Ehl-i Beyt Evinin Vahdet Kahramanı: Hz. Hasan (r.a.)

Ehl-i Beyt Evinin Vahdet Kahramanı: Hz. Hasan (r.a.)

Ehli Beyt Mektebi dersinde bu hafta Muhammed Emin Yıldırım Hocamız, “Ehli Beyt Evinin Vahdet Kahramanı: Hz. Hasan” başlğında, Hz. Hasan’ın Halifeler döneminden başlayarak şehadetine kadar olan hayatını anlattı.

Dersten Cümleler:

– Hz. Hasan demek bize neler öğretecek?

– Hz. Hasan’ın kendisini feda ederek, masanın başına oturması en az Hz. Hüseyin’in Kerbala’daki kıyamı kadar önemli bir meseledir. Aslında iki güzelin yaptığı birbirinden netice itibari ile farklı değildir.

– Biri canını, kanını ümmetin dirilişinin kefareti olarak vermiş, diğeri hayatını, ömrünü ümmetin dirilişine vesile olsun diye feda etmiştir.

– Sahabeyi sahabe yapan en önemli vasıf teslimiyetti. Onlar Allah ve Resulü’ne öyle teslim olmuşlardı ki, Efendimiz (sas) yürü dedi yürüdüler, kal dedi kaldılar, yat dedi yattılar, öl dedi öldüler.

– İşte Hz. Hasan’ın yaptığı budur; yerinde kalmış, dostların eleştirilerine, cahillerin kınamasına, düşmanların alaylarına muhatap olmasına rağmen kendini ümmetin selametine feda etmiştir. Ümmetin vahdetinin öyle laf ile olmayacağını âleme göstermiştir.

– Vahdetten mi bahsediyorsun; gelin birleşelim diyemezsin. Bu söz vahdet isteyenin sözü değildir. Ya nedir? Hak senin olmasına rağmen, yüzde yüz hak sahibi sen olmana rağmen geliyorum birleşelim dersen vahdeti istemiş olursun.

– Efendimiz (sas) vefat ettiğinde Hz. Hasan kaç yaşında idi? 8 yaşlarında idi; Hz. Hüseyin ondan bir yaş küçük olduğu için 7 yaşlarında idi. Dolayısı ile Hz. Hasan, Hz. Ebu Bekir döneminin sonlarında 10,5, Hz. Ömer’in döneminin sonlarında 21-22 yaşlarında idi.

– Hz. Ebû Bekir, onun için: “Ey dedesi Nebiye benzeyen, babası Ali’yi benzemeyen” derdi.

– Hz. Ömer ve Hz. Osman dönemlerinde Hz. Hasan…

– Babasının hilafetindeki hayatı…

– Hz. Ali’nin şehadeti ve Hz. Hasan’ın halife olarak seçilmesi..

– Gelişen olaylar ve Hz. Hasan’ın barış teklifini kabul etmesi…

– Hz. Hasan, Medâin’e dönerek hilâfeti Muâviye’ye teslim etmek için belirlediği şartları Abdullah b. Âmir’e bildirmek zorunda kaldı.

İleri sürdüğü şartlar şunlardır:

1. İntikam için Iraklılar’dan hiç kimse tutuklanmayacaktır.
2. Milliyetine bakılmaksızın herkes emniyet içinde olacaktır.
3. İşlenmiş suçların tamamı affedilecek, kimseye bu manada hesap sorulmayacaktır.
4. Ahvaz’ın (bir bölge ismidir, şu an İran toprakları içerisindedir) haracı yıllık olarak kendisine (Hz. Hasan’a) ödenecektir.
5. Kardeşi Hüseyin’e 2 milyon dirhem verilecektir.
6. Hâşimoğulları’na da Abdüşemsoğullarına (Ümeyye) gösterilen yakınlık gösterilecek ve aynı ihsanlarda bulunulacaktır.
7- Hutbelerde, sokaklarda Hz. Ali’ye ve Ehli Beyt’e sebedilmesi yasaklanacaktır.
8- Muaviye’nin vefatının ardından hilafet Hz. Hasan’a, eğer o günler Hasan vefat etmişse Hz. Hüseyin’e tevdi edilecektir. İbn Hacer el-Heytemî’ye göre bu son madde şu şekildedir: “Muâviye kendisinden sonra yerine kimseyi tayin etmeyecek, bu iş ondan sonra müslümanların şûrası ile tespit edilecektir.”

– Muaviye’nin komutanı olan Abdullah b. Âmir, Hz. Hasan’ın bu şartlarını Muâviye’ye götürdü. Muâviye, şartların hepsini kabul etti ve o yazılı metnin altını kendi eliyle imzalayarak mühürledive Hz. Hasan’a gönderdi.

– İslâm tarihinde Hicretin 41. yılına yapılan bu antlaşmadan dolayı “âmü’l-cemâa” (birlik yılı) denilmiştir.

– Hicretin 41. yılı Cemaziyelevvel ayında yapılan bu devir teslim, iki ihbari gaybinin de gerçekleştiğinin haberi idi. Neydi bu iki ihbari gaybi?

Bunlardan birinci şu idi: “Hiç şüphe yok ki, benim bu oğlum bir seyittir. Umulur ki, Allah onun sayesinde iki büyük mü’min grubunu barıştıracaktır.” (Buhârî, Fiten,, 20, Sulh, 9; Ebu Davud, Sünne, 12…)

Kütüb-i Sitte ricalinin diğerlerinin (Buhari ve Ebu Davud dışındakilerin) rivayet ettiği metinde ise Allah Resûlü bir gün hutbede Hz. Hasan’a işaretle şöyle demişti: “Bu benim evladım Hasan, o seyyiddir. Allah (cc) onunla iki büyük cemaatı birbiriyle sulh ettirecek, yani barıştıracaktır.”

– İkincisi ise şu idi: Efendimiz (sas) başta Ahmed b. Hanbel’in el-Müsnedi’nde, Ebu Davud’un Sünen’inde, Tirmizi’nin Sünen’inde buyurur ki: “Benden sonra hilafet otuz yıl sürer, sonra krallık yani saltanat başlar/ başka bir rivayette ceberrut, kan emici saltanat başlar!” (bk. Ebu Davud, Sünnet, 8; Tirmizî, Fiten, 48; Ahmed b. Hanbel, 4/272; 5/220, 221)

– Bakıyoruz tarihlere; Hz. Ebu Bekir’in hilafet süresi, 2 yıl 3 ay; Hz. Ömer’in hilafet süresi 10 yıl 6 ay, Hz. Osman’ın hilafet süresi tam 12 yıl, Hz. Ali’nin hilafet süresi 4 yıl 9 ay; toplam; 29 yıl altı ay…

– Hz. Ali’nin şehit edilip Hz. Hasan’ın hilafet geçmesi ve hilafeti Muaviye’ye devretmesi de tam 6 ay, üç gündür, yada 5 gündür; ne yaptı; toplam 30 yıl…

– İran’ın fatihi Sa’d b. Ebi Vakkas, Şam’da Muaviye’nin yanına girince; “Esselamu Aleyke Eyyühe’l-Melik” demişti. Muaviye, “Ey Ebu İshak! Neden bana böyle selam veriyorsun, Eyyühe’l-Emire’l Müminin desene” dediğinde, Sa’d b. Ebi Vakkas şöyle diyecekti: “Sen halife değil, kralsın!”

– Ne diyordu kınayıcılar; “Sen Muaviye ile antlaşma yaparak çok utanılacak bir iş yaptın?” Hz. Hasan buna nasıl cevap veriyordu: “El-Ar, hayrun mine’n-nar/ Utanmak ateşten daha hayırlıdır!”

– Hz. Hasan’a yaşadığı dönemde birçok lakap verilmiştir. Lakaplarından biri Mücteba; yani seçilmiş, seçkin kılınmıştır. Biri Taki yani günahtan çokça kaçınandadır. Biri Zeki yani çok zeki ve akıllıdır. Biri sıbt yani torundur. Biri de, Mıtlak yani çok boşayandır. Birçok evlilik yapmış yaparken de dört hanımdan fazlasını bir anda tutma yasağı olduğu için ne yapmıştır, eskileri boşamış yenileri ile evlenmiştir.

– Bazı tarih yazarları Hz. Hasan’ın evliliklerinin 100’ün üzerinde olduğunu, bazılarının ise 250-300 cariyesi olduğunu söylerler. Bu doğru değil, tespit edebildiğimiz kadarı ile Hz. Hasan 13 evlilik yapmış, bu evliliklerden 12 oğlu, 5’de kızı olmuştur. Oğullarından Hasan el-Müsenna ile Zeyd’den soyu devam etmiştir. Biliyorsunuz bu soya Şerif deniyor.

– “Ben asla dedemin adını ticarette kullanmam, şu andan sonra da senin malını da almam!”

– Zehirlenişi ve şehadeti…

(3579)