Ey İman Edenler! Gelin İman Edelim

Muhammed Emin Yıldırım Hocamız, Akaid Medresesi’nde “Nübüvvet İkliminde İman” başlığı altında yapmakta olduğu programlarından yedincisinde “Ey İman Edenler! Gelin İman Edelim!” konusunu işledi.

Dersten Notlar

Ey İman Edenler! Gelin İman Edelim!

“Ben ilim şehriyim; Ali ise kapısıdır.” (el- Cami’us-Sağir 1/415, Sevaiku’l-Muhrika 73; Tehzibu’t-Tehzib 6/320; Müstedrek-i Hâkim 3/126)

“Ben hikmet eviyim. Ali de onun kapısıdır.”  (Tirmizî)

Hz. Ali’nin üç önemli talebesi vardır, kendi Ehli Beyt’inin dışında…

Abdurrahman es-Sülemî – Kıraat Alanında
Ebû Esved ed-Düvelî– Sarf-Nahiv, Dil Alanında
Kumeyl b. Ziyad en-Nehâî – Diğer ilimlerde; Hadis-Tefsir ve diğer alanlarda…

Kümeyl b. Ziyâd en-Nehaî şöyle anlatıyor: “Ali b. Ebî Tâlib radıyallahu anh elimden tutup beni çöle doğru çıkardı. İyice ıssız bir yere gelince oturdu, sonra derinden nefes alıp vererek iç çekti ve şöyle dedi: “Ey Kümeyl! Kalpler birer kaptır ve onların en hayırlısı içerisindekini en iyi muhafaza edenidir. Şimdi sana söyleyeceklerimi iyi muhafaza et! İnsanlar üç çeşittir: Rabbani âlimler, kurtuluş yolunda olan ilim öğrenen kimseler ve düşük ahlaklı, sefih, herkesin peşinden giden, esen rüzgâra göre yön değiştiren, ilim nuruyla aydınlanmayıp sağlam bir yere sığınmamış olanlardır.

İlim maldan hayırlıdır. İlim seni korur, sen ise malı korursun. Mal harcamakla eksilir. Oysa ilim harcamakla çoğalır. Malın getirisi ve kazancı mal elden gidince gider. Âlimin sevgisi kendisine boyun eğilen bir dinin bizden istediğidir. O’na itaat Allah’ın bir emridir. Âlim öldükten sonra bile hayırla yâd edilip, unutulmayacak bir hayat sahibidir. İlim hâkimdir, mal ise hükme konu olandır.

Canlı oldukları halde mal biriktirenler ölüdürler. Âlimler ise zaman devam ettiği sürece yaşamaya devam ederler. Kendileri yok olsalar bile benzerleri kalplerde mevcut olmaya devam eder.

(Eliyle göğsüne işaret ederek) Keşke buradaki ilmi taşıyabilecek insanları bulabilseydim!” (İbnü’l-Cevzi Minhacü’l-Kasidîn)

“Ya Eyyühellezine amenü/Ey İman edenler” hitabı, Sahabe’yi dikkat kesen bir hitaptı.  Bu hitap Kur’an içerisinde 88 yerde geçmektedir.

“Yüce Allah’ın ‘Ey iman edenler’ çağrısını duyduğun zaman kulaklarını aç ve can kulağıyla onu dinle. Çünkü bu çağrıdan sonra O, ya hayırlı bir işi sana emrediyordur, ya da seni kötü bir şeyden sakındırıyordur. ” (Suyutû, el-İtkân, c. 2, s. 43;  İbn Kesîr, Tefsîr, c.1, s.148)

“Ey iman edenler! İman edin! Allah’a, Peygamberine, Peygamberine indirdiği Kitab’a ve daha önce indirdiği kitaba iman edin. Kim Allah’ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve kıyamet gününü inkâr ederse tam manasıyla sapıtmıştır.” (Nisa, 136)

“Ey İman Edenler! İman edin!” emrinin en temel mesajlarını şöyle anlayabiliriz:

1. İman ettiğiniz değerlere tam anlamı ile güvenin ve tüm şüpheleri izale edin.
2. İman hakikatlerini iyice öğrenin ve içselleştirin.
3. İmanlarınızı taklidi imandan, tahkiki imana yükseltin.
4. İmanlarınızı kemale erdirme yolunda gayret içerisinde olun.
5. İmanın size yüklediği sorumlulukları eksiksiz yerine getirmeye çalışın.
6. İmanınıza asla şirki bulaştırmayın ve her alanda tevhidi hâkim kılın.
7. İmanlarınıza pazarlık karıştırmayın, ecir ve mükâfatınızı sadece Allah’tan bekleyin.
8. İmanınızı hayatınızın tamamına yayın; Allah’a ait alanları parçalayıp, bölmeyin.
9. İmanlarınız üzerinde sebat edin ve her gün, her an yenilemeyi unutmayın.
10. İmanınızı kaybetme endişesini son nefesinize kadar diri tutun.

“Teâlâ nu’min saaten/Gel bir saat Rabbimize iman edelim.” 

“Bedevîler «İnandık» dediler. De ki: Siz iman etmediniz, ama «Boyun eğdik» deyin. Henüz iman kalplerinize yerleşmedi. Eğer Allah’a ve elçisine itaat ederseniz, Allah işlerinizden hiçbir şeyi eksiltmez. Çünkü Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir.” (Hucurat, 14)

“Müminler ancak Allah’a ve Resûlüne iman eden, ondan sonra asla şüpheye düşmeyen, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenlerdir. İşte doğrular ancak onlardır.” (Hucurat, 15)

“Ey iman edenler, Allah yolunda savaşa çıktığınız zaman (karşınızdakini) iyi anlayıp dinleyin. Size selam verene, dünya hayatının geçici menfaatine göz dikerek “Sen mümin değilsin” demeyin.  Allah katında çok ganimetler vardır. Önceden siz de böyle iken Allah size lutfetti, o halde iyi anlayıp dinleyin. Şüphesiz Allah, bütün yaptıklarınızdan haberdardır.” (Nisa 94)

“Ey Resûl! Kalpleri inanmadığı halde ağızlarıyla “inandık” diyenler ile küfre koşanlar seni üzmesin. Onlar yalana kulak tutanlar, sana gelmeyen diğer topluluğa kulak verenlerdir…” (Maide, 41)

“Hem bilin ki, içinizde Allah’ın elçisi vardır. Şayet o, birçok işlerde size uysaydı, sıkıntıya düşerdiniz. Fakat Allah size imanı sevdirmiş ve onu gönüllerinize sindirmiştir. Küfrü, fıskı ve isyanı da size çirkin göstermiştir. İşte doğru yolda olanlar bunlardır.” (Hucurat, 7)

“Allah’ım! Bizlere imanı sevdir ve onu kalplerimizin ziyneti kıl. Küfrü, fıskı/her türlü çirkinliği, taşkınlığı ve yine sana karşı isyanı ise bize kerih göster. Bizleri aklî olgunluğa ermiş olanlardan eyle.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 3/424)

Ne yaparsak imanın tadını elde edebiliriz.

1. Allah ve Resulü’nü her şeyden ama her şeyden daha fazla seversek
2. Kimi seversek sevelim, sevdiklerimizi sadece ve sadece Allah için seversek
3. İman ettikten sonra tekrar küfre dönmeyi, ateşe/cehenneme atılır gibi kerih görürsek

Bu üç tespitin dayanağı tek bir hadistir. Enes b. Malik’in rivayet ettiği bu hadiste, Efendimiz (sas) şöyle buyurmuştur: “Üç şey kimde bulunursa o, imanın tadını almış demektir: Allah ve Resulü’nü her şeyden ama her şeyden daha fazla sevmek; sevdiğini sadece ve sadece Allah için sevmek; iman ettikten sonra tekrar küfre dönmeyi, ateşe/cehenneme atılıyor gibi kerih görmek.” (Buhârî, Îmân 9, 14, İkrah 1, Edeb 42; Müslim, Îmân 67.Ayrıca bk. Tirmizî, Îmân 10)

4. Kadın olarak kocasının meşru olan taleplerini yerine getirme hususunda hassas olursak

Bu konuda uzunca bir hadis bize nakleden Muaz b. Cebel, rivayetin sonunda Efendimiz’in (sas) şöyle buyurduğunu söyler: “Bir kadın kocasının meşru isteklerini yerine getirmedikçe asla imanın tadına erişemez.” (Hâkim, el-Müstedrek, c. 4, s. 190)

5. Haklı olmamıza rağmen tartışmaları devam ettirmeyip bırakırsak
6. Şaka da olsa yalana kapı açmayıp, doğruluktan asla taviz vermezsek
7. Allah’tan gelen her bela ve musibete rıza gösterip sabır edersek

Bu üç tespitinde kaynağı yine tek bir hadistir. Abdullah b. Mes’ud rivayet ediyor, Efendimiz (sas) buyurmuşlardır ki: “Üç haslet vardır ki bunlar kimde bulunursa imanın tadını tatmış olur: Haklı olduğu halde tartışmayı bırakmak, şakada olsa yalan söylememek, başına gelen bir belanın illede daha önce yaptığı bir hata nedeni ile olmadığını veya yaptığı bir hatanın sebebiyle başına bir bela geleceği korkusuna kapılmamak!” (Taberani, Mu’cemü’l-Kebir, c. 9, s. 157)

8. Harama bakmayı terk eder, helal daire ile yetinirsek

Abdullah b. Mes’ûd rivayet ediyor, Rasulullah (sas) şöyle buyurmuştur: “Rabbim şöyle buyurdu: “Harama bakmak şeytanın oklarından zehirli bir oktur. Kim benim korkumdan dolayı harama bakmayı terk ederse, onun kalbine tadını çokça hissedeceği  bir iman veririm.” (Taberani, Mu’cemü’l-Kebir, c. 10, s. 173)

9. Her ne durumda olursa olsun Allah’tan ve Resulü’nden razı olursak

Efendimiz’in (sas) amcası Abbas b. Abdülmuttalib rivayet ediyor, diyor ki: “Ben Resulullah’tan şunu işittim. O (sas) dedi ki: “Kim Rab olarak Allah’tan, din olarak İslam’dan, Resul olarak Muhammed’den razı olursa imanın tadına erer.”  (Müslim, Kitabü’l-İman, 11)

10. Kadere iman konusunda selim bir çizgiyi tesis eder ve onu sonuna kadar korursak

“Bir adam kadere iman etmedikçe, ölüme ve öldükten sonra dirilmeye inanmadıkça asla imanından bir tat/lezzet alamaz.” (Taberani, Mu’cemü’l-Kebir, c. 9, s. 157)

(1980)