Ashab-ı Kiram’ın Kıymeti / Buhari

Peygamberin (sas) Sahâbîlerinin Faziletleri

وَمَنْ صَحِبَ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَوْ رَآهُ مِنْ الْمُسْلِمِينَ فَهُوَ مِنْ أَصْحَابِهِ

Müslümanlardan Peygamber İle Sohbet Eden Veya O’nu Gören Kimse, O’nun Ashabındandır

1 – حَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ عَنْ عَمْرٍو قَالَ سَمِعْتُ جَابِرَ بْنَ عَبْدِ اللَّهِ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمَا يَقُولُ حَدَّثَنَا أَبُو سَعِيدٍ الْخُدْرِيُّ قَالَ : قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَأْتِي عَلَى النَّاسِ زَمَانٌ فَيَغْزُو فِئَامٌ مِنْ النَّاسِ فَيَقُولُونَ فِيكُمْ مَنْ صَاحَبَ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَيَقُولُونَ نَعَمْ فَيُفْتَحُ لَهُمْ ثُمَّ يَأْتِي عَلَى النَّاسِ زَمَانٌ فَيَغْزُو فِئَامٌ مِنْ النَّاسِ فَيُقَالُ هَلْ فِيكُمْ مَنْ صَاحَبَ أَصْحَابَ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَيَقُولُونَ نَعَمْ فَيُفْتَحُ لَهُمْ ثُمَّ يَأْتِي عَلَى النَّاسِ زَمَانٌ فَيَغْزُو فِئَامٌ مِنْ النَّاسِ فَيُقَالُ هَلْ فِيكُمْ مَنْ صَاحَبَ مَنْ صَاحَبَ أَصْحَابَ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَيَقُولُونَ نَعَمْ فَيُفْتَحُ لَهُمْ

Ebu Saîd el-Hudrî’den (r.a.) rivayet edildiğine göre Resûlullah (s.a.) şöyle buyurdu:

“Bir zaman gelecek, insanlardan bir topluluk savaşacak. Onlara:

— İçinizde Peygamber’le sohbet eden kimse var mıdır? diye soracaklar. Onlar da:

— Evet vardır! diye cevab verecekler. Onlara fetih nasip olacak. Sonra bir zaman daha gelecek, insanlardan bir topluluk savaşacak. Onlara da:

— İçinizde Peygamber’in sahâbîleriyle görüşen var mıdır? diye sorulacak. Onlar da:

— Evet var! diye cevab verecekler; onlara da fetih nasip olacak. Sonra bir zaman daha gelecek, yine bir topluluk savaşacak. Onlara da:

— İçinizde Peygamber’in sahâbîlerini gören ile görüşen tabiî kim¬se var mıdır? diye sorulacak. Bu defa onlar da:

— Evet vardır! diyecekler; onlara da fetih müyesser olacak”. (Buhârî, Fedâil-u Ashâb, 1, hadis: 3649)
Ravi Tanıtımı

1. Ali b. Abdullah (ö. 234)
Ali b. Abdullah b. Cafer b. Necîh es-Sa’diyy, Ebu’l-Hasen el-Medînî el-Basrî.

2. Süfyân (ö. 198)
Süfyân b. Uyeyne b. Ebi İmrân Meymûn el-Hilâlî.

3. Amr (ö. 126)
Amr b. Dînâr el-Mekkî, Ebu Muhammed el-Esrem el-Cumahî.

4. Câbir b. Abdullah (ö. 73, 77)
Cabir b. Abdillah b. Amr b. Harâm b. Ka’b el-Ensârî es-Sülemî, Ebu Abdullah veya Ebu Abdurrahman ya da Ebu Muhammed.

5. Ebu Saîd el-Hudrî (ö. 63, 65, 74)
Sa`d b. Mâlik b. Sinân b. Ubeyd, Ebu Saîd el-Hudrî.

بَاب مَنَاقِبِ الْمُهَاجِرِينَ وَفَضْلِهِمْ مِنْهُمْ أَبُو بَكْرٍ عَبْدُ اللَّهِ بْنُ أَبِي قُحَافَةَ التَّيْمِيُّ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ

Muhacirlerin Menkıbeleri ve Üstünlükleri

Ebu Bekr Abdullah b. Ebî Kuhâfe et-Teymî (r.a.) Muhâcirler’dendir.
وَقَوْلِ اللَّهِ تَعَالَى { لِلْفُقَرَاءِ الْمُهَاجِرِينَ الَّذِينَ أُخْرِجُوا مِنْ دِيَارِهِمْ وَأَمْوَالِهِمْ يَبْتَغُونَ فَضْلًا مِنْ اللَّهِ وَرِضْوَانًا وَيَنْصُرُونَ اللَّهَ وَرَسُولَهُ أُولَئِكَ هُمْ الصَّادِقُونَ }

Bu mallar özellikle, Allah’tan bir lütuf ve hoşnutluk ararken ve Allah’ın dinine ve peygamberine yardım ederken yurtlarından ve mallarından uzaklaştırılan fakir muhacirlerindir. İşte onlar doğru kimselerin ta kendileridir. (Haşr 59/8)

وَقَالَ اللَّهُ { إِلَّا تَنْصُرُوهُ فَقَدْ نَصَرَهُ اللَّهُ إِلَى قَوْلِهِ إِنَّ اللَّهَ مَعَنَا }
Eğer siz ona (Peygamber’e) yardım etmezseniz, (biliyorsunuz ki) inkâr edenler onu iki kişiden biri olarak (Mekke’den) çıkardıkları zaman, ona bizzat Allah yardım etmişti. Hani onlar mağarada bulunuyorlardı. Hani o arkadaşına, “Üzülme, çünkü Allah bizimle beraber” diyordu. (Tevbe 9/40)

قَالَتْ عَائِشَةُ وَأَبُو سَعِيدٍ وَابْنُ عَبَّاسٍ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمْ وَكَانَ أَبُو بَكْرٍ مَعَ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فِي الْغَارِ
Âişe, Ebu Saîd ve İbn Abbas (r.anhum) şöyle demişlerdir: Ebu Bekr (r.a.) Mağara’da Peygamberle (s.a.) beraberdi.

2 – حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ رَجَاءٍ حَدَّثَنَا إِسْرَائِيلُ عَنْ أَبِي إِسْحَاقَ عَنْ الْبَرَاءِ قَالَ : اشْتَرَى أَبُو بَكْرٍ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ مِنْ عَازِبٍ رَحْلًا بِثَلَاثَةَ عَشَرَ دِرْهَمًا فَقَالَ أَبُو بَكْرٍ لِعَازِبٍ مُرْ الْبَرَاءَ فَلْيَحْمِلْ إِلَيَّ رَحْلِي فَقَالَ عَازِبٌ لَا حَتَّى تُحَدِّثَنَا كَيْفَ صَنَعْتَ أَنْتَ وَرَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ حِينَ خَرَجْتُمَا مِنْ مَكَّةَ وَالْمُشْرِكُونَ يَطْلُبُونَكُمْ قَالَ ارْتَحَلْنَا مِنْ مَكَّةَ فَأَحْيَيْنَا أَوْ سَرَيْنَا لَيْلَتَنَا وَيَوْمَنَا حَتَّى أَظْهَرْنَا وَقَامَ قَائِمُ الظَّهِيرَةِ فَرَمَيْتُ بِبَصَرِي هَلْ أَرَى مِنْ ظِلٍّ فَآوِيَ إِلَيْهِ فَإِذَا صَخْرَةٌ أَتَيْتُهَا فَنَظَرْتُ بَقِيَّةَ ظِلٍّ لَهَا فَسَوَّيْتُهُ ثُمَّ فَرَشْتُ لِلنَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فِيهِ ثُمَّ قُلْتُ لَهُ اضْطَجِعْ يَا نَبِيَّ اللَّهِ فَاضْطَجَعَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ثُمَّ انْطَلَقْتُ أَنْظُرُ مَا حَوْلِي هَلْ أَرَى مِنْ الطَّلَبِ أَحَدًا فَإِذَا أَنَا بِرَاعِي غَنَمٍ يَسُوقُ غَنَمَهُ إِلَى الصَّخْرَةِ يُرِيدُ مِنْهَا الَّذِي أَرَدْنَا فَسَأَلْتُهُ فَقُلْتُ لَهُ لِمَنْ أَنْتَ يَا غُلَامُ قَالَ لِرَجُلٍ مِنْ قُرَيْشٍ سَمَّاهُ فَعَرَفْتُهُ فَقُلْتُ هَلْ فِي غَنَمِكَ مِنْ لَبَنٍ قَالَ نَعَمْ قُلْتُ فَهَلْ أَنْتَ حَالِبٌ لَنَا قَالَ نَعَمْ فَأَمَرْتُهُ فَاعْتَقَلَ شَاةً مِنْ غَنَمِهِ ثُمَّ أَمَرْتُهُ أَنْ يَنْفُضَ ضَرْعَهَا مِنْ الْغُبَارِ ثُمَّ أَمَرْتُهُ أَنْ يَنْفُضَ كَفَّيْهِ فَقَالَ هَكَذَا ضَرَبَ إِحْدَى كَفَّيْهِ بِالْأُخْرَى فَحَلَبَ لِي كُثْبَةً مِنْ لَبَنٍ وَقَدْ جَعَلْتُ لِرَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِدَاوَةً عَلَى فَمِهَا خِرْقَةٌ فَصَبَبْتُ عَلَى اللَّبَنِ حَتَّى بَرَدَ أَسْفَلُهُ فَانْطَلَقْتُ بِهِ إِلَى النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَوَافَقْتُهُ قَدْ اسْتَيْقَظَ فَقُلْتُ اشْرَبْ يَا رَسُولَ اللَّهِ فَشَرِبَ حَتَّى رَضِيتُ ثُمَّ قُلْتُ قَدْ آنَ الرَّحِيلُ يَا رَسُولَ اللَّهِ قَالَ بَلَى فَارْتَحَلْنَا وَالْقَوْمُ يَطْلُبُونَنَا فَلَمْ يُدْرِكْنَا أَحَدٌ مِنْهُمْ غَيْرُ سُرَاقَةَ بْنِ مَالِكِ بْنِ جُعْشُمٍ عَلَى فَرَسٍ لَهُ فَقُلْتُ هَذَا الطَّلَبُ قَدْ لَحِقَنَا يَا رَسُولَ اللَّهِ فَقَالَ { لَا تَحْزَنْ إِنَّ اللَّهَ مَعَنَا }

el-Berâ (r.a.) şöyle demiştir: Ebu Bekr (r.a.) Âzib’den onüç dirhem karşılığında bir binek satın aldı.

Ebu Bekr, Âzib’e hitaben:

— (Oğlun) el-Berâ’ya söyle de devemi bana bırakıversin! de¬di. Âzib:

— Bu isteğin ancak, sen ve Resûlullah beraberce Mek¬ke’den Medine’ye doğru yola çıktığınız zaman, müşrikler de sizi ararken neler olduğunu bize anlatırsan olur, dedi. Ebu Bekr şöyle dedi:

— Mekke’den hareket ettik. Bütün gece ve gündüz boyunca yürüdük. Nihayet sıcak bastırdı. Güneş tepeye dikildi. Ben, barınabileceğimiz bir gölge görebilir miyim diye etrafa bir göz attım. Büyük bir kaya gör¬düm. O’nun yanına geldim ve onun gölgesine baktım. Oradan bir yeri düzelttim. Orayı Peygamber için döşedim. Sonra O’na:

— Ya Nebiyyallah, uzan! dedim. Peygamber (s.a.) yattı. Sonra ben, etrafıma bakıp, bizi takip edenlerden birini görür müyüm diye gittim. Derken koyunlarını kayaya doğru getirmekte olan bir çobanla karşılaştım. O da bizim gibi kayanın gölgesinden fayda¬lanmak istiyordu. Ona:

— Kimin çobanısın delikanlı? dedim.

— Kureyş’ten bir adamın çobanıyım, dedi ve onun ismini söyle¬di. Ben söylediği adamı tanıdım. Sonra:

— Koyunlarında süt var mı? dedim. O:

— Evet var, dedi. Ben:

— Bize süt sağar mısın? dedim. O:

— Evet sağarım, dedi; Sürüden bir koyunu tuttu. Sonra ona, koyunun memesini temizlemesini söyledim. Sonra ellerini temizlemesini söyledim. Avuçlarından biri¬ni diğerine vurup silkeledi. Çoban benim için bir içimlik süt sağdı. Ben Resûlullah (s.a.) için ağzında bez parçası olan deriden bir su kabı yapmıştım. Ondan sütün üzerine bi¬raz su döktüm, süt kabının aşağısı serinledi. Akabinde süt kabını Peygamber’in yanına götürdüm. Kendisini uyanmıştı. O’na:

— İç ya Resûlallah! dedim. Resûlullah içti, ben de bundan hoşnut oldum. Sonra :

— Hareket etme vakti geldi mi ya Resûlallah? dedim. O:

— “Evet” dedi ve hareket ettik. Kureyşliler bizi arıyorlardı. Bize atının üstünde Surâka b. Mâlik b. Cu`şum’dan başka hiç kimse yetişmedi. Ben:

— İşte bize yetiştiler ya Resûlallah! dedim.

— “La tahzen innellâhe maanâ- Üzülme, Allah bizimle beraberdir” dedi. (Buhârî, Fedâil-u Ashâb, 2, hadis: 3652)
Ravi Tanıtımı

1. Abdullah b. Recâ’ (ö. 219)
Abdullah b. Recâ’ b. Ömer el-Abdî, Ebu Ömer veya Ebu Amr el-Basrî.

2. İsrâîl (ö. 160)
İsrâîl b. Yunus b. Ebi İshak es-Sebi`î el-Hemdânî el-Kûfî, Ebu Yusuf.

3. Ebu İshak (ö. 126)
Amr b. Abdullah b. Ubeyd, Ebu İshak es-Sebi`î.

4. el-Berâ’ (ö. 72)
el-Berâ’ b. Âzib b. el-Hâris b. Adiy el-Ensârî el-Evsî, Ebu Umâre veya Ebu Amr ya da Ebu’t-Tufeyl.
بَاب مَنَاقِبِ عُمَرَ بْنِ الْخَطَّابِ أَبِي حَفْصٍ الْقُرَشِيِّ الْعَدَوِيِّ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ
Kureyş Kabilesinin Adiyy Koluna Mensub Olan Ebû Hafs Ömer İbnu’l-Hattâb’ın (r.a.) Menkıbeleri

3 – حَدَّثَنِي مُحَمَّدُ بْنُ الصَّلْتِ أَبُو جَعْفَرٍ الْكُوفِيُّ حَدَّثَنَا ابْنُ الْمُبَارَكِ عَنْ يُونُسَ عَنْ الزُّهْرِيِّ قَالَ أَخْبَرَنِي حَمْزَةُ عَنْ أَبِيهِ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ بَيْنَا أَنَا نَائِمٌ شَرِبْتُ يَعْنِي اللَّبَنَ حَتَّى أَنْظُرَ إِلَى الرِّيِّ يَجْرِي فِي ظُفُرِي أَوْ فِي أَظْفَارِي ثُمَّ نَاوَلْتُ عُمَرَ فَقَالُوا فَمَا أَوَّلْتَهُ قَالَ الْعِلْمَ
Abdul¬lah b. Ömer’den (r.a.) rivayet edildiğine göre Resûlullah (s.a.) şöyle buyurmuştur:

“Ben uyurken rüyamda süt içtim. O kadar içtim ki, hala onun tokluğunu tırnaklarıma kadar hissediyorum. Sonra Ömer’e sundum”. Sahâbîler: Ya Resûlallah, bu rüyanızı neye yordunuz? diye sordular. Resûlullah: “İlme yordum” buyurdu. (Buhârî, Fedâil-u Ashâb, 6, hadis: 3681)
Ravi Tanıtımı

1. Muhammed b. es-Salt Ebu Cafer el-Kûfî (ö. 218)
Muhammed b. es-Salt b.Haccâc el-Esedî, Ebu Cafer el-Kûfî.

2. İbnu’l-Mübârek (ö. 181)
Abdullah b. el-Mübârek b. Vâdih el-Hanzalî et-Temîmî mevlahum, Ebu Abdurrahman el-Mervezî.

3. Yunus (ö. 159)
Yunus b. Yezid b. Ebi’n-Necâd, Ebu Yezid el-Kureşî.

4. ez-Zührî (ö. 124)
Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihâb b. Abdullah b. Hâris b. Zühre el-Kureşî ez-Zührî, Ebubekir el-Medenî.

5. Hamza (ö. ?)
Hamza b. Abdullah b. Ömer b. el-Hattâb el-Kureşî el-Adevî, Ebu Umâre el-Medenî.

6. Babası (ö. 72, 73, 74)
Abdullah b. Ömer b. el-Hattâb el-Kureşî el-Adevî, Ebu Abdurrahman.

4 – حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْمُثَنَّى حَدَّثَنَا يَحْيَى عَنْ إِسْمَاعِيلَ حَدَّثَنَا قَيْسٌ قَالَ قَالَ عَبْدُ اللَّهِ : مَازِلْنَا أَعِزَّةً مُنْذُ أَسْلَمَ عُمَرُ
Abdullah b. Mesud (r.a.) şöyle demiştir: Ömer (r.a.) İslam’a girdiğinden beri bizler dinde hep aziz olduk. (Buhârî, Fedâil-u Ashâb, 6, hadis: 3684)
Ravi Tanıtımı

1. Muhammed b. el-Müsenna (ö. 252)
Muhammed b. el-Müsenna b. Ubeyd b. Kays b. Dînar, Ebu Musa el-Basrî. ez-Zemin diye bilinen kişidir.

2. Yahya (ö. 198)
Yahya b. Saîd b. Ferrûh el-Kattân et-Temîmî.

3. İsmail (ö. 146)
İsmail b. Ebi Halid Hürmüz el-Becelî, Ebu Abdullah el-Kûfî.

4. Kays (ö. 84)
Kays b. Ebi Hâzim Avf b. Abdulhâris el-Becelî, Ebu Abdullah el-Kûfî.

5. Abdullah (ö. 32)
Abdullah b. Mesud b. Ğâfil b. Habîb b. Şemh b. Mahzûm, Ebu Abdurrahman el-Hüzelî.
بَاب مَنَاقِبِ عُثْمَانَ بْنِ عَفَّانَ أَبِي عَمْرٍو الْقُرَشِيِّ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ

Kureyş Kabilesinden Ebu Amr Osman b. Affân’ın (r.a.) Menkıbeleri
وَقَالَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ مَنْ يَحْفِرْ بِئْرَ رُومَةَ فَلَهُ الْجَنَّةُ فَحَفَرَهَا عُثْمَانُ

Peygamber (s.a.): “Kim Rûme Kuyusu’nu kazdırırsa ona cennet vardır” buyurdu, kuyuyu Osman kazdırdı.
وَقَالَ مَنْ جَهَّزَ جَيْشَ الْعُسْرَةِ فَلَهُ الْجَنَّةُ فَجَهَّزَهُ عُثْمَانُ

Peygamber (s.a.): “Her kim zorluk ordusunu teçhiz ederse, onun için cennet vardır” buyurdu, orduyu Osman techîz etti.

5 – حَدَّثَنَا مُوسَى بْنُ إِسْمَاعِيلَ حَدَّثَنَا أَبُو عَوَانَةَ حَدَّثَنَا عُثْمَانُ هُوَ ابْنُ مَوْهَبٍ قَالَ : جَاءَ رَجُلٌ مِنْ أَهْلِ مِصْرَ حَجَّ الْبَيْتَ فَرَأَى قَوْمًا جُلُوسًا فَقَالَ مَنْ هَؤُلَاءِ الْقَوْمُ فَقَالُوا هَؤُلَاءِ قُرَيْشٌ قَالَ فَمَنْ الشَّيْخُ فِيهِمْ قَالُوا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ عُمَرَ قَالَ يَا ابْنَ عُمَرَ إِنِّي سَائِلُكَ عَنْ شَيْءٍ فَحَدِّثْنِي هَلْ تَعْلَمُ أَنَّ عُثْمَانَ فَرَّ يَوْمَ أُحُدٍ قَالَ نَعَمْ قَالَ تَعْلَمُ أَنَّهُ تَغَيَّبَ عَنْ بَدْرٍ وَلَمْ يَشْهَدْ قَالَ نَعَمْ قَالَ تَعْلَمُ أَنَّهُ تَغَيَّبَ عَنْ بَيْعَةِ الرِّضْوَانِ فَلَمْ يَشْهَدْهَا قَالَ نَعَمْ قَالَ اللَّهُ أَكْبَرُ قَالَ ابْنُ عُمَرَ تَعَالَ أُبَيِّنْ لَكَ أَمَّا فِرَارُهُ يَوْمَ أُحُدٍ فَأَشْهَدُ أَنَّ اللَّهَ عَفَا عَنْهُ وَغَفَرَ لَهُ وَأَمَّا تَغَيُّبُهُ عَنْ بَدْرٍ فَإِنَّهُ كَانَتْ تَحْتَهُ بِنْتُ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَكَانَتْ مَرِيضَةً فَقَالَ لَهُ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِنَّ لَكَ أَجْرَ رَجُلٍ مِمَّنْ شَهِدَ بَدْرًا وَسَهْمَهُ وَأَمَّا تَغَيُّبُهُ عَنْ بَيْعَةِ الرِّضْوَانِ فَلَوْ كَانَ أَحَدٌ أَعَزَّ بِبَطْنِ مَكَّةَ مِنْ عُثْمَانَ لَبَعَثَهُ مَكَانَهُ فَبَعَثَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ عُثْمَانَ وَكَانَتْ بَيْعَةُ الرِّضْوَانِ بَعْدَ مَا ذَهَبَ عُثْمَانُ إِلَى مَكَّةَ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ بِيَدِهِ الْيُمْنَى هَذِهِ يَدُ عُثْمَانَ فَضَرَبَ بِهَا عَلَى يَدِهِ فَقَالَ هَذِهِ لِعُثْمَانَ فَقَالَ لَهُ ابْنُ عُمَرَ اذْهَبْ بِهَا الْآنَ مَعَكَ

Osman b Mevheb şöyle anlattı: Mısırlılar’dan bir adam geldi, hac yaptı. Bu sırada otur¬makta olan bir topluluk gördü:

— Bu topluluk kimlerdir? dedi. Oradakilerden biri:

— Bunlar Kureyş’tendir, dedi. O zat bu sefer:

— Bunların lideri kimdir? dedi. Onlar:

— Abdullah b. Ömer’dir, diye cevab verdiler. Bu zat:

— Ey Ömer’in oğlu! Ben sana birşey soracağım: Uhud günü Osman (harbe katılmayıp) kaçmıştır, bilir misin? diye sordu. İbn Ömer:

— Evet, diye cevab verdi. O zat:

— Osman’ın Bedir gününde savaşta bulunmadı¬ğını bilir misin? dedi. İbn Ömer:

— Evet biliyorum, dedi. O kimse:

— Osman’ın Rıdvan Bey’atı’nda kaybolup Hudeybiye’de hazır bulunmadığını biliyor musun? dedi. İbn Ömer:

— Evet biliyorum, diye tasdik etti. Bu kimse:

— Allahu Ekber, dedi. Bunun üzerine İbn Ömer:

— Gel, sana doğrusunu anlatayım: Uhud harbinde Osman’¬ın kaçmasını, ben çok iyi biliyorum ki, Allah Uhud’da bulunmamak kusurunu afv ve mağ¬firet etmiştir. Bedir gazasından bulunmaması ise, Resûlullah’ın kızı Rukayye Osman’ın eşiydi. Rukayye Bedir seferi sırasında ağır hasta idi. Resûlullah Osman’a: “Ey Osman! Senin için Bedir’de hazır bulunan bir gazi sevabı ve bir gazinin ganimet payı vardır” bu¬yurup izin verdi. Rıdvan Bey’atı’nda bulunmaması ise (Mekke’ye vazifeli gönderilmiş olmasındandır). Eğer Mek¬ke vadisinde Osman’dan daha şerefli ve etkili biri bu¬lunsaydı, Resûlullah Osman’ın yerine onu gönderirdi. Resûlullah, Osman’ı göndermiş, o Mekke’ye gittikten sonra Rıdvan Bey’atı yapılmıştı. Osman’ın bu şerefli bey’attan mahrum olmaması için, Resûlullah (s.a.) sağ elini işaret ederek: “İşte bu, Osman’ın elidir” buyurup onu sol elinin koydu ve “İşte bu Osman’ın bey’atıdır” buyurdu.

Abdullah b. Ömer, Mısırlı’ya bunları anlattıktan sonra:

— Sana verdiğim bu cevablarla beraber, artık gidebilir¬sin, dedi. (Buhârî, Fedâil-u Ashâb, 7, hadis: 3699)
Ravi Tanıtımı

1. Musa b. İsmail (ö. 223)
Musa b. İsmail el-Minkarî Mevlahum, Ebu Seleme et-Tebûzekî el-Basrî.

2. Ebu Avâne (176)
el-Veddâh b. Abdullah el-Yeşkurî, Ebu Avâne el-Vâsıtî el-Bezzâr.

3. Osman b. Mevheb (ö. 120)
Osman b. Abdullah b. Mevheb et-Teymî, Ebu Abdullah veya Ebu Amr el-Medenî.

4. Abdullah b. Ömer (ö. 72, 73, 74)
Abdullah b. Ömer b. el-Hattâb el-Kureşî el-Adevî, Ebu Abdurrahman.
بَاب مَنَاقِبِ عَلِيِّ بْنِ أَبِي طَالِبٍ الْقُرَشِيِّ الْهَاشِمِيِّ أَبِي الْحَسَنِ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ

Kureyş Kabilesinin Hâşimî Koluna Mensub Olan Ebu’l-Hasen Ali b. Ebî Tâlib’in (r.a.) Menkibeleri
وَقَالَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ لِعَلِيٍّ أَنْتَ مِنِّي وَأَنَا مِنْكَ
Peygamber (s.a.) Ali’ye (r.a.) hitaben: “Sen bendensin, ben de sendenim” buyurmuştur.
وَقَالَ عُمَرُ تُوُفِّيَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَهُوَ عَنْهُ رَاضٍ
Ömer İbnu’l-Hattâb da: Resûlullah (s.a.), Ali’den (r.a.) razı olarak vefat etti, demiştir

6 – حَدَّثَنِي مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ حَدَّثَنَا غُنْدَرٌ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ عَنْ سَعْدٍ قَالَ سَمِعْتُ إِبْرَاهِيمَ بْنَ سَعْدٍ عَنْ أَبِيهِ قَالَ : قَالَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ لِعَلِيٍّ أَمَا تَرْضَى أَنْ تَكُونَ مِنِّي بِمَنْزِلَةِ هَارُونَ مِنْ مُوسَى
Sa`d b. Ebi Vakkas (r.a.) şöyle demiştir: Peygamber (s.a.) Ali’ye (r.a.) hitaben: “Senin bana yakınlığın, Harun’un Musa’ya yakınlığı gibi olmasını istemez misin?” buyurdu. (Buhârî, Fedâil-u Ashâb, 9, hadis: 3706)
Ravi Tanıtımı

1. Muhammed b. Beşşâr (ö. 252)
Muhammed b. Beşşâr b. Osman b. Davud b. Keysân el-Abdî, Ebu Bekr el-Basrî.

2. Ğunder (ö. 193)
Muhammed b. Cafer el-Hüzelî, Ebu Abdullah el-Basrî. Ğunder olarak meşhur olmuştur.

3. Şu`be (ö. 160)
Şu`be b. el-Haccâc b. el-Verd el-Atekî el-Ezdî.

4. Sa`d (ö. 125 veya 127)
Sa`d b. İbrahim b. Abdurrahman b. Avf el-Kureşî ez-Zührî, Ebu İshak veya Ebu İbrahim el-Medenî.

5. İbrahim b. Sa`d (108-182, 183)
İbrahim b. Sa`d b. Ebi Vakkâs el-Kureşî ez-Zührî. Yukarıdaki Sa`d b. İbrahim b. Abdurrahman b. Avf’ın dayısıdır.

6. Babası (ö. 55)
Sa`d b. Ebi Vakkas ez-Zührî, Ebu İshak.

(1236)