, 11/90)
 Günahlarının altında ezilmemeleri için Allah’ın rahmetine davet (Hûd, 11/90)
 Zulüm ve haksızlıklara devam ederlerse Allah’ın azabının onları kuşatacağına davet (A‘râf, 7/87; Hûd, 11/93)

Hz. Şuayb’ın Kavminin Tebliğe Karşılığı

– Alıştıkları ibadet tarzının bozulmamasını istediler. (Hûd, 11/87)

– Överek, taltif ederek durdurmak istediler. (Hûd, 11/87)

– Niye hep bize muhalefet ediyorsun dediler. (Hûd, 11/88)

Hz. Şuayb ne dedi? “Oysa ben size yasakladığım konularda size muhalefet etmek istemiyorum/kendim bunları yaparak menfaat sağlamak istemiyorum. Ben sadece gücüm yettiğince düzeltmek istiyorum ama bunu başarabilmem de yalnızca Allah’ın yardımıyla mümkündür. Zira ben sadece O’na dayanmış ve sadece O’na yönelmişim.”

 Senin konuşmalarını kavrayamıyoruz dediler. (Hûd, 11/91)

Hz. Şuayb gibi “Hatibü’l-Enbiyâ” olan birisi, inanılmaz güzel, açık, net konuşan biri, ama kavmi kalkıp ona dedi ki:

قَالُوا يَا شُعَيْبُ مَا نَفْقَهُ۬ كَث۪يرًا مِمَّا تَقُولُ

“Ey Şuayb, dediler. Biz, senin söylediklerinin çoğunu anlamıyoruz!”

– Seni içimizdeki zayıflardan ve acizlerden görüyoruz dediler. (Hûd, 11/91)

– Ailene dua et, yoksa sana bu kadar tahammül etmezdik, dediler. (Hûd, 11/91)

 “Şu’ayb, şöyle dedi: “Ey kavmim! Benim kabilem sizce Allah’tan daha itibarlı mı ki, O’na sırt çevirdiniz. Şüphesiz Rabbim sizin yaptıklarınızı kuşatmıştır.” (Hûd, 11/92)

– Sen sihirlenmiş, büyülenmiş birisisin, dediler. (Şu‘arâ, 26/185)

– Senin gibi bir beşere niye inanalım ki deyip, yalanladılar. (Şu‘arâ, 26/186)

– Susmazsan sürgün ederiz, dediler.  (A‘râf, 7/88)

– Atalarımızın dinine dönmezsen sizi taşlarız ve sizi öldürürüz, dediler.  (A‘râf, 7/88)

“Ey kavmim! Elinizden geleni yapın! Ben de yapacağım! Kendisini rezil edecek azabın geleceği şahsın ve yalancının kim olduğunu yakında öğreneceksiniz! Bekleyin! Ben de sizinle beraber beklemekteyim.” (Hûd, 11/93)

رَبَّنَا افْتَحْ بَيْنَنَا وَبَيْنَ قَوْمِنَا بِالْحَقِّ وَاَنْتَ خَيْرُ الْفَاتِح۪ينَ

“Ey Rabbimiz! Bizimle kavmimiz arasında gerçekle hükmet. Çünkü sen kapı açanların en hayırlısısın.” (A‘râf, 7/89)

Medyen ve Eyke Ahalisine Gönderilen Azab

الرَّجْفَةُ – “racfetu” – müthiş sarsıntı/deprem – (A‘râf, 7/91; Ankebût 29/37)

الصَّيْحَةُ – “sayhatu” – korkunç bir gürültü/ses – (Hûd, 11/94)

عَذَابُ يَوْمِ الظُّلَّةِۜ – “ażâbu yevmi-zzulle” – gölgeli bir günün azabı/bulutlu – (Şu‘arâ, 26/189)

عَذَابَ يَوْمٍ عَظ۪يمٍ – “ażâbe yevmin azîm” – büyük bir günün azabı/dehşetli – (Şu‘arâ, 26/189)

الْمُؤْتَفِكَاتِۜ – “el-mu’tefikât” – altüst olmuş şehirler/yerle bir edilmiş – (Tevbe 9/70)  

“Şuayb’ı yalanlayanlar sanki yurtlarında hiç oturmamış gibiydiler. Asıl ziyana uğrayanlar Şuayb’ı yalanlayanların kendileridir.” (A‘râf, 7/93)

“Sanki orada hiç yaşamamışlardı. Biliniz ki Semûd kavmi Allah’ın rahmetinden uzaklaştığı gibi Medyen halkı da uzaklaştı.” (Hûd, 11/95)

HİCRÎ 1444 – HZ. PEYGAMBER (SAS) VE KULLUK YILI HAZIRLIK OKUMALARI

1- 18 Haziran Cumartesi:
İnsanın Anlam Arayışı – Viktor Emil Frankl – Okuyan Us Yayınları

2- 23 Temmuz Cumartesi:
Abdullah Olmak – Muhammed Emin Yıldırım – Siyer Yayınları

3- 20 Ağustos Cumartesi:
Hz. Peygamber’in (sas) İbadet Hayatı – H. Esma Akış – Siyer Yayınları

4- 17 Eylül Cumartesi:
Allah’a Dönüş – Hâris el-Muhâsibî – Sufi Kitap Yayınları

(1648)