Sadeliği Yıkan ve Sonu Azap Olan Bir Hastalık: Kibir

Nebevî Miras derslerimizin bu haftaki konusu kibirdi. Muhammed Emin Yıldırım Hocamız, “Sadeliği Yıkan ve Sonu Azap Olan Bir Hastalık Kibir” serlevhasının altında, kibrin nasıl kötü bir hastalık olduğunu, Kur’an’ın ve Hadislerin bu hastalık için ne gibi uyarılarda bulunduğunu, bu hastalığa müptela olanların neler yapmaları gerektiğini, örneklerle anlattı. Çok mühim mesaj ve uyarıları bizlerle paylaşan Hocamız, bu dersin tekraren dinlenilmesini bizlere tavsiye etti.

Dersten Cümleler

Ne olur özellikle bu dersi dinlerken aklınızda, falanca, filanca olmasın; direk kendi nefsiniz olsun…

Sözlükte “büyüklük” anlamına gelen kibir (kibr), tevazuun karşıtı olarak, “kişinin kendini başkalarından üstün görmesi ve bu duyguyla başkalarını aşağılayıcı davranışlarda bulunması”demektir.

Kibir kavramına, anlam itibari ile yakın olan birçok kelime ve kavram daha vardır. Mesela, onlardan bazıları şunlardır: Tekebbür, İstikbar, Ucb, İhtiyâl ve Huyelâ,  Fahr ve Tefâhur, Tahkir, Tecebbür, Tuğyan ve daha niceleri…

Tekebbür: Ameli büyüklenme; kibrin eyleme dönüşmesi
İstikbar: Meziyetleri ile övünme
Ucb: Kendini beğenme, yaptığı ibadetleri büyük görme
Gurur: Kendisinde olmayan şeylerle büyüklenme
İhtiyâl ve huyelâ: Büyüklenme ve böbürlenme
Fahr ve tefâhur: Övünme ve kendini öne çıkarma
Tahkir: Başkasını aşağılama
Tecebbür: Zorbalık
Tuğyan: Taşkınlık, haddi aşmak

Kur’an’da kibir kelimesi terim anlamıyla sadece bir âyette geçmektedir. (Mü’min 40/56)

Kur’an-ı Kerim’de kibir nasıl anlatılır?

1. Kibir/Büyüklenme, sadece ve sadece Allah’ın hakkıdır. (Haşr 59/23)

2. Kibir/Büyüklenme, sadece ve sadece Allah’ın bir sıfatıdır. (Câsiye 45/37)

“Kibriya benim ridâm, azamet ise benim ızârımdır. (yani benim elbisemdir) Bunlardan biri konusunda bana ters düşen kimseye muhakkak azap ederim.” (Müslim, Birr, 136; Ebû Dâvud, Libâs: 25)

3. Kibir/Büyüklenme, İblîs’in şeytanlaşmasına neden olan bir haldir. (Bakara 2/34)

4. Kibir/Büyüklenme, zalimlerin ve tağutların ortak hastalığıdır. (A‘râf 7/75-76; Sebe’ 34/31-33)

5. Kibir/Büyüklenme, yapanı Allah’ın azabına ve ateşine götürecek bir durumdur. (Zümer 39/72)

Üç çeşit kibirden bahsedilebilir:

1. Mahlûkun Halik’a karşı kibirlenmesi
2. Kulun şeriatlere ve o şeriatleri getiren elçilere karşı kibirlenmesi
3. Kulun başka bir kula karşı kibirlenmesi

Hadislerde kibir nasıl anlatılır?

1. Kibir, hakikati inkâr etmek, hakkı kabul etmemek ve insanları küçümsemektir.

Abdullah b. Mes’ûd’dan rivayetle, Resulullah (sas) şöyle buyurdu: “Kalbinde zerre kadar kibir olan kimse cennete giremez.” Bunu duyan bir sahabî: “Ama insan elbise ve ayakkabısının güzel olmasını arzu eder!” deyince, Peygamberimiz buyurdu ki: “Allah güzeldir, güzelliği sever.” dedi ve şunu ekledi: “Kibir ise hakikati inkâr etmek ve insanları küçük görmektir.”(Müslim, Îmân, 147; Ebû Dâvûd, Libâs, 26; Tirmizî, Birr, 61)

2. Kibir, insanı zalimlerin arasına girmesine neden olan çok kötü bir hastalıktır.

Seleme b. Ekvâ’ dan (ra) o da babasından rivayetle: “Resûlullah (sas) şöyle buyurdu: “Kişi kendini yüksek göre göre sonunda cebbarlar/zorbalar içerisine yazılır ve onların başına gelen onun da başına gelir.” (Tirmizî, Birr, 61)

3. Kibir, cehennemliklere mahsus başlıca kötü huylardan biridir.

Ma’bed b. Hâlid (ra) rivayet ediyor: Resulullah (sas) bir gün şöyle buyurdu: “Dikkat edin! Size cennet ehlini haber veriyorum. Her zayıf olan ve zayıf görülen mü’min, kişi Allah üzerine yemin etse, muhakkak ki, Allah onu yeminini doğru çıkartır. Dikkat edin! Size ateş ehlini de haber veriyorum: Onlar da her katı yürekli, kibirli, şerli ve büyüklük taslayan kimselerdir.” (Buhârî, Edeb, 61; Müslim, Cennet, 47)

4. Kibir, dünya-ahiret insana Allah’ın merhametini kaybettirecek bir haldir.

Abdullah b. Ömer elbisesini sürekliye sürekliye yürüyen bir adam göründüğünde: “Sen kimlerdensin?” diye sormuş. O da kendisine nesebini bildirmişti. Bir de ne görsün Benî Leys’den bir adam… İbn Ömer onu tanımıştı. Sonra demiş ki: “Ben Resûlüllah’dan (sas) şu iki kulağımla dinledim, O (sas) buyurdu ki: “Bir kimse elbisesini sürükler de bununla büyüklenmekten başka bir şey kastetmezse, muhakkak kıyamet gününde Allah o kimseye bakmaz!” (Buhârî, “Libâs”, 1, 2, 5; Müslim, “Libâs”, 42-48)

Ebû Zer radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Üç sınıf insan vardır ki kıyamet günü Allah, onlarla konuşmaz, yüzlerine bakmaz, onları temize çıkarmaz. Hem de onlar için can yakıcı bir azab vardır.” Râvî dedi ki,  Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bu cümleyi üç kere tekrarladı. Ebû Zer: “Bu kimseler tam bir mahrumiyete ve hüsrana uğramışlar. Bunlar kimlerdir, Ey Allah’ın Resûlü?” diye soruldu. Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem de: “Elbisesini kibirle yerlerde sürüyen, yaptığı iyiliği başa kakan ve yalan yere yemin ederek ticaret malını iyi bir fiyatla satmaya çalışandır.” cevabını verdi. (Müslim, Îmân, 171; Ebû Dâvûd, Libâs 25)

5. Kibir, kıyamet gününde Hz. Peygamber (sas) ile uzak kalmaya neden olabilecek bir duygudur.

Câbir b. Abdullah’dan (ra) rivâyete göre, Resûlullah (sas) şöyle buyurdu: “Kıyamet günü bana en sevgili ve en yakın olanınız; ahlakı en güzel olanlarınızdır. Kıyamet günü bana en sevimsiz ve benden en uzak olacak olanlar dengesiz biçimde saçmalayıp boşboğazlıkla insanları rahatsız edenlerle mütefeyhiklerdir.” Ashab: ‘Ey Allah’ın Resûlü! Dengesiz ve boşboğazları anladık fakat bu mütefeyyikler kimdir?’ deyince Resûlullah (sas) şöyle buyurdu: “Büyüklük taslayıp insanlara karşı kibirli davrananlardır.” (Tirmizî, Birr, 70)

Kibir, şeytani bir vasıftır.
Kibir, küfrün köprüsüdür.
Kibir, kalbin mühürlenme ve perdelenme sebebidir.
Kibir, hakikat karşısında insanı konumlandıran bir haldir.
Kibir, insanın anlama melekesini zayıflatan bir durumdur.
Kibir, sadeliği yıkan ve sonu azap olan bir hastalıktır.

İmam Gazzali, İmam Birgivi, İmam Küşeyri olmak üzere ahlak konusunda çok önemli şeyler söyleyen âlimlerimiz, gizli kibir dedikleri bir hastalığa dikkatlerimizi çekerler.

Bir meclise girdiğinde insanların ayağa kalkmasını, sana özel ilgi göstermelerini istersen, böyle bir beklentiye girersen sen de kibir var.

“İnsanların kendisi için ayağa kalkmasından hoşlanan kimse cehennemdeki yerine hazırlansın.” (Ebû Davud, Edeb, 151, 152)

Bir yerlere gitmiyor, ziyaret ettiğin insanlar, ziyaret edilmenden daha fazla hale gelmişse sende kibir var.

Bir meclise dâhil olmak durumunda kaldığında, boş bulduğun ilk yere değil de, meclisin görünen ve gözde yerlerine oturma arzun varsa sende kibir var.

Karşılaştığın zengin ve soylu insanlara gösterdiğin aynı alaka ve ilgiyi, engelli, hasta, zayıf, fakir ve düşkün insanlara göstermiyorsan sende kibir var.

Kendi eşyanı gücün yetmesine rağmen kendin taşımıyorsan, özel işlerini kendin yapmıyorsan, hep birilerine bir şeyler yaptırma arzun varsa sende kibir var.

Akraba, dost, arkadaşlarınla bir araya geldiğinde sana ayrıcalık verilmesini istiyorsan, sayılan bu bağların ötesinde başka bir etiket arzuluyorsan sende kibir var.

Hep kendini haklı görüyor, karşındakini haksız görüyorsan, ‘bende yanılabilirim, bende hata edebilirim’ demiyorsan, diyemiyorsan sende kibir var.

Yanlış yaptığında özür dileyemiyorsan, arkadaşlarının hatalarını belleğine kayıt ediyor, yıllar sonra o hataları kendi meşruiyetin için delil olarak kullanıyorsan sende kibir var.

Giydiğin elbise, büründüğün tesettür, bıraktığın sakal, taktığın çanta, bindiğin araba, sahip olduğun evlat veya baba, oturduğun ev veya muhit, dâhil olduğun vakıf veya cemaat, anıldığı zaman sende büyüklenmeye dair bir duygu oluşturuyorsa sende kibir var.

Kibir, her türlü insani bağı koparır.
Kibir, bile bile insana yanlış üzerine yanlış yaptırır.
Kibir, insanı hakikatin karşısında konumlandırır.
Kibir, insanı elindeki nimetleri başkaları ile paylaştırmayarak cimrileştirir.
Kibir, insanın kendisini hasta ettiği gibi, başkalarını da sürekli rahatsız eder.

Kibir nasıl tedavi edilmeli?

1. Allah’ın büyüklüğünü hakkı ile idrak eden insan, kendi küçüklüğünü ikrar edecektir.

Hz. Ömer’in en çok korktuğu ve en çok duymaktan sevindiği cümle neydi biliyor musunuz? “Ömer! Allah’tan kork!” Bu sözü duyduğunda olduğu yere yıkılır, “Ben kimim ki Allah’tan korkmayayım”derdi.

Abdülmelik b.Mervan (halifelik dönemi 685-705): “Ben, bu ümmetin hastalıklarını kılıçtan başkasıyla tedavi etmeyeceğim. Yemin olsun ki şu andan sonra bana “Allah’tan kork” diyenlerin sadece başını vururum” demiştir.

Fudayl b. İyaz ne diyordu: “Eskiden insanlara “Allah’tan kork!” denildiği zaman sevinirlerdi. Şimdi sinirleniyorlar ve ‘ne yaptım ki Allah’tan korkayım!’ diyorlar.”

2. Nefsinin acziyetini iyice kavrayan insan, kendi halini kabul edecektir.

3. Başka insanların kendinden iyi olabileceklerini düşünen insan, daha dikkatli davranacaktır.

“Eller yahşi ben yaman!
Eller buğday ben saman!”

Tabiin neslinin büyük ismi Hasan-ı Basrî birgün talebelerine kibri anlatırken ne diyor biliyor musunuz? “Evinden çıkıp, tekrar evine dönene kadar yolda gördüğün her Müslümanı kendinden üstün kabul etmezsen, sen kibirden kurtulamazsın?”

Bir tavaf esnasında Fudayl b. İyaz, Şuayb b. Harb’e diyor ki: “Ey Şuayb! Eğer bu yıl ki hacca sen ve benden daha günahkâr bir kimse gelmiştir diye düşünüyorsan bil ki bu çok fena bir zandır.”

4. Her insanın Allah katında farklı bir değeri olduğunu bilen insan, hiç kimseye karşı büyüklenme hakkının olmadığını anlayacaktır.

“Ey Kâbe! Sen ne güzelsin ve senin kokun ne güzel! Sen ne büyüksün ve senin kudsiyetin ne büyük! Ancak, Muhammed’in canı (kudret) elinde olan Allah’a yemin ederim ki, mü’minin kudsiyeti (ve saygınlığı) Allah katında senin kudsiyetinden daha yüksektir; malı da canı da hürmete layıktır; mü’min hakkında ancak biz hüsnü zan besleriz.” (İbn Mace, Fiten, 2)

5. Kibrin insanı dünyada ve ahirette nasıl bir kötü duruma düşürdüğünü iyice belleyen bir insan, bu kötü hastalığa karşı sürekli teyakkuz halinde olacaktır.

Kibrin zıttı, tevazudur.

Tevazu küçüğün küçük görünmesi değil, büyüğün küçük görünmesidir.

Ebû Hüreyre (ra) naklediyor: “Efendimiz (sas) buyurmuşlardır ki: “Af sebebiyle Allah bir kulunun ancak şerefini arttırır ve bir kimse Allah için tevazu gösterirse, Allah ancak o kişiyi yüceltir.”  (Müslim, Birr, 69)

Tevazu, yüceltir; Kibir, alçaltır.
Tevazu, sevdirir; Kibir, nefret ettirir.
Tevazu, kolaylaştırır; Kibir zorlaştırır.
Tevazu, iyileştirir; Kibir kötüleştirir.
Tevazu, güzelleştirir; Kibir çirkinleştirir.

Tevazu ile Zillet, Kibir ile İzzet asla birbirine karıştırılmamalıdır.

“Dört şeye dikkat et; takva, cemaatle namaz, cömertlik ve halka şefkat” (Attar, Tezkiretü’l-Evliya, II, 209)

(2620)