Emaneti Hz. Şuayb’tan Öğrenmek | Muhammed Emin Yıldırım

Siret-i Enbiyâ derslerimiz, Ramazan sonrası kaldığı yerden devam ediyor… Hayatına misafir olduğumuz peygamber Hz. Şuayb idi. Muhammed Emin Yıldırım hocamız, Hz. Şuayb’ı anlattığı bu ilk derste “Emaneti Hz. Şuayb’tan Öğrenmek” üst başlığında emanet kavramının nasıl anlaşılması gerektiği konusunda çok önemli meselelere değindi. Üç ders sürecek olan Hz. Şuayb’ın hayat yolculuğundan da çok mühim mesajlar alacağımız anlaşılıyor. Mevla hayırlara vesile kılsın.

Dersten Cümleler

Receb-i Şerif, Şaban-ı Muazzama, Ramazan-ı Mübareke derken geldik Şevval-i Mükerreme’ye…

Bu dönem Hz. Ya’kûb ile başladık, Hz. Ya’kûb’tan umut adına çok önemli dersler aldık. Sonra Hz. Yûsuf dedik; Hz. Yûsuf bize çok ama çok şey öğretti. Sonra Hz. Eyyûb dedik ve bir sabır kahramanı olarak Hz. Eyyûb’den önemli meseleleri dinledik… Ramazan öncesi en son Hz. Zülkifl dedik, ondan da hayırların öncüsü olmayı öğrendik… Şimdi dönemi Hz. Şuayb ile kapatacağız, o kadar güzel bir sonsöz olacak ki, o da bize kaybettiğimiz en büyük değer olan ahlâkı bir kez daha hatırlatacak…

Şu an İslâm coğrafyalarının ve bizim, yani bu güzel memleketin en büyük problemi ahlâktır.

Hz. Şuayb’ın bize öğreteceği ahlâki mesajlar çoktur ama en temelde bize 10 alanda ahlâkı öğretecek. Nedir bunlar?

İman Ahlâkı 
İbadet Ahlâkı
Namaz Ahlâkı
Ticaret Ahlâkı
Siyaset/Yönetim Ahlâkı
Tebliğ Ahlâkı
Hitabet Ahlâkı
Mizan/Tartı Ahlâkı
Mikyal/Ölçü Ahlâkı
Kıst/Adalet Ahlâkı

Bu 10 temel alanda Hz. Şuayb bize ahlâkı öğretecek… Bu 10 alanın en temel ahlâki mesajı şunlardır:

İman Ahlâkı: Güven
İbadet Ahlâkı: Amel
Namaz Ahlâkı: Temsil
Ticaret Ahlâkı: Doğruluk
Siyaset/Yönetim Ahlâkı: İstişare
Tebliğ Ahlâkı: Hikmet
Hitabet Ahlâkı: Anlaşılırlık
Mizan/Tartı Ahlâkı: Hassasiyet     
Mikyal/Ölçü Ahlâkı: Hakkaniyet
Kıst/Adalet Ahlâkı: Hakikat

Bütün bu alanlarda ahlâkın bir insanda tam olarak yerleşmesi için emanet bilincinin yerleşmesi lazım… Emanet bilinci olmayan birinde ahlakın istenilen düzeyde olabilmesi mümkün değildir.

Hz. Mûsâ dönemi aktörler çoktur ama özellikle menfi 4 aktöre şahit oluyoruz: Firavun, Kârûn, Hâmân ve Bel’am…

Firavun, yönetimdeki ahlâksızlığı;
Kârûn, mülkteki ahlâksızlığı;
Hâmân, bilgideki ahlâksızlığı;
Bel’am, dindeki ahlâksızlığı sembolize ediyor.

Peygamberlerin ortak sıfatları:

1. Sıdk, doğruluk
2. Emanet, emin olmak
3. Tebliğ
4. 
Fetanet
5. 
İsmet

Emanet kavramı, İman-Ahlâk ilişkisini ortaya koyan en önemli kavramdır.

“Emanete riayet etmeyenin imanı yoktur; ahde vefa göstermeyenin ise dini yoktur.” (Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, III, 134)

Emanet kavramı, iman, mü’min, emniyet, eminlik gibi kavramlarla aynı kökten gelmektedir. Böyle olması bize şu mesajları vermelidir:

– Emanet, iman ile alakalı bir kavramdır; kâmil iman ancak onun ile sağlanır. 

– Emanet, mü’minin hayatında olmazsa olmaz bir kavramdır; temsiliyet ancak onun ile tesis edilir.

– Emanet, bütün bir varlığa emniyet ve güven yansıtan bir sorumluluktur; İslâm ancak onunla tebliğ edilebilir.

Emanet kavramı bir çatı ve anahtar kavramdır.

Ehliyet: İşin hakkını verebilecek konumda olmak
Liyakat: İşi layıkı ile sürdürebilmek ve yetkinliğine zarar vermemek
Adalet: Hak edene hak ettiğini verebilmek

Tertipte 26. sûre olan Şuarâ Sûresi’nde 5 ayrı peygamberin dilinden aynı cümleyi okuyoruz:

اِنّ۪ي لَكُمْ رَسُولٌ اَم۪ينٌۙ

“Şüphesiz ben size gönderilmiş emin/güvenilir bir elçiyim.”

Bu cümleyi biz Şuarâ Suresi;

– 107. ayette; Hz. Nûh’un dilinden,
– 125. ayette; Hz. Hûd’un dilinden,
– 143. ayette; Hz. Salih’in dilinden,
– 162. ayette; Hz. Lût’un dilinden,
– 178. ayette; Hz. Şuayb’ın dilinden okuyoruz.

Aynı cümleyi Duhân Sûresi 18. ayette de Hz. Mûsâ’nın dilinden okuyoruz.

Nedir buradan alınması gereken mesajlar?

1. Hiçbir peygamber, muhataplarını kendilerine kulluğa çağırmadı.

2. Hiçbir peygamber, muhataplarından bir ücret, bir karşılık beklemedi.

3. Hiçbir peygamber, muhataplarının yalanlamalarından dolayı inandıkları değerlere karşı şüpheye düşmedi.

4. Hiçbir peygamber, muhataplarının tehdit ve şantajlarından dolayı korkuya kapılmadı.

5. Hiçbir peygamber, muhataplarının yaptıklarına karşı sabrı ihmal ederek aceleciliğe kendini kaptırmadı.

Üç mesele:

– Bunlardan birisi Hz. Şuayb’ın nesebi/soyu, dolayısı ile yaşadığı tarih;

– Diğeri, Hz. Şuayb’ın isminin anlamı ve bu anlamın çağrışımları,

– Üçüncü ise gönderildiği kavim veya kavimler, dolayısı ile yaşadığı yer…

Başta İbn Sa’d olmak üzere birkaç âlimimiz, Hz. İbrâhim ile Hz. Mûsâ arasındaki zaman farkını 10 asır olarak gösterirler. İbnü’l-Cevzi ise bu zaman farkını 4 asırdan biraz fazla olarak verir. (İbnü’l-Cevzi, el-Muntazam, I, 324, 325)

Hz. İbrâhim daha sonra Kantûra bint Maktûr isimli bir hanım ile evleniyor, ondan 6 çocuğu oluyor: Meden, Medyen, Yakşân, Zimrân, Eşbak ve Şûh…

Medyen, Hz. Şuayb’ın dedesidir. Soy silsilesi şu şekildedir:

Hz. İbrâhim
Medyen
Yeşcür
Mikâil
Şuayb

Hz. Şuayb’ın ismine gelince, bu ismin “şa‘b” (kabile, halk) veya “şi‘b” (vadi, yol) kelimesinin küçültme şekli (ism-i tasgīr) olduğuna dair görüşler bulunmakla birlikte (Kurtubî, VII, 248) peygamber isimlerinin küçültme formunda gelmesi uygun görülmediğinden ismin aslının bu olduğu görüşü tercih edilmiştir. (Âlûsî, VIII, 175)

İbn Kuteybe onun, “Allah’ım! Beni milletim (şa‘bî) içinde mübarek kıl” diye dua ettiği için kendisine bu adın verildiğine dair bir rivayet nakleder. (el-Maʿârif, s. 41)

Kitâb-ı Mukaddes’te Hz. Şuayb’ın adı geçmez. Ahd-i Atîk’te (Çıkış, 3/1) Mûsâ’nın yardım ettiği kızların babası Yithro diye isimlendirilir. Bazı İslâmî kaynaklarda Şuayb adının İbrânîce’de Yesrûn (İbnü’l-Cevzî, I, 324), Süryânîce’de Yetrûn (Sa‘lebî, s. 178; Kisâî, s. 191) şeklinde söylendiği kaydedilir. 

Hz. Şuayb’ın adının anlamı milletine bereket kazandırtmaya çalışan peygamber olarak anlarsak, bu anlamdan şöyle mesajlar çıkarabiliriz:

Şuayb demek; milletinin iman selameti için çırpınan elçi demektir.

Şuayb demek; hiçbir karşılığa takılmadan milletine en büyük bereket olan hidayetin ulaşması için gayret eden elçi demektir.

Şuayb demek; milletinin yanlışlarına yanlış, doğrularına doğru diyerek, doğruların artması için mücadele veren elçi demektir.

Şuayb demek; milletinin takdirine ve tenkidine takılmadan hakikat için elinden gelen her türlü işi ortaya koyan elçi demektir.

Şuayb demek; gerçek millet sevgisinin ne demek olduğunu âleme gösteren elçi demektir.

Araf Sûresi 85. ayetinden, Hûd Sûresi 84. ayetten ve Ankebût Sûresi 36. ayetten şunu okuyoruz:

وَاِلٰى مَدْيَنَ اَخَاهُمْ شُعَيْبًاۜ

 “Medyen’e de kardeşleri Şuayb’ı gönderdik.” (A’râf 7/85; Hûd 11/84; Ankebût 29/36)

Bu üç yerde de Hz. Şuayb Medyen’e gönderilmesi anlatılırken, “Kardeşleri” diye zikredilir.

Ama Hz. Şuayb, Eykelilere gönderilmesi anlatılırken kardeşleri denmiyor, deniyor ki:

كَذَّبَ اَصْحَابُ لْـَٔيْكَةِ الْمُرْسَل۪ينَۚ

“Ashabı Eyke de peygamberleri yalanladı.” (Şuarâ 26/176)

اِذْ قَالَ لَهُمْ شُعَيْبٌ اَلَا تَتَّقُونَۚ

 “Hani onlara Şuayb: “Sakınmaz mısınız?/Allah’tan korkmaz mısınız?” demişti. (Şuarâ 26/177)

Ebû Hüreyre’den (ra) rivâyet edildiğine göre Resûlullah (sas) bir mecliste etrafındaki sahâbîlere bir şeyler anlatırken, bir bedevî geldi ve

– “Kıyâmet ne zaman kopacak?” diye sordu.

Resûlulah (sas) sözünü kesmeyip konuşmasına devam etti. (O kadar ki) oradakilerden kimisi (kendi içinden) “Bedevîyi işitti ama sorusundan hoşlanmadı”; kimisi de “Galiba işitmedi” diye durumu yorumladı. Derken Resûlulah (sas) sözünü bitirince;

“O, kıyâmeti soran nerede?” buyurdu. Bedevî;

“Benim, buradayım ya Resûlallah!” dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber;

“Emânet zâyi edildi mi kıyâmeti bekle!” buyurdu. Bedevî;

“Emânet nasıl zâyi olur?” dedi. Resûlulah sallallahu aleyhi ve sellem de;

“İş, ehil olmayana verildi mi kıyâmeti bekle!” buyurdu. (Buhârî, İlim 2)

Hatırlanacağı üzere Kıyâmet üç tanedir:

Ferdi Kıyâmet
İçtimaî/Toplumsal Kıyâmet
Kevnî/Büyük Kıyâmet

(959)