Tenkit ve Tashihte Önemli Bir Çığır; Âişe bint Ebî Bekr

Muhammed Emin Yıldırım Hocamızın “Hadis Kahramanları” üst başlığında, Sahabenin hadis anlayışını müksirûn denilen çokca Hadis rivayet etmiş Sahabe efendilerimizin üzerinden anlattığı Hadis Medresesi derslerinin beşincisi gerçekleştirildi. Hocamız bu dersinde “Tenkit Ve Tashihte Önemli Bir Çığır Âişe Bint Ebî Bekir ” konusunu işledi.

Dersten Notlar:

Hz. Âişe (rh) annemizin Ümmü Abdullah künyesi ile künyelenmesi…

“Güzel huylar on tanedir: Doğru sözlü olmak, Allah’a itaat konusunda gücünü samimi bir şekilde göstermek, isteyene vermek, iyi davranışı ödüllendirmek, sıla-i rahîm bağlarını korumak, emaneti yerine getirmek, iyi komşuluk etmek, misafire iyi davranmak ve hayâlı olmak. Unutmayın hayâ bütün bunların başında gelir.” (el-Müttakî, Kenzü’l-Ummâl, 3/666)

(Ravi, 10 huy var diyor, ama birini söylemiyor.)

“Allah’ın rızasıyla insanları öfkelendiren kimseyi, Allah insanlardan korur. Allah’ın gazabıyla insanları hoşnut edeni ise Allah insanlara havale eder.” (Ahmed b. Hanbel, ez-Zühd, s. 205)

“Ben Peygamber’in hanımlarından on özellikle üstün tutuldum.”

Ona: Ey Müminlerin Annesi! Bunlar nelerdir?” diye soruldu. O da şunları söyledi:

1- İçlerinde benden başka bakire olan yoktu.
2- Benden başka anne-babası muhacir olan yoktu.
3- Allah Teâla benim suçsuz olduğumu gökyüzünden bildirdi.
4- Cibrîl ipek kumaş üzerine işlenmiş suretimi gökten getirip, Resûlullah’a (sas) ‘Onunla [Âişe] evlen! Muhakkak ki, o senin zevcendir.’ dedi.
5- Ben ve Resûlullah (sas) aynı kaptan yıkandık ve bu benden başkasına nasip olmadı.
6- Resûlullah (sas) namaz kılarken ben onun önünde uzanmıştım ve bunu benden başka hanımı yapmadı.
7- Resûlullah (sas) benimle iken vahiy inerdi ve bu da benden başka hanımlarına nasip olmadı.
8- Allah, Resûlullah’ın (sas) ruhunu teslim alırken O (sas) benim kucağımda idi.
9- Gece kalma sırası bende iken Resûlullah (sas) vefat etti.
10- Ve Resûlullah (sas) benim evime defnedildi. (İbn Sa’d, Tabakât, 10/63)

Başka âlimler de bu konuda bazı çalışmalar yapmışlardır. Onlardan bir tanesi, Zerkeşi’nin kitabı el-İcâbe’nin naşirlerinden Sa’id el-Efğani’dir. Bünyamin Erul hocanın Türkçe’ye çevirdiği el-İcâbe’nin arka tarafına ek olarak konan bir bölümde, el-Efğani, ‘Hz. Âişe’nin Kırk Özelliği’ diye bir bölüm eklemiştir…

Bu özelliklerden 5 tanesinin üzerinde biraz duralım:

1- Dünya ziynetleri ile Ahiret nimetleri arasında, hangisini seçmesi konusunda muhayyer bırakıldı, o ahiret nimetlerini seçti.

“Ey Peygamber! Eşlerine şöyle söyle: “Eğer dünya dirliğini ve süsünü [refahını] istiyorsanız, gelin size boşanma bedellerinizi vereyim de, sizi güzellikle salıvereyim. Eğer Allah’ı, Peygamber’ini ve ahiret yurdunu diliyorsanız, bilin ki, Allah, içinizden güzel davrananlar için büyük bir mükâfat hazırlamıştır.” (Ahzab, 28, 29)

2- Başta Teyemmüm ayet olarak bilinen Maide 6. ayet olmak üzere, kaç tane ayetin nüzul sebebi olmuştur.

Teyemmüm ayeti inince Ensar’ın ileri gelenlerinden Useyd b. Hudayr (ra) şöyle dedi: “Ey Ebû Bekir ailesi! Bu sizin ilk bereketiniz değil ki?”

3- Resûlullah (sas) hanımları içerisinden en fazla Hz. Âişe’yi, erkekler içerisinde de en fazla babası Hz. Ebû Bekir’i severdi.

Amr b. As’ın (ra) rivayet ettiği hadise…

“…Âişe’nin diğer kadınlara üstünlüğü tirit yemeğinin diğer yemeklere üstünlüğü gibidir.” (Buhârî, Enbiya, 34; Nesâî, Muaşeret, 3)

4- Annelerimiz içerisinden en fasih konuşanı, dili en güzel kullananı, hitabeti en güzel olanı oydu.

Musa b. Talha: “Âişe validemizden daha fasih kimseyi görmedim.”

Ahnef b. Kays: “Ben bu güne kadar, Ebû Bekir, Ömer, Osman, Ali ve diğer halifelerin hutbelerini dinledim, ama Âişe validemizin ağzından işittiğim konuşmadan daha beliğ ve daha güzel bir konuşmayı, başkasının ağzından işitmedim.” (Hâkim, el-Müstedrek, 4/11)

Hz. Ebû Bekir’in vefatından sonra onun kabrinin karşısında söyledikleri:

“Ey Babacığım! Allah senin yüzünü ak eylesin, güzel çabalarının karşılığını versin. Ayrılışınla dünyayı zelil ettin, varışınla da ahireti aziz kıldın. Resûlullah’tan (sas) sonra meydana gelen hadiselerden en acısı senin vefatındır. Ondan sonraki musibetlerin en büyüğü senin yokluğundur…

Hayatını yitirmenden küsmeksizin, hakkında verilen hükmü kınamaksızın, Allah’ın selamı senin üzerine olsun, sana selametler olsun ey babacığım!” (Kayravânî, Zehru’l-Adab, 1/33, 34)

5- Annelerimiz içerisinden en âlimi, en fakihi, en bilgini ve rey bakımından en iyi oydu.

İmam Zühri: “Şayet Hz. Âişe’nin ilmiyle, bütün hanımların ilmi mukayese edilse, Hz. Aişe’nin ilmi muhakkak hepsinden üstün olurdu.” (Hâkim, el-Müstedrek, 4/11)

Atâ b. Ebî Rebah: “Hz. Âişe, insanların geneli içerisinde en fakihi ve rey bakımından en iyisi idi.”(Hâkim, el-Müstedrek, 4/14)

İbn Abdilberr: “Hz. Âişe, yaşadığı dönemde şu üç ilimde zamanının tek otoritesi idi: Fıkıh, tıp ve şiir.” (İbn Abdilberr, el-İstiâb, 4/358)

Urve b. Zübeyr diyor ki: Hz. Âişe’ye bir gün dedim ki: “Ey Teyzeciğim! Ben senin durumunu düşünüyorum ve şaşırıyorum. Seni insanların en fakihi olarak buluyorum ve ‘Buna ne engel olacak ki, çünkü o Resûlullah’ın hanımı ve Ebû Bekir’in kızı’ diyorum. Yine seni Arap tarihi, nesepleri ve şiirlerinde âlim olarak buluyorum ve; ‘Buna ne engel olacak ki, çünkü babası Kureyş’in bu konuda allamesidir’ diyorum. Fakat seni tıp konusunda da bilgin bulunca bunun nereden geldiğine şaşırıyor, kalıyorum.” Bunun üzerine Âişe annemiz, yeğeninin elini tuttu ve şöyle dedi: “Ey Urvecik! Resulullah (sas) rahatsızlıkları çoğalınca Arap ve Acem doktorlar gelirlerdi ve O’na ilaç ve tedavi yöntemlerini anlatırlardı. Ben de onları dikkatle dinler, onların söylediklerini zihnime kaydederdim.” (Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 4/67)

Hz. Peygamber (sas): “Dininizin yarısını veya üçte birini şu Humeyra’dan alınız.”

Böyle birini nasıl anlatabiliriz ki?

Hz. Âişe (rh) annemizin hayatını birçok farklı açıdan ele alabiliriz:

Kur’an’ı ve Sünneti onun kadar içselleştirip, onun kadar anlayan çok az isim var ashap içerisinde…

Kur’an’ın her süresini, her ayetini, hatta her harfini en ince detaylarına kadar bilen birisi…

İffeti, namusu Kur’an tarafından tescillenmiş, hakkında onlarca ayet nazil olmuş, kendisi ise onlarca ayetin sebebi nüzulü olmuş, Cebrail Hücre-i Saadet’e gelince onun hanesine gelmiş, selam getirmiş, selamı işitmiş biri…

Resûlullah’ın (sas) hayatının her karesine ondan daha fazla vakıf biri yok…

Efendimiz’in (sas) kutlu sözlerinden tam 2210 tanesini bize ulaştırmıştır o… Onun diğer annelerimizden en büyük farklarından biri de rivayetlerinin bu düzeyde olmasıdır. Âişe annemiz 2210 hadis rivayet ederken, onu ikinci sırada takip eden annemiz Ümmü Seleme’dir, onun rivayetleri ise 378’dir. Sadece bu fark bile Aişe annemizin konumunu anlamamız açısından çok mühimdir.

O, sahabenin en âlimlerinden, en fakihlerinden, en müçtehitlerinden ve dirayetlilerindendir. Ebû Hureyre gibi, Abdullah b. Ömer gibi, Abdullah b. Abbas gibi her biri sahasında bir dağ bir dev olan bu isimlerin yanlışlarını düzeltmiş, onlara işin doğrusunu göstermiştir.

Mesruk b. Ecda’nın ifadesi ile: “Âişe annemiz, Allah’ın sevgilisinin sevgilisi idi.” Yani o, Hz. Ali’nin ifadesi ile “Haliletü Resulillah/Resulullah’ın Sevgilisi” idi. Hz. Hatice annemizden sonra, Efendimiz’in (sas) dünyasında bambaşka bir yeri olan bir annemiz idi.

Öyle birine konuk olacağız ki, 23 yıllık nübüvvet tarihinin tamamını, 2,5 yıl babası Hz. Ebû Bekir’in hilafet günlerinin tamamını, 10,5 yıl Hz. Ömer’in hilafet günlerinin tamamını, 12 yıl Hz. Osman’ın hilafet günlerinin tamamını, 5,5 yıl Hz. Ali’nin hilafet günlerinin tamamını yaşamış ve şahit olmuş birisi o…

Sıddık’ın kızı Sıddıka’ başlığında annemizin hayatına babası Hz. Ebû Bekir ile ilişkileri çerçevesinden baksak bir sürü tespit ortaya koyabiliriz.

Huri kızı Âişe’ desek, Efendimiz’in (sas) beyanı ile “Her kim Cennetten yeryüzüne inmiş bir hanıma bakmak istiyorsa Ümmü Ruman’a baksın” sözünün üzerinden anne-kız ilişkileri üzerinde dursak, yine aynı şekilde birçok bilgi ediniriz.

‘Yiğitlerin kardeşi Âişe’ desek, hicretin nazlı kızı ve Zatu’n-Nitakeyn lakablı Esma üzerinden, kahramanlığı dillere destan olan erkek kardeşi Abdurrahman üzerinden, Taif kuşatmasında yaralanıp şehit düşen diğer kardeşi Abdullah üzerinden, çok fırtınalı bir hayatın sahibi olan kardeşi Muhammed üzerinden nelere nelere şahit oluruz…

Ümmetin Annesi Âişe’ desek, onun nasıl ümmete analık yaptığını, ilim, irfan, dirayet, hikmet konusunda ne gibi izler bıraktığını anlatsak, yine aynı şekilde bir sürü önemli hadiseye şahit oluruz.

“Bir hanım olarak Âişe” desek, gerek Resûlullah (sas) ile bir hanım olarak münasebetlerine baksak, gerek o güzel hanenin diğer sakinleri olan annelerimiz ile münasebetlerine baksal neler neler görürüz.

Annemiz diyor ki: “Resulullah hayatı boyunca ne bir hanımına, ne bir cariyesine, ne de bir hizmetçisine bir fiske dahi vurmadı, kötü bir söz söylemedi, onları rencide etmedi.” Sünnet üzere yaşamak mı istiyorsunuz, sünneti ihya etmek mi istiyorsunuz, alın size bir sünnet…

“Ya Âiş! Dudağım, dudağının değdiği yere değsin istiyorum.”

“Mısırlı kadınlar Yusuf’u görünce onun güzelliğinden dolayı bıçaklarla ellerini kestiler, eğer onlar benim efendimi görselerdi, onun güzelliği karşısında o bıçakları sinelerine saplarlardı.”

Bir gün Efendimiz (sas) Âişe annemize dedi ki: “Ey Âişe! Ben senin konuşmandan hemen anlarım bana kızgın olup, olmadığını?” Âişe annemiz, bazen kızgın olduğu zamanlarda bile bunu belli etmemeye çalışırdı. Ama nasıl Efendimiz’in anladığını merak etmişti. Sordu: “Ya Resûlullah! Bunu nasıl anlıyorsun? Bunu nerden çıkarıyorsun?” Efendimiz (sas) dedi ki: “Ey Âişe! Eğer bana kızmışsan bir şey söylediğin zaman İbrahim’in Rabbine yemin olsun ki diyorsun, eğer benden hoşnutsan, Muhammed’in Rabbine yemin olsun ki diyorsun?”

Âişe annemiz bu ince düşüncenin fark edilişine bir yönü ile sevindi ve dedi ki: “Vallahi doğru Ya Resûlullah! Ancak şu andan itibaren sana söz veriyorum, bundan böyle senin isminin dışında bir ismi ağzıma almayacağım, ne kadar kızgın olursam olayım, yine de senin isminle yemin edeceğim. “

Asıl konumuz Tenkit ve Tashihte Önemli Bir Çığır Âişe bint Ebî Bekir

Hadis Külliyatına ve müktesabatına yapılan haksız eleştiri: “Senet tenkiti yapılmış, ama metin tenkiti yapılmamıştır.”

Bunun temelsiz olduğunun en büyük delili metin tenkidinin ta Sahabe döneminden itibaren yapıldığıdır, yapanlardan birinin de Hz.Âişe olduğudur.

Yine metin tenkidi konusunda İslam Tarihi’nde birbirinden değerli birçok çalışma yapılmıştır.

Mesela bu konuda şu kitaplara bakılabilir:

İbnu’l-Cevzî, Kitâbu’l-Mevzûât
Dumeyni, Makâyis Nakdi Mütûnu’s-Sünne
Mustafa el-Azamî, Menhecu’n-Nakd
Nureddin Itr, Menhecu’n-Nakd Inde’l-Muhaddsin

Türkçe olarak:

Tayyib Okiç, Bazı Hadis Meseleleri Üzerine Tetkikler
Selahatttin Polat, Metin Tenkidi Makaleleri 

Zerkeşi’nin el-İcabe kitabı bu sahada çok önemli bir kitaptır. Hz. Âişe validemizin üzerinden hadiste metin tenkidinin nasıl yapıldığını görmek isteyen bu kitaba bakabilir.

İmam Zerkeşi, Hz. Âişe annemizin Sahabe’den bazılarına 76 meselede tenkit getirdiğini o kitapta ortaya koyar. Âişe annemiz, Sahabe’nin Resulullah’tan duydukları hadisleri naklederken, onlara bazen karşı çıkmış, söylenen o rivayeti 6 farklı alana arz ederek, meselenin doğrusunu ortaya koymaya çalışmıştır.

Bu 76 meseleden 8’ini Kur’an’a, 32’sini Sünnet’e, 16’sını sahih hadislere, 9’unu akıl ve kanaatine, 8’ini tarihe, 3’ünü Arap diline arz ederek, tenkit ve tashih etmiştir.

Âişe annemiz duyduğu rivayetleri:

1- Kur’an’a arz etmesi
2- Sünnet’e arz etmesi
3- Hadislere arz etmesi
4- Tarihe ve Vakaya arz etmesi
5- Aklına ve Kanaatine arz etmesi
6- Mantık ve Dile arz etmesi…

– Kur’an’a arz etmesi

Hz. Osman’ın kızı Mekke’de vefat etmişti. Cenazeye Abdullah b. Ömer ve Abdullah b. Abbas’ta iştirak etmişlerdi. İnsanlar biraz sesli bir şekilde ağlamaya başladılar. O anda, Abdullah b. Ömer, Hz. Osman’a: “İnsanları susturmayacak mısın? Ben Resûlullah’tan şöyle işittim: “Ölü, ailesinin kendisine ağlamasından/yas tutmasından dolayı azap görür.” İbn Abbas’ta bu sözü duyunca, o da tasdikledi. Bu sözün Hz. Ömer tarafından kendilerine ulaştığını söylediler. Hz. Ömer yaralanınca kendisine ağlayan Suheyb-i Rumi’ye bunu söylediği hatırlattılar.

Daha sonra bu haber Âişe annemize ulaştı.

Âişe validemiz dedi ki: “Allah İbn Ömer’e rahmet eylesin. Hayır, Vallahi Resûlullah (sas) Allah’ın bir mümine, birisinin ağlaması sebebiyle azap edeceğini söylemedi. Lakin O (sas) şöyle buyurdu: “Allah ailesinin ağlaması sebebiyle kâfirin azabını artırır. (Yani o üzüntünün hiçbir faydası yoktur, çünkü iman yoktur) Sonra Âişe annemiz dedi ki: “Size bu hususta Kur’an yetmiyor mu? Kur’an demiyor mu; ‘Hiçbir günahkâr, başkasının günah yükünü yüklenmez.” (Necm, 38)

Hz. Âişe annemiz, Ebû Hureyre’nin şöyle bir rivayeti söylediğini duyar: “Resulullah (sas) uğursuzluk şu üç şeydedir: Evde, Kadında ve Atta”

Der ki: “Allah Ebû Hüreyre’yi ıslah etsin. O hadisin başını kaçırmış, Resulullah (sas) şöyle demişti: ‘Allah Yahudileri kahretsin, onlar şöyle derlerdi: Uğursuzluk şu üç şeydedir: Evde, Kadında ve Atta’ Ebû Hüreyre, hadisin başını işitmemiş, sadece sonunu işitmiştir.”

Bu rivayeti düzelttikten sonra uğursuzluk diye bir şey olmadığını Hadid Süresi’nin 22. Ayetini okuyarak ortaya koyuyor. O ayette Rabbimiz ne diyordu: “Yeryüzünde vuku bulan ve sizin başınıza gelen herhangi bir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce, bir kitapta yazılmış olmasın. Şüphesiz bu, Allah’a göre kolaydır.” (Hadid 22)

– Sünnet’e arz etmesi

Ebû Hüreyre’nin şu rivayetine karşı çıkmıştır. O dedi ki: “Resûlullah (sas) buyurdu ki: “Kadın, eşek ve köpek namazı bozar. Fakat önünde deve semerinin arka tarafındaki yaslanılan ahşap kadar bir şey bulunursa, bu onu korur.”

Bu rivayeti Annemiz duyunca: “Bizi eşeklere ve köpeklere mi benzettiniz, onlarla mı eş tuttunuz? Allah’a yemin ederim ki ben Resulullah (sas) önünde, sedirin üzerinde yatarken, O’nun namaz kıldığını gördüm. Bazen ihtiyacım oluyor, Resûlullah’ı rahatsız etmemek için oturmak istemiyordum ve ayakları arasından çıkıyordum.”

– Hadislere arz etmesi

Abdullah b. Ömer şunu rivayet etti: “Ansızın ölüm, müminlere bir gazaptır.”

Bu rivayet Âişe annemize ulaşınca: “Allah İbn Ömer’e rahmet eylesin, Resulullah (sas) öyle değil, şöyle dedi: Ani ölüm, müminler için bir kolaylık, kâfirler için ise bir azaptır.”

Ebû Hüreyre dedi ki: “Resûlullah şöyle buyurdu: ‘ Sizden birinizin, karnını irin ve kan ile doldurması, şiirle doldurmasından daha hayırlıdır.”

Bu rivayeti duyunca Âişe annemiz şöyle dedi: “Ebû Hüreyre hadisi iyi belleyememiş, ancak Resulullah (sas) şöyle buyurmuştu: “Sizden birinizin karnını irin ve kan ile doldurması, benim hicvedildiğim bir şiirler doldurmasından daha hayırlıdır.”

– Tarihe ve Vakaya arz etmesi

İbn Abbas, Resûlullah’ın (sas) kefenlenmesi ile alakalı şöyle dedi:

“Resûlullah (sas) ikisi yeni giysi (hülle) diğeri de üzerinde iken vefat ettiği gömleği olmak üzere Necran elbesi ile kefenlendi.”

Âişe annemiz bunu duyunca dedi ki: “Hayır öyle değil, ben kendim gördüm nasıl olduğunu? Resûlullah (sas) içinde gömlek ve sarık olmaksızın saf beyaz pamuktan mamul üç parça bez ile kefenlendi. Yeni giysiye gelince, bu konuyu insanlar karıştırdılar. Zira, Hz. Peygamber’in kefenlenmesi için yeni bir giysi satın alındı, ancak ihtiyaç kalmadığı için o kefen kullanılmadı. Hatta o kefeni kardeşim Abdullah aldı, ‘beni bununla kefenlersiniz’ diye onu yanında sakladı.”

– Aklına ve Kanaatine arz etmesi

Ebû Hüreyre şöyle dedi; Resûlullah (sas) buyurdu ki: “Bir kadın, bir kediye zulmettiği için ebediyen azap görecektir.”

Annemiz bunu duyunca şöyle dedi: “Allah Ebû Hüreyre’ye mağfiret etsin. Akıl var, mantık var; bir kedi için mümine bir kadına ebediyen azab olur mu? Bu kadın, kâfir idi; Resulullah (sas) kâfir olan kadın için böyle derdi; mümin olan biri böyle yaptığında suçunun karşılığını görecek, sonra yine cennete girecektir.”

– Mantık ve Dile arz etmesi

Bazıları Âişe annemize gelerek şöyle dediler: “Ey Müminlerin annesi! Biz Hac ve Umre esnasında Safa ile Merve arasında sa’y etmeyen kimseye bir şey gerekmez kanaatindeyiz. O ikisi arasında sa’y etmesek de olur!”

Âişe annemiz, Bakara 158’de geçen ayeti okudu ve o ayette geçen; “en yettavvefe bi himâ ve men tetavvaa hayran…” bölümünü dilsel olarak izah etti ve Safa ile Merve arasındaki tavafın tarihsel arka planına da vurguda bulundu.

Hz. Âişe’den (rh) şöyle rivayet edilmiştir:

“Bazı kişiler Rasulullah’a (sas) gelip kalplerinde duydukları vesveseden şikâyet ettiler ve şöyle dediler: “Ey Allah’ın Resûlü! Bazen kalbimizde öyle şeyler hissediyoruz ki bizden birinin gökyüzünden yere düşüp parçalanması onu anlatmasından daha iyidir.” Bunun üzerine Hz. Peygamber (sas) şöyle buyurdu: “İşte bu (hassasiyetiniz) katıksız/saf imândır.” (Ahmed bin Hanbel, el-Müsned, 20/20)

Bir adam Hz. Âişe’ye (rh) şöyle dedi: “Bazılarımız kendi kendine içinden konuşuyor. Eğer diliyle o içindekileri söylerse, ahireti gider. Eğer o içindekileri açığa çıkarılsa öldürülür.” dedi. Âişe validemiz, bunun üzerine üç defa tekbir getirdi ve şöyle dedi: “Resûlullah’a aynı soru soruldu. Resûlullah (sas) da üç defa tekbir getirdi ve şöyle dedi: “Ancak müminler imtihan edilir.” (İbn Hacer el-Askalani, İmân, 2981)

(1082)