Bereketin Sahâbicesi; Enes b. Mâlik

Muhammed Emin Yıldırım Hocamızın “Hadis Kahramanları” üst başlığında, Sahabenin hadis anlayışını müksirûn denilen çokca Hadis rivayet etmiş Sahabe efendilerimizin üzerinden anlattığı Hadis Medresesi derslerinin dördüncüsü gerçekleştirildi. Hocamız bu dersinde “Bereketin Sahâbicesi; Enes b. Mâlik” konusunu işledi.

Dersten Notlar:

“Dilinden korunmadıkça hiçbir kul, gerçek manada Allah’tan korkmuş olamaz.” (Ahmed b. Hanbel, Kitabü’z-Zühd, 259)

“Kulun kalbi doğru olmadıkça imanı doğru olmaz. Dili doğru olmadıkça da kalbi doğru olmaz. Komşusu şerrinden emin olmadıkça cennete giremez.” (Ahmed b. Hanbel,  el-Müsned, 12800; Taberani, Mucemü’l-Kebir, 10408)

“Duyduğuma göre kıyamet günü peygamberler tebliğ konusunda nasıl sorguya çekileceklerse, aynı şekilde peygamber varisleri olan âlimler de sorguya çekileceklerdir.” (İbn Abdilberr, Câmi’u Beyâni’l-İlmi ve Fadlihi, 1/149)

“Ali ile Osman’ın sevgisinin bir müminin kalbinde birlikte bulunamayacağını söylüyorlar. Vallahi yalan söylüyorlar. Allah onların her ikisinin sevgisini de kalplerimizde birlikte bulundurmaktadır.” (İbn Sa’d, Tabakât, 5/356)

Enes b. Mâlik (ra), diğer Hadis kahramanlarına göre Hz. Peygamber (sas) ile Medine’de daha fazla beraber olmuştur.

Enes b. Mâlik (ra), diğer Hadis kahramanlarına göre en uzun ömürlü olanıdır.

Ebû Hüreyre (v. 58/678) -> Medine – Baki Kabristanlığı

Abdullah b. Ömer (v.73/692) -> Mekke -Tenim Mescidi Yakınları

Enes b. Mâlik  (v.93/711,712) -> Basra/Irak – Basra Kabristanlığı

Hz. Aişe (v. 58/678) -> Medine – Baki Kabristanlığı

Abdullah b. Abbâs (v. 68/687-88) -> Taif/S.Arabistan – Kendi adıyla bilinen Mescid yakınlarında

Câbir b. Abdullah (v. 78/697) -> Medine – Baki Kabristanlığı

Ebû Saîd el-Hudrî (v. 74/693-94) -> Medine – Baki Kabristanlığı

Abdullah b. Mes‘ûd (v. 32/652-53) -> Medine – Baki Kabristanlığı

Abdullah b. Amr (v. 65/684-85) -> Fustat/Kahire/Mısır – Amr b. As camisinin yanı

“Benden başka [Mescid-i Aksa ve Mescid-i Harâm’dan ibaret olan] her iki kıbleye doğru da namaz kılan kimse kalmadı.” (İbn Sa’d, Tabakât, 5/346)

Ali b. Muhammed diyor ki: “Enes b. Mâlik’e vardım ve “Sen Allah Resûlü’nün sahâbîlerinden geriye kalan en son kişisi misin?” diye sordum. O da Araplardan bir grup [bu zamana kadar] hayatta kalmıştır. Ancak onun sahâbîlerine gelince, ben geriye kalan hayattaki en son kişiyim.” dedi.

Ashab ve Ashab-ı Nebi ayrımı?

Tabiin neslinin imamlarından İmam Katade şunu rivayet etmektedir: “Enes b. Malik vefat ettiği zaman dönemin meşhur âlimlerinden Muvarrık el-Icli: “Bugün ilmin yarısı gitti” dedi. ‘Bu nasıl olur?’ diye sorduklarında ise cevaben şöyle dedi: “Biz hangi rivayeti duysaydık hemen ona arz ederdik. O da rivayeti dinledikten sonra ya tasdikler, ya red eder, ya sessiz kalırdı. Bundan dolayı ne zaman biri hadis konusunda bir şey dese; “Hadi gelin bu rivayeti Hz. Peygamber’den dinleyen birisine arz edelim” derdik.

En son vefat eden sahâbî: Ebü’t-Tufeyl Âmir b. Vâsile b. Abdillâh el-Leysî (v.100/718-19) Hz. Enes’ten 7 yıl sonra vefat etmiştir.

Enes b. Malik (ra) bir muhaddis, bir müfessir, bir muhakkik, bir müçtehid, bir muallim, bir mutallim…

Hz. Enes, Peygamber’den (sas) bir hadis rivayet ettiği zaman “[Allah Resûlü (sas) böyle dedi.] ya da buna benzer bir ifade kullandı.” derdi.  “fi ma kal, ev kema kal”

Enes b. Mâlik, Allah Resûlü’nden (sas) bir hadis nakletti. Bunun üzerine bir adam ona “Resûl’den bunu sen mi işittin?” dedi. Enes bu soruya çok öfkelendi ve dedi ki: “Hayır! Vallahi size hadis olarak söylediğimiz her sözü Allah Resûlü’nden (sas) duyduk. Ancak bazımız [doğrudan vasıtasız olarak Allah Resûlü’nden (sas) değil de] bazımızdan hadis naklediyor. Ama bazımız bazımızı suçlamıyor.”

Sâbit el-Bünânî geldi.” denildiği zaman Enes, “Cemîle! Bana elime süreceğim güzel bir koku getir! Zira Ümmü Sâbit’in oğlu geldiği zaman elimi öpmeden yakamı bırakmaz.” derdi. Sâbit ise [Enes’in eli için] şöyle derdi: “Allah Resûlü’nün (sas) elinin değdiği el!”

Enes b. Malik’i, bir ilim deryası haline getiren başta Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali olmak üzere, Hz. Fatıma, Muaz b. Cebel, Hz. Aişe, Üseyd b. Hudayr, Übeyy b. Ka’b ve daha niceleridir. Ya Enes b. Malik’in yetiştirdikleri? Bugün Tabiin ve Etba-ı Tabiin döneminden kimi tanıyorsanız, o Enes’in talebesidir. Hasan-ı Basri, Muhammed İbn Sirin, İmam Şa’bi, İmam Zühri, Ömer b. Abdulaziz, Ebû Kılâbe el-Cermî, Mekhûl b. Ebî Müslim, Katâde b. Diâme, Ebû Amr b. Alâ ve daha niceleri…

Enes b. Nadr: “Muhammed’in öldüğü bir dünyada yaşamanın ne anlamı var, Vallahi ben Uhud’un arkasında cennetin kokusunu duyuyorum!”

Topladığı ekşi bir bakla çeşidi sebebiyle kendisine “Ebû Hamza” künyesini Resûl-i Ekrem vermiştir.

Enes b. Malik bize hangi ahlakı vasfı daha gür bir seda ile duyurur? Adayış ahlakını!

Bir yerde Adayış diye bir şeyden söz ediliyorsa, orada; Adayan, Adanan ve Adanılan dan söz etmek gerekir.

Hz. Enes’in adanış sürecinde de bu üç husus vardır: Adayan, annesi Ümmü Süleym, adanan, Enes b. Malik, adanılan ise Efendimiz (sas)’dir.

“Ya Resulullah! Herkes sana bir hediye sundu. Benim sana sunacağım bir hediyem yok. Bende canımdan bir parça olan bu oğlumu sana hizmet etmesi için getirdim. Onu benden kabul buyur ve ona dua et.”

“Allah’ım! Sen onun malını ve neslini çoğalt ve ona bereket ihsan et.”

“Efendimiz (sas) bu duayı bana yaptıktan sonra ben neslimden tam 125 kişiyi gördüm ve onların büyük bir kısmını (nerede ise 100 kişiyi) kendi ellerimle defnettim. Herkes bahçesinden bir mahsul alırken, ben iki mahsul aldım. Neye elimi attımsa bereketlendi.”

“Ey Enes! Resulullah senin kulağına ne söyledi ve seni nereye gönderdi?’ Anneme dedim ki: ‘Anneciğim! O bir sır, Efendimiz (sas) bana kimselere söyleme dedi. Ben de kimselere söylemeyeceğim.” Bu söz karşısında Ümmü Süleym dedi ki: “Aferin benim Enesime! Sakın oğlum, ben dâhil hiç kimseye Resulullah’ın sırrını anlatma!”

“Sevdiğimi [Allah Resûlü’nü (sas) rüyamda] görmediğim hiçbir gece yoktur.”

Kimin bir çocuğu varsa onunla çocuklaşsın!” (Deylemî, III, 513)

Efendimiz (sas) on yaşındaki talebesi olan Enes’e, ya “Ya Büneyye!/Ey Yavrucuğum” yada “Ya Üneys/Ey Enescik!” diye hitap ederdi. Bazen de onunla şakalaşır ve: “Zü’l-Uzüneyn/ İki Kulaklı” (Tirmizi 4083) derdi.

“Beni zaten doktorum bu hale soktu? Bana şifa verecek olan beni yatağa düşürdü.”

“Kimin düşüncesi âhiret olursa, Allah ona gönül zenginliği verir, işlerini kolaylaştırır. İstemediği halde dünya nimetleri de verilir. Kim ahireti unutup sadece dünyayı düşünürse, Allah da fakirliği onun gözleri önüne diker, işlerini darmadağın eder. Dünyada ise ancak kendisine takdir edilen kadar verilir.” (Tirmizi, Sıfatü’l-Kıyame, 25)

(1480)