Ulvî Bir Vazife Tebliğ

Muhammed Emin Yıldırım Hocamız, bu haftaki Cumartesi Derslerinde “Ulvî Bir Vazife Tebliğ” başlığında, tebliğin bir Müslüman’ın hayatında olması gereken yerini, değerini ve bunun usul ve üslubunu çok önemli mesajlarla anlattı.

Dersten Cümleler

“Teâlâ nu’min saaten/Gel bir saat Rabbimize iman edelim.”

“Allah, Abdullah b. Revâha’ya rahmet etsin.”

Ulvî: Yüksek, yüce ve değerli

Vazife: Yükümlülük, sorumluluk ve mükellefiyet

Tebliğ: Ulaştırma, duyurma ve kavuşturma

1-Tebliğ, tüm vazifelerin ve görevlerin en değerlisi ve en yücesidir.
2-Tebliğ, bir Müslüman için ne bir meslek, ne uzmanlık isteyen bir iş; bilakis aslî görevlerinden biridir.
3-Tebliğ, şartlara ve durumlara göre, usul ve üslubu gözetilerek yapılması gereken bir vazifedir.
1-Tebliğ, tüm vazifelerin ve görevlerin en değerlisi ve en yücesidir

Bu vazifenin değerli ve yüce olması anında insanı şu sorgulamaya götürmelidir.

1- Ben ne kadar bu vazifenin adamıyım?
2- Ben ne kadar bu işi temsil edecek bir ağırlığa sahibim?
3- Ben ne kadar kabiliyetim ile bu işe omuz verebilirim?

Tebliğ insanı en başta kendine tebliğci olmalıdır.

2-Tebliğ, bir Müslüman için ne bir meslek, ne uzmanlık isteyen iş; bilakis aslî görevlerinden biridir.

Vazife asli iş, meslek arızi iştir. Vazife süreklilik ister, meslek ise emeklilik bekler.

“Haticem artık uyku zamanı bitti!”

“Şahit ol ya Rab! Şahit ol ya Rab! Şahit ol Ya Rab!”

“Allah’ım! İslam devleti genişledi, Müslümanların sayısı arttı, benim ise gücüm zayıfladı, artık beni huzuruna al ve iki dostuma beni kavuştur.”

“Yarın sancağı, öyle birine vereceğim ki, Allah ondan razı, o da Allah’tan razıdır. İnşallah Allah onun eliyle fethi bizlere nasib edecektir.”

Hz. Ömer: “O gün istediğim kadar hiçbir zaman komutanlık istemedim.”

“Al bu sancağı! Allah sana fethi nasip edinceye kadar da durma, git onlarla çarpış!”

“Yavaş ol ey Ali! Allah’a yemin ederim ki, bir tek kişinin senin elin ile hidayete ermesi yüzlerce kızıl tüylü deveye sahip olmaktan daha hayırlıdır.”

“Bir insanın hidayetine vesile olmak, güneşin üzerinde doğup, battığı toprakların fethinden daha hayırlıdır.”

“Hayber, Hayber’den/ Hidayet, Hidayet’e…”

Hayber’deki tablodan alınması gereken dersler:

1- Hz. Ali’nin itaat tavrının örnekliği
2- Efendimiz’in (sas) hidayete yüklediği anlamın değeri
3- Bir insanın hidayetine vesile olmak böyle ise, bir insanın dalaletine vesile olmanın dehşeti.

“Ey Emire’l-Müminin! Bana Allah’ın varlığını ispat konusunda bir şeyler söyler misin?”

“Sabret kızım yakın bir zamanda Allah babanın adını yeryüzünde kıldan tüyden yapılan her çadıra, taştan kerpiçten yapılan her eve ya izzet ile ya zillet ile sokacaktır.”

“Allah babanın adını gece ve gündüzün hâkim sürdüğü her yere ulaştıracaktır.”

3- Tebliğ, şartlara ve durumlara göre, usul ve üslubu gözetilerek yapılması gereken bir vazifedir.

Üç şeyi hiçbir zaman unutmamalısın:

1- Muhatabın Mükerrem
2- Mesajın Mükemmel
3- Metodun Müceddid

Unutma :”Herkes her işi yapamaz ama, herkesin yapacağı bir iş vardır.”

“Size bir kısım insanlardan haber vereyim mi?” Enes diyor, hemen dikkat kesildik ve merakla “evet” dedik. Efendimiz (sas) dedi ki: “Onlar ne peygamber ne de şehittirler. Ancak kıyamet gününde peygamberler ve şehitler onların Allah katındaki makamlarına gıpta ederler. Onlar nurdan minberler üzerine oturmuşlardır, gelen geçen herkes onları tanırlar.”

Ashab-ı Kiram merakla: “Ya Resulullah! Onlar kimdirler ki, böyle bir mükâfatı elde etmişler? Efendimiz buyurdular ki: “Onlar Allah’ın kullarını Allah’a sevdiren ve Allah’ı da kullarına sevdiren kimselerdir. Onlar, yeryüzünde nasihatçi ve tebliğci olarak dolaşmış ve bunu yapmışlardır.”
Enes b. Malik: “Ya Resulullah! Allah’ı kullarına sevdirmeyi anladık! Peki, Allah’ın kullarını Allah’a sevdirmek nasıl olur?”

Efendimiz (sas) buyurdular ki: “Onlar insanlara Allah’ın sevdiği şeyleri emrederler, sevmediği şeylerden de sakındırırlar. İnsanlarda bunlara itaat edip, gereğini yerine getirince Allah azze ve cellede onları sever.”

“Nefis cümleden edna, vazife cümleden âlâ/Hizmet her şeyden yüce ama nefis her şeyden alçak!”

(1583)