Zulüm ve Zalim / Buhari

Zulümler ve Gasb Bölümü

وَقَوْلِ اللَّهِ تَعَالَى : { وَلَا تَحْسَبَنَّ اللَّهَ غَافِلًا عَمَّا يَعْمَلُ الظَّالِمُونَ إِنَّمَا يُؤَخِّرُهُمْ لِيَوْمٍ تَشْخَصُ فِيهِ الْأَبْصَارُ مُهْطِعِينَ مُقْنِعِي رُءُوسِهِمْ } رَافِعِي الْمُقْنِعُ وَالْمُقْمِحُ وَاحِدٌ

Sakın, Allah’ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! Allah, onları ancak gözlerin dehşetle bakakalacağı bir güne erteliyor. O gün başlarını dikerek (çağırıldıkları yere doğru) koşarlar… (İbrahim 14/42-43)

Âyetteki “Mukniî ruûsihim” “Râfiî ruûsihim”; yani “Başlarını dikerek” demektir. “el-Mukniu” “ve’l-Mukmihu” ikisi de aynı manaya gelmektedir.

بَاب قَوْلِ اللَّهِ تَعَالَى : { أَلَا لَعْنَةُ اللَّهِ عَلَى الظَّالِمِينَ }
… Biliniz ki, Allah’ın lâneti zalimler üzerinedir. (Hûd 11/18)

1 – حَدَّثَنَا مُوسَى بْنُ إِسْمَاعِيلَ حَدَّثَنَا هَمَّامٌ قَالَ أَخْبَرَنِي قَتَادَةُ عَنْ صَفْوَانَ بْنِ مُحْرِزٍ الْمَازِنِيِّ قَالَ بَيْنَمَا أَنَا أَمْشِي مَعَ ابْنِ عُمَرَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمَا آخِذٌ بِيَدِهِ إِذْ عَرَضَ رَجُلٌ فَقَالَ كَيْفَ سَمِعْتَ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَقُولُ فِي النَّجْوَى فَقَالَ سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَقُولُ: إِنَّ اللَّهَ يُدْنِي الْمُؤْمِنَ فَيَضَعُ عَلَيْهِ كَنَفَهُ وَيَسْتُرُهُ فَيَقُولُ أَتَعْرِفُ ذَنْبَ كَذَا أَتَعْرِفُ ذَنْبَ كَذَا فَيَقُولُ نَعَمْ أَيْ رَبِّ حَتَّى إِذَا قَرَّرَهُ بِذُنُوبِهِ وَرَأَى فِي نَفْسِهِ أَنَّهُ هَلَكَ قَالَ سَتَرْتُهَا عَلَيْكَ فِي الدُّنْيَا وَأَنَا أَغْفِرُهَا لَكَ الْيَوْمَ فَيُعْطَى كِتَابَ حَسَنَاتِهِ وَأَمَّا الْكَافِرُ وَالْمُنَافِقُونَ فَيَقُولُ الْأَشْهَادُ { هَؤُلَاءِ الَّذِينَ كَذَبُوا عَلَى رَبِّهِمْ أَلَا لَعْنَةُ اللَّهِ عَلَى الظَّالِمِينَ }

Safvân b. Muhriz el-Mâzinî şöyle anlattı: Bir keresinde Abdullah b. Ömer’le elele yürürken birisi geldi İbn Ömer’e: Resûlullah’ın (s.a.) necvâ (gizli konuşma) hakkındaki açıklaması nasıldı? dedi. İbn Ömer şöyle dedi: Resûlullah şöyle buyurdu: “Allah kıyamet günü mümini yaklaştırır, onu şefkat kanadı ve koruma perdesiyle örter ve: (Ey kulum, işlediğin) filan günahı biliyor musun? Filan gü¬nahı biliyor musun? diye sorar. Mümin kul: Evet Ya Rabbi! diye bütün günahlarını itiraf etti¬ği ve helak olduğuna kanaat geldiği zaman Allah: (Ey kulum) aleyhindeki bu günahları dünyada halktan gizle¬dim. Bugün de affediyorum! buyurur. Müminin amel defteri kendisine verilir. Kafirlere, münafıklara gelince onlar için birçok şahit: İşte bunlar Rablerine ortak uydurarak yalan söyleyenlerdir. Haberiniz olsun ki, Allah’ın laneti zalimler üzerinedir, derler”. (Buhârî, Mezâlim, 2, hadis: 2441)
Ravi Tanıtımı

1. Musa b. İsmail (ö. 223)
Musa b. İsmail el-Minkarî, Ebu Seleme et-Tebûzekî el-Basrî.

2. Hemmâm (ö. 163)
Hemmâm b. Yahya b. Dînâr el-Ezdî, Ebu Abdullah veya Ebu Bekr el-Basrî.

3. Katâde (ö. 117)
Katâde b. Diâme b. Katâde b. Aziz b. Amr b. Rebia.

4. Safvân b. Muhriz el-Mâzinî (ö. 74)
Safvân b. Muhriz b. Ziyâd el-Mâzinî, Ebu Abdullah el-Basrî.

5. İbn Ömer (ö. 72, 73, 74)
Abdullah b. Ömer b. el-Hattâb el-Kureşî el-Adevî.
بَاب أَعِنْ أَخَاكَ ظَالِمًا أَوْ مَظْلُومًا

Kardeşine Zalimken de, mazlumken de yardım et

2 – حَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ حَدَّثَنَا مُعْتَمِرٌ عَنْ حُمَيْدٍ عَنْ أَنَسٍ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ قَالَ : قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: انْصُرْ أَخَاكَ ظَالِمًا أَوْ مَظْلُومًا قَالُوا يَا رَسُولَ اللَّهِ هَذَا نَنْصُرُهُ مَظْلُومًا فَكَيْفَ نَنْصُرُهُ ظَالِمًا قَالَ تَأْخُذُ فَوْقَ يَدَيْهِ

Enes’den (r.a.) rivayet edildiğine göre Resûlullah (s.a.) şöyle buyurdu: “Zalim de olsa mzlum da olsa kardeşine yardım et” buyurdu. Sahâbîler: Ya Resûlallah! Mazluma yardım edelim. Fakat zalime nasıl yardım ederiz? diye sordular. Resûlullah: “Zalimin zulmüne engel olursun” buyurdu. (Buhârî, Mezâlim, 4, hadis: 2444)
Ravi Tanıtımı

1. Müsedded (ö. 228)
Müsedded b. Müserhed b. Müserbel.

2. Mu`temir (ö. 187)
Mu`temir b. Süleyman b. Tarhân et-Teymî, Ebu Muhammed el-Basrî.

3. Humeyd (ö. 142 veya 143)
Humeyd b. Ebi Humeyd et-Tavîl, Ebu Ubeyde el-Huzâ`î mevlahum, el-Basrî.

4. Enes (ö. 91)
Enes b. Mâlik en-Nadr b. Damdam, Ebu Hamza el-Ensârî el-Hazrecî.
بَاب الِاتِّقَاءِ وَالْحَذَرِ مِنْ دَعْوَةِ الْمَظْلُومِ

Mazlumun Duasından Korkulması ve Sakınılması

3 – حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ مُوسَى حَدَّثَنَا وَكِيعٌ حَدَّثَنَا زَكَرِيَّاءُ بْنُ إِسْحَاقَ الْمَكِّيُّ عَنْ يَحْيَى بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ صَيْفِيٍّ عَنْ أَبِي مَعْبَدٍ مَوْلَى ابْنِ عَبَّاسٍ عَنْ ابْنِ عَبَّاسٍ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمَا أَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ بَعَثَ مُعَاذًا إِلَى الْيَمَنِ فَقَالَ: اتَّقِ دَعْوَةَ الْمَظْلُومِ فَإِنَّهَا لَيْسَ بَيْنَهَا وَبَيْنَ اللَّهِ حِجَابٌ

İbn Abbâs’tan (r.a.) şöyle rivayet edilmiştir: Peygamber (s.a.) Muâz b. Cebel’i Yemen’e gönderirken şöyle buyurdu: “Ey Muâz! mazlumun duasından sakın. Çün¬kü onunla Allah arasında hiçbir en¬gel yoktur”. (Buhârî, Mezâlim, 9, hadis: 2448)
Ravi Tanıtımı

1. Yahya b. Musa (ö. 240)
Yahya b. Musa b. Abdirabbih b. Sâlim el-Haddânî, Ebu Zekeriyya el-Belhî.

2. Veki` (ö. 196)
Veki` b. el-Cerrâh b. Muleyh b. Adiy er-Ruâsî el-Kûfî.

3. Zekeriyya b. İshak el-Mekkî (ö. ?)
Zekeriyya b. İshak el-Mekkî.

4. Yahya b. Abdullah b. Sayfiy (ö. ?)
Yahya b. Abdullah b. Muhammed b. Sayfiy

5. Ebu Ma`bed Mevlâ İbn Abbas (ö. 104)
Nâfiz Ebu Ma`bed el-Hicâzî. İbn Abbas’ın azatlısıdır.

6. İbn Abbas (ö. 68, 69, 70)
Abdullah b. Abbas b. Abdulmuttalib b. Hâşim el-Kureşî.
بَاب مَنْ كَانَتْ لَهُ مَظْلَمَةٌ عِنْدَ الرَّجُلِ فَحَلَّلَهَا لَهُ هَلْ يُبَيِّنُ مَظْلَمَتَهُ

Haksız Olarak Alınan Bir şeyden Dolayı Helallık İsterken Aldığı Şeyi Söylemek Gerekir mi?

4 – حَدَّثَنَا آدَمُ بْنُ أَبِي إِيَاسٍ حَدَّثَنَا ابْنُ أَبِي ذِئْبٍ حَدَّثَنَا سَعِيدٌ الْمَقْبُرِيُّ عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ قَالَ
قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ كَانَتْ لَهُ مَظْلَمَةٌ لِأَخِيهِ مِنْ عِرْضِهِ أَوْ شَيْءٍ فَلْيَتَحَلَّلْهُ مِنْهُ الْيَوْمَ قَبْلَ أَنْ لَا يَكُونَ دِينَارٌ وَلَا دِرْهَمٌ إِنْ كَانَ لَهُ عَمَلٌ صَالِحٌ أُخِذَ مِنْهُ بِقَدْرِ مَظْلَمَتِهِ وَإِنْ لَمْ تَكُنْ لَهُ حَسَنَاتٌ أُخِذَ مِنْ سَيِّئَاتِ صَاحِبِهِ فَحُمِلَ عَلَيْهِ
قَالَ أَبُو عَبْد اللَّهِ قَالَ إِسْمَاعِيلُ بْنُ أَبِي أُوَيْسٍ إِنَّمَا سُمِّيَ الْمَقْبُرِيَّ لِأَنَّهُ كَانَ نَزَلَ نَاحِيَةَ الْمَقَابِرِ قَالَ أَبُو عَبْد اللَّهِ وَسَعِيدٌ الْمَقْبُرِيُّ هُوَ مَوْلَى بَنِي لَيْثٍ وَهُوَ سَعِيدُ بْنُ أَبِي سَعِيدٍ وَاسْمُ أَبِي سَعِيدٍ كَيْسَانُ

Ebu Hüreyre’den (r.a.) rivayet edildiğine göre Resûlullah (s.a.) şöyle buyurdu: “Üzerinde kardeşinin nefsine veya malına tecâ¬vüzden doğmuş bir hakk bulunan kimse, dînâr ve dirhem bulunma¬yan kıyamet günü gelmeden önce, helallık istesin. (Helâllaşılmadığı takdirde) zalimin salih ameli bulunursa, ondan zâlimin zulmü miktarı alınıp mazluma verilir. Eğer sevapları bulunmazsa, mazlumun günahlarından alınıp zalime yüklenir”
Ebû Abdillah şöyle dedi: İsmail b. Ebî Üveys: Makburî kabirlere yakın bir yerde oturduğu için bu isimle isimlendiril¬di, dedi. Ebû Abdillah dedi ki: Seneddeki Saîd el-Makburî, Leys oğulları’nın azatlısıdır. O Saîd b. Ebî Saîd’dir. Ebû Saîd’in ismi ise Keysân’dır. (Buhârî, Mezâlim, 10, hadis: 2449)
Ravi Tanıtımı

1. Âdem b. Ebi İyâs (ö. 220, 221)
Âdem b. Ebi İyâs Abdurrahman b. Muhammed, Ebu’l-Hasen el-Askalânî.

2. İbn Ebi Zi’b (ö. 158, 159)
Muhammed b. Abdurrahman b. Muğîre b. el-Hâris b. Ebi Zi’b el-Kureşî el-Âmirî el-Medenî.

3. Saîd el-Makburî (ö. 123, 125)
Saîd b. Ebi Saîd Keysân el-Makbûrî, Ebu Saîd el-Medenî.

4. Ebu Hüreyre (ö. 57, 58, 59)
Abdurrahman b. Sahr b. Âmir b. Zi’ş-Şerrî b. Tarîf b. Attâb ed-Devsî.

(1158)