Amellere Değer Katan Azık: İhsan

Nebevî Miras derslerimizin bu haftaki konusu Kur’anî bir kavram olan ihsan idi. Muhammed Emin Yıldırım hocamız, “Amellere Değer Katan Azık: İhsan” serlevhasında, Hz. Peygamber (sas) ile kurulması gereken hukukun ihsan kavramı çerçevesinde nasıl ele alınması gerektiğini anlattı. Dersin en önemli mesajları, Resulullah’ın (sas) sünnetine ihsan ile sahip çıkmak, yapılan işin hakkını vermek ve işi en güzel şekilde yapma hassasiyetini ortaya koymak başlıklarındaydı.

Dersin Cümleleri

Serlevhamız: “Amellere Değer Katan Azık: İhsan”

“İnsanlar işlerini ihsanla yapmalarına göre değer kazanır.” (Hz. Ali)

İhsan kavramı, hüsn kökünden türetilmiş bir masdardır. Bu masdara, genel anlamda iki temel mana verilir:

Başkasına iyilik etmek

Yaptığı işi en güzel bir şekilde yapmak

Kur’ân-ı Kerîm’de ihsan kavramı, farklı farklı şeylere nispet edilerek 70’şi aşkın ayette kullanılmıştır. Bu kullanımlarda, ihsan kavramının Allah’a, Sahabe’ye, anne ve babaya ve başka insanlara nispet edilerek kullanıldığına şahit oluruz.

“Şüphesiz Allah her şeyde ihsanı farz kılmıştır.” (Müslim, Kitabü’s-Sayd, 11)

Allah için İhsan: Allah’ı görüyormuşçasına O’na kulluk etmek ve O’na ibadet etmektir. Biz O’nu görmüyorsak da O bizi görüyor.

Resulullah için İhsan: Allah Resulü’nün (sas) tebliğ ettiği her hakikate, en güzel karşılığı ortaya koyarak inanmak ve onlarla amel etmektir.

Sahabe için İhsan: Resullullah’tan (sas) miras alıp, kendilerinden sonraki nesillere aktardıkları Nebevî Miras’a sadakatle sahip çıkmak, onların rehberliğinde yürümeye gayret etmektir.

Anne ve baba için İhsan: Onları Allah’ın en büyük mükâfatı ve imtihanı olarak bilerek, meşru taleplerini yerine getirmek için azami derecede dikkat ederek yaşamaktır.

İnsanlar için İhsan: Her insanın başka bir insanın imtihanı olduğu hakikatini unutmadan, ilişkileri adalet üzerine tesis ederek, ama bazen Allah için hakkı olan şeylerden bile feragat ederek yürümektir.

“Muhakkak ki Allah, adaleti, ihsanı ve akrabaya yardım etmeyi emreder; çirkin işleri, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.” (Nahl, 90)

“İnsanlar iyilik yaparlarsa biz de iyilik yaparız, zulmederlerse biz de zulmederiz, diyen zayıf karakterli/şahsiyeti oturmamış kimseler olmayın. Bilakis iyilik yaptıklarında insanlara iyilik yapmayı, kötülük yaptıklarında ise onlara zulmetmemeyi alışkanlık hâline getirin.” (Tirmizi, Birr ve Sıla, 63)

Varlık için İhsan: Varlığı, Allah’ın insanın hizmetine sunduğu ama bir emanet olarak verdiği büyük bir ikram olarak kabul etmek ve her şeyi var edildiği yerde kullanmaya çalışmak, yani eşyayı yerinden etmemek üzere davranmaktır.

Aişe annemizin bize aktardığı bir rivayette, Efendimiz (sas) şöyle demektedir: “Yüce Allah, yaptığınız işi sağlam ve iyi yapmanızdan hoşnut olur.” (Beyhaki, Şu’abu’l-iman IV,334)

İtkan ve İhsan üzere yapılmış işler; Allah ve Resulü’nü memnun eder…

“Ey Abdurrahman! Benim men ettiğim ölünün üzerine bağıra, bağıra onda olmayan hasletleri sayarak yapılan ağlamadır. Yoksa bir merhametten olan gözyaşını ben men etmedim.”

“Gönül mahzun olur, göz yaşarır ama bu dilden Rabbimi hoşnut etmeyecek tek söz çıkmaz. Vallahi! Ey İbrahim! Bizler senin ayrılığınla çok mahzunuz.”

“Ey Uhud! Eğer bu gün İbrahim’in firakı ile bize çöken hüzün sana çökseydi, sen bu acıya dayanamaz paramparça olurdun!”

“Olmamış, kazdığınız mezarı düzeltin. Sizden biri bir iş yaptığında onu en güzel bir şekilde yapsın. Yüce Allah, yaptığınız işi sağlam ve iyi yapmanızdan hoşnut olur. Gerçi mezarın böyle olması ölüye ne bir zarar verir, düzgün olması da ne bir fayda sağlar, ama görenler düzgün değilse bundan rahatsız olurlar.”

Hayatı boyunca yaptığı her işin hakkını veren bir Peygamberimiz var, birde O’na (sas) ümmet olma iddiasında olan biz varız…

Kur’an Şairi Mehmet Âkif: “Vallahi adamların bir işleri var, bizim dinimiz gibi; ama bir dinleri var bizim işlerimiz gibi…”

Hakkını vermediğin her iş, bir sünnet ihlalidir…

Allah (cc) kullarını sevk eder, seçtiği alanlarda istihdam eder…

Sevmediğiniz bir işin asla hakkını veremezsiniz…

“Doğru ve emîn/güvenilir tâcir; peygamberler, sıddîkler ve şehitlerle beraberdir.”

“Allah tek bir ok sebebiyle üç kişiyi cennete koyar: 1- Onu yapan; yeter ki bunu hayır maksadıyla yapsın. 2- Oku atan. 3- Oku atacak olana ulaştıran.” (Ebu Davud, Cihad, 24)

Allah (cc) ne kadar nimet verdiyse, o nimet çerçevesinde mükellefiyet yükler…

“Ya Öğreten, ya öğrenen, ya dinleyen, ya da bunları (yani ilmi) seven ol. Fakat sakın beşincisi olma (yani bunların dışında kalma) helâk olursun.” (Mecmeu’z-Zevâid, I/122; Taberani, Mü’cemü’l-Evsat, II/406 )

Neden işlerimizin hakkını tam olarak veremiyoruz?

Her işi yapma arzusu, insanı bazen hiçbir iş yapmamaya sevk ediyor.
Bahanelere sarılma arzusu, insanı bazen kendi yaptığı işten soğutuyor.

Sünnetlerden bir tanesi de ihtisasa hürmettir.

Ebû’d-Derda’nın (ra) duası: “Allah’ım! Kalbimi dağınıklıktan koru!”

Şeddâd b. Evs, Kudüs’te Mescid-i Aksa’nın hemen yanı başında o bölgenin ilk Müslüman valisi olan Ubade b. Samit ile beraber o güzel belde de metfundur.

“Haberin olsun, Şam ve Beytülmakdis fethedilecek; inşallah sen ve senden sonra evlâdın oraların yöneticileri olacaksınız!” (Taberânî, VII, 289)

Şeddâd b. Evs’in rivayet ettiği hadislerin sayısı, mükerrerleriyle birlikte 50 civarındadır.

“Şüphesiz Allah her şeye ihsanı farz kılmıştır. O halde siz öldürdüğünüz vakit, öldürmeyi iyi yapın. Kestiğiniz zaman da kesmeyi iyi becerin. Her biriniz bıçağını bilesin ve kestiği hayvana zarar vermesin.” (Müslim, Kitabü’s-Sayd, 11)

Bir işin güzel ve sağlam yapılıp yapılmadığını nereden anlarız?

1- Yapılan işin, meşru ve helal dairede olması gerekir.
2- Yapılan işin, sevilmesi ve nimet olarak görülmesi gerekir.
3- Yapılan işin, kendisine ve başkalarına fayda sağlaması gerekir.
4- Yapılan işin, kural ve kaidelerine bağlı kalarak ortaya konması gerekir.
5- Yapılan işin, imkânlar ve şartlar çerçevesinde en iyisinin yapılması gerekir.

İhsan üzere yapılan her iş de sahibini muhsin kılar.

Muhsinlere verilen karşılıklar:

“Allah muhsinleri sever.” (Bakara, 195; Mâide, 13; Ali İmran, 134, 148)

“Allah muhsinlerle beraberdir.” (Ankebût, 69)

“Allah’ın rahmeti muhsinlere yakındır.” (A’raf, 56)

“Allah muhsin olanlara bol bol mükâfat verecektir.” (En’am, 84; A’raf, 161)

“Allah ‘muhsinlere müjdeler olsun’ demektedir.” (Hac, 37;Ahkâf, 12)

“Allah muhsinlerin ecrini asla zayi etmez” (Yûsuf, 90)

Sünnet’e ihsan ile ittiba etmek, insanı muhsinlerden kılar…

Muhsinlerin en temel vasıfları:

1- Takvayı kuşanmak ve her daim bunu korumak (Yusuf, 90)
2- Bollukta da darlıkta da infak etmek (Al-i İmran, 134)
3- Öfkeye hâkim olmak (Al-i İmran, 134)
4- Affetmek (Al-i İmran, 134)
5- Müsamahalı davranmak (Al-i İmran, 135)
6- Hatada ve kötülükte ısrar etmemek (Al-i İmran, 135)
7- Sabırlı olmak (Hûd 115)
8- Her türlü aşırılıktan sakınmak (Al-i İmrân, 147)
9- Doğru işlerde kararlılık göstermek (Al-i İmrân, 147)
10- Korkuları yenip cesaretli davranmak (Al-i İmrân, 147)

“Bu adamla benim durumum, bir adamla kendisinden kaçan devesinin durumu gibidir. İnsanlar devenin peşine düştükçe deve daha hızlı kaçmaya başlar. Adam, insanlara: ‘Siz devemi bana bırakın, ona sizden daha yumuşak davranırım ve ona nasıl yaklaşılacağını sizden daha iyi bilirim’ dedi. Sonra devesinin önüne geçti ve bir tutam ot alarak ona gösterdi. Deve onu yemeğe gelince de yakalayıp semerini vurdu ve üzerine bindi. Eğer bedevî o sözü söylediği zaman, sizi bıraksaydım da onu öldürseydiniz o cehenneme giderdi…’’ (Kadı İyaz, eş-Şifa, I, 110-111)

“Ölümün bir dehşet anı vardır. Bir kardeşinizin ölüm haberi size geldiğinde, ‘İnne lillahi ve inna ileyhi raciun/Muhakkak Allah’tan geldik ve yine muhakkak O’na döneceğiz’ ve ‘Şüphesiz biz Rabbimize çevriliyoruz/Ve inna ila rabbüna le münkalibun!’ deyin, dedi. Sonra şöyle dua etti: “Ey Allah’ım! Onu muhsinlerden yaz! Kitabını illiyinden eyle! Geride kalanlarını iyilerden eyle! Allah’ım! Onun vesilesi ile bizleri sevap kazanmaktan mahrum etme ve ondan sonra da bizi fitnelerden/imtihanlardan koru!” (Heysemi, Mecmau’z-Zevaid, 4/367)

(2069)